Eski Britanya Başbakanı ve Ortadoğu Dörtlüsü'nün temsilcisi Tony Blair Filistinliler ve İsraillilerle toplantılarını sürdürürken, ABD'nin zincirlerine karşı başarı elde etme gücüne dair şüphe yaratıyor. Zira İsrail uluslararası topluma, ılımlılarla aşırılık yanlıları arasında ayrım yapma, Hamas'a karşı net tutum alma ve İsrail'i tanımadıkça örgütü meşrulaştırmama çağrısında bulundu.
Düşmanın dışişleri bakanı, Filistinlilerin devlete giden yolunun öncelikle teröre karşı özel savaşlarından geçmesi gerektiğini açıkladı. Bakanın 'özel savaş'la kastettiği şey, işgale karşı direnişi durdurmak, İsrail'in Filistinlilere suikast düzenleme, onları tutuklama, direnişle karşılaşmaksızın Filistin köy ve kentlerini özgürce işgal etme noktasındaki özgürlüğünü koruması. Bu durum Ortadoğu Dörtlüsü'nün görevinin, zaman kaybettirmek olduğuna işaret. Böylece, İsrail Filistin üzerinde tam kontrol kurabilecek. Zira Ortadoğu Dörtlüsü BM, AB ve Rusya kanalıyla İsrail'i destekleyen Amerikan projesini temsil ediyor.
Amaç sonsuza dek oyalamak
Medya organları, Tel Aviv'in Filistin lideri Mahmud Abbas'la sınırlar ve siyasi ufuk da dahil bellibaşlı konuları ele almaya hazırlandığından dem vurdu. Zira İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in de dediği gibi, nihai çözüm görüşmelerinin yeniden başlamasından söz etme zamanı geçti. İsrail, tıpkı Filistin'i işgalinden bu yana ABD desteği, Avrupa suskunluğu ve Arap bitkinliği sayesinde yaptığı gibi, kesin çözüme dair konuşmadan zaman unsuru üzerinde sonsuza dek oynamayı planlıyor.
Peki, Blair Hamaslı yetkililerle görüşmek için görevlendirilmediyse, uluslararası örgütler Filistin halkının büyük kesimi göz ardı edilirken Filistin kurumlarının inşası ve ekonomik şartların iyileştirilmesi için ne sunabilir ki? Bu durum bu politikayı başarısız kılıyor ve bir sonuca varmayacak.
Fetih'le Hamas diyalog kurmazsa, Filistin halkı erken seçim yapılsa bile işgalden kurtulma bağlamında gerçekçi bir çözüme ulaşamazlar. Çünkü bölünmüşlük, bir oluşum kurmak için işbirliği yapılmasını ve devamlılığı engeller. Uluslararası toplumun ve Arap rejimlerinin, başta intifada çizgisindeki direniş olmak üzere Filistin sorununun birçok unsurunu ortadan kaldırmayı planladığını bilmelisiniz.
Birçokları İsrail'in Gazze'yi işgal etmeyi ve Filistin Yönetimi'ndeki bazı kişilerin de, ABD ve Arap teşvikiyle Hamas liderlerine suikast düzenlemeyi planladığından söz etti. Filistin halkı bu tür bir gelişmenin heykeli herkesin başına yıkacağını bilmeli. Zira istenen, sadece Hamas'ın değil, işgale karşı koyan direnişin başı. Filistin halkının meşru taleplerini yerine getirmek için uluslararası topluma ve Arap rejimlerine bel bağlayan Filistin Yönetimi'nin hiçbir şey elde edemeyeceğini herkes biliyor.
ABD ve İran'sa, Irak'taki güvenlik krizini ele almayı sürdürüyor. Görüşmeler Irak'la sınırlı kaldı; İran'ın nükleer dosyası da dahil olmak üzere Washington'la Tahran askıdaki dosyaları ele almadı. ABD görüşmeleri, İran'ın işgale direnen Şii milisleri desteklediği suçlamasıyla sınırlamak, güvenlik sorununun yatışması ve Irak'ta en az iki yıl kalacağı açıklanan işgal ordusunun güvenliği için Şii milisleri İran desteğinden mahrum bırakmak istiyor.
Bu görüşmelerin bir sonuca varması zor. Zira İran-ABD ilişkilerindeki çıkmazlar Irak'ın güvenliği konusunu aşıyor. Özellikle de ABD, Avrupalı müttefikleriyle beraber BM Güvenlik Konseyi'nde İran'a karşı yeni yaptırımlar çıkarmayı planlarken... Britanya Başbakanı, bazı Batılı ülkeler İran'ın nükleer silah üretme planına dair kanıt bulunmadığını ifade etse de, askeri operasyon ihtimalini uzak görmeyip, yeni yaptırım tehdidinde bulundu. İran'ın nükleer gücünü geliştirmesi aklı kârı değilse, İsrail'in bölge için tehlike oluşturan nükleer tersaneye sahip olması Batı için akıl kârı mı?
Türkiye'deki rejim gerileme nedeni
ABD, bölgenin kaynaklarını ele geçirmek için bütün ülkelerle uğraşmayı sürdürüyor. Amerikalı bir yetkili, Pakistan'daki Kaide unsurlarının saldırısına maruz kalırsa ülkesinin aşiret bölgelerini yerle bir edeceğini açıkladı. Bu açıklama ABD'nin kontrol kurma politikasının, barışçıl çözüme dayanmadığını gösteriyor. Ayrıca ABD, özellikle birçok yerde başarısız olmuş teröre karşı savaş gerekçesiyle, şiddetin tek araç olması için muhaliflerine gerçekçi olmayan suçlamalar yöneltiyor.
Öte yandan, Türkiye'de AKP'nin başarısı Müslüman Türk halkının, laikliği dini andıran 'kutsal' bir eğilime çevirmek için kullananlar karşısında İslami yükümlüğünü sürdürdüğünün kanıtı. Türkiye'deki laik güçlere ve özellikle de orduya, bu rejimin Batı geleneğinden alındığını ve dini özgürlüklere karşı çıkan laik sisteme bağlılığın siyasi ve toplumsal gerilemeye yol açtığını belirtmek istiyorum.
(Bahreyn gazetesi Vasat, Hizbulah'ın ruhani lideri, 3 Ağustos 2007)