Batı toplumunun doğuya, doğu derken de İslam toplumlarına bakışı fasid bir daire ile özetlenebilir. Kendi kendini nefret ve korku duygusu ile ateşleyen, ateşinden daha da güçlenen, güçlendikçe nefreti ve korkusu artan bir hal bu. Fesatlık nefreti ve korkuyu besleyen bir başka damar. Korktukları için mi nefret ederler, yoksa nefret ettikleri için mi korkarlar üzerinde çok kafa yormaya değmez. Zira sonuç değişmez. İndirgemeci ve basitleştirici modern düşünce içinde batı İslam ve toplumunu içine sindiremez. Hıristiyandır çünkü, beyazdır çünkü, anglo saksondur çünkü, dogmatiktir çünkü, çünkü çünkü çünkü…
İngiltere’nin içinde bulunduğu Avrupa Birliği tartışması nasıl olduysa oldu İngiltere ve AB ilişkileri içinde gelişmedi, kalmadı, geldi geldi Türkiye’ye dayandı. 23 Haziran’da yapılacak referandumla ilgili olarak bir tarafta Birleşik Krallığın AB’den tamamen kopmasını savunanlar, diğer tarafta hayır devam diyenler, eteklerindeki bütün taşları dökmekteler. AB’den kopmayı savunanlar Türkiye üzerinden yürüttükleri siyasette son derece tepeden bakıcı, pejoratif yaklaşımlarla Oryantalistlerin akıllarını arkada bırakmayacağı nitelikte argümanlarla sahne alıyorlar. Başbakan Cameron AB’de kalmanın daha akıllıca olacağını savunanlardan. İlk Türkiye tartışmasını da o fitilledi. Ama birilerine cevap olarak. O birileri AB’den kopma propagandalarını “eyvah Türkler geliyor” telaşı ile referandum reklamlarına taşıdılar. AB’de kaldığımız sürece Türkiye’den gelecek halkın istilasına uğrarız korkusunu yaymak, yapmak istedikleri. Öyle gözüküyor ki oldukça başarılı da oluyorlar. Cameron’ın söylediği şu: Korkmanıza gerek yok, Türkler falan gelmiyor, biz Avrupa Birliği’nde kalalım, bu bizim için daha iyi. 80 milyonluk Türkiye AB kapısında afişleri ile destek arayan ayrılıkçı kanat taviz vermeksizin ısrar ediyor: Türkler burda, kapıda. Cameron tekrar sahne alıyor, merak etmeyin, Türkiye’nin AB’ye üye olması söz konusu değil, demeye getiriyor.
Türkiye’nin AB rüyasını tartışmaya açmadan bir tarafa bırakırsak, elimizde iki yüzü olan ve bundan da hiç gocunmayan bir İngiltere ile karşı karşıya olduğumuz gerçeği kalıyor. Öyle ki, Türkiye’nin suratına baka baka zaten giremeyecekler diye kendi halkına söyleyen, bunu da kendi iç siyasetine alet eden bir başbakan. “Ne var girse Türkiye” demiyor mesela. “Bu sizi neden rahatsız ediyor” diye de sormuyor, ülke lideri. “Girerse girsin, bundan bize ne” de demiyor. Hiç kafanızı yormayın, giremezler zaten diyor. Burada bıraksa, bırakmıyor da Cameron. Zaten girebilecek olsa Türkiye, AB’de kalmayı savunmazdım diye de ekliyor. Yani ben de karşıyım Türkiye’nin AB üyeliğine, ben de önünde dururum bu işin demiş oluyor.
Batılı aydın, hoşgörüden, demokrasiden, hürriyetten, insandan yana olmaktan söz ediyor, ama ettiği söz, attığı adımlarda yer bulmuyor. Batılı aydın endişeye mahal yok, giremez o Türkiye, diyebiliyor. Hem de pişkin pişkin. Aynı minvalde terörizmi de manipüle ederken buluyoruz batıyı. AB’den kopmama fikrini savunma bedelini hayatı ile ödeyen İngiliz parlamenter Cox’u katleden ırkçı katile terörist damgası yedirilmiyor. Ne mi oluyor…yalnız ve hasta adam…
yeniakit