Şu an askeri vesayet ya da yarı askeri rejim isteyen, AK Parti hükümetinin yıkılmasını isteyen herkesin tek umudu içeride PKK, dışarıda da İsrail kaldı... Bir de Türk-Kürt iç savaşının çıkabilme ihtimali. Neyse ki şimdi ellerinde eskisi gibi faşizan kışkırtma yapabilecekleri bir medya gücü yok
HEM İRONİK HEM YARARLI
"Sınırın bu tarafında ve öteki tarafında, Türkiye ile ABD arasındaki gerginlikten medet uman Kürtlere tavsiye ederim. Vietnam filmlerini seyretsinler... Buralarda hayat hep böyle gitmeyecek. Bir gün Amerika buralardan çekilecek ve baş başa kalacağız. Birinci Körfez Savaşı'ndan beri sırtlarını çevirdikleri Iraklı Araplarla karşı karşıya geldikleri zaman artık sığınabilecekleri müşfik, gönlü yüce bir Türkiye bulurlar mı bilemeyiz. Çok iyi biliyorum ki, biz Türklerin bugün millet olarak çektiği üzüntü, duyduğu infial, onların çekeceği acıların, yaşayacakları trajedilerin yanında mütevazı kalacaktır. O yüzden Kürtlere tavsiye ediyorum. Biraz tarih okuyun, Amerikan filmi seyredin. (Ertuğrul Özkök, 16 Ekim 2007)"
Evet, bu ırkçılık ve nefret dolu, kan isteyen, Kürtleri nerdeyse soykırımla tehdit eden satırlar rahatça yazılabiliyordu Eski Türkiye'de... Şu an ise Özkök bu tür iç savaşı kışkırtan yazıları istese de yazamıyor. Seve seve değil elbette. Niçin? Türkiye'de hukuk bir anda çağdaşlaştı da gereğini yaptığı için mi? Hayır... Gazeteci örgütleri çağdaş ülkelerde olduğu gibi bu faşizme topluca tepki verip bu kişiyi engelleyebildiği için mi? Hayır... Türk gazetecileri de hâlâ "Ya Özkök eski güçlü günlerine dönerse, aman yalakalığa devam edelim," modunda hayata devam ediyor. Türk yargı sistemi Neşe Düzel'i terörist ilan etmekle,beni de Hrant'a yaptığı gibi katil 301'den yargılamakla meşgul...
Evet... Şu an Özkök ve onun gibiler böylesi satırları 'Başbakan korkusu'ndan yazamıyor. İronik ama açıkça durum bu. Bu ülkede ırkçılık, nefret suçu, savaş kışkırtıcılığı gibi suçlar "Tayyip Erdoğan bizim medya grubuna kükrer mi?" korkusundan eski medyada büyük ölçüde dinmiş durumda... O sebeple bu faşist arkadaşlar "İfade özgürlüğümüz kısıtlandı, üzerimizde baskı var," diyor... Hakikaten Özkök'ün 'Başbakan korkusu'ndan ötürü "Ey Kürtler misliyle acılar çekersiniz, kan gölünde boğarız sizi," diye yazamaması hem çok ironik ve alaturka bir durum ama aynı zamanda insanlık adına da yararlı bir durum... Eski Türkiye'den Yeni Türkiye'ye geçiş sürecinde böyle tuhaf durumlar olabiliyor. Olması
gereken hiçbir kişisel inisiyatife kalmaksınız evrensel hukukun yerine getirilmesidir... Hukuk, bu aralar Enis Berberoğlu ve Taha Akyol aleyhine yeni kumpaslar planlayan, Aydın Doğan'a büyük zarar verme portansiyeline sahip Özkök gibilere bir daha aşağıdaki gibi, cinayet ve savaşa azmettirici satırları yazamayacağını öğretmek zorunda...
"Geldiğimiz bu noktada muhatabımız kimdir? Aşağılık cani sürüsü olmadığına göre, kimdir yakasına yapışacağımız asıl sorumlu? Ve cevabını buldum. Onu koruyan, ona yataklık eden, ona kol kanat gerenler. Yani artık bizim muhatabımız Barzani'dir. Üç beş F-16, otuz kırk sorti; neticesi yirmi yıl geriye gitmiş bir Kuzey Irak'tır. (Ertuğrul Özkök, 22 Ekim 2007)