Psikolojik rahatsızlıklar için okunması tavsiye edilen Felak ve Nâs surelerini kişi kendi rahatsızlığı için okursa hemen tedavi olmuş olur. Bu sûreler, İhlâs sûresiyle birlikte tevhidî bilinç sûreleridir. Bu sûreleri inanarak ve Allah’a gönülden dua ederek okuyan kimse, ameliyatlık bir tedavi görmüş olur ve iyileşmeyi beklemek için belirli veya belirsiz zaman geçmesini beklemeden hemen iyi olur, şifaya kavuşur. Bu netice, koruyan sûreleri tam bir iman ve teslimiyet içerisinde ve samimi bir dua edâsı içinde okumakla gerçekleşir. “Gul”: Allah böyle deyin dediğine göre, Allah kabul edeceği duayı yapmamızı ister. “İnsanların rabbine sığınıyorum.” Kendisine sığınılan, kendisinden sığınılandan sığınan kimseyi korumaya gücü yeten biridir. Çünkü O tüm insanların Rabbidir. Aynı zamanda meliki, yöneticisidir, ilâhıdır. Bu vasıflara sahip sığınılan zât, sığınan kimseyi bütün zararlı ve şerli şeylerden korumaz mı hiç? Bu okuduğu âyetlerdeki kavramları doğru şekilde öğrenip “Rab”, “Melik”, “İlâh” olan Allah’ın insan hayatında nasıl bir yer kapladığını ve Allah’ın nasıl her şeye hükmeden ve her şeye kaadir olduğuna yeniden ve daha güçlü şekilde iman etmiş olacaktır. Bununla birlikte, gönlüyle iman eden veya imanını tazeleyen, diliyle de bu tevhidi imanını dillendiren kimsenin zihninde ve gönlünde oluşan bütün korkular, rahatsızlıklar, düzelmeyeceğini düşündüğü psikolojik sıkıntılar, şerli ve zarar verdiğini düşündüğü her şey küçülecektir. Kendisine sığındığı Allah’ın yardımını ve kendi kalesine sığınanları açıkta bırakmayacağını, onları koruyup gözeteceğine imanını vurgulayan kimse, bütün korku ve vehimlerinden, şeytanî düşüncelerin etkisinden kurtulur. Eğer düşüne, düşüne, inana inana okursa Felak ve Nâs surelerini psikolojik açıdan, okur okumaz tedavi olmuş olur.
Bir başkasının, rukyecinin okuyuşu ise bu etkileri kesinlikle oluşturmayacak, rukyeci okuyup üfleyerek hastayı kandırmış olacaktır.
Kur’an’a göre yaratma, yönetme, mülk ve hâkimiyet Allah’a aittir. Ancak yaratılmışlar içinde insanın merkezi bir yeri ve önemi vardır. İşte insanın bu özelliğine işaret etmek için, Allah âlemlerin Rabbi olduğu halde bununla yetinilmemiş, ayrıca onun insanların Rabbi olduğu da belirtilmiştir. Çünkü insanı yaratan, onu akıllı, iradeli ve duygulu bir varlık haline getirip eğiten Allah’tır.
Kur’an, insanın içinde uyanan kötü eğilim ve yönelimleri, kâfir cinlerin fısıltı ve vesvesesi olarak niteler. Ancak, buradan cinlerin fıtratları gereği kötü oldukları sonucu çıkarılmamalıdır. Çünkü onlar da tıpkı insanlar gibi şeytanın ayartmalarına uyarak kötülük işlemektedir. Aslında şeytan bile, kötü yaratılmamış, fakat o, Allah’ın kendisine gösterdiği lütfu görmezden gelerek düştüğü kibir nedeniyle Allah’ın lânetine uğramıştır. Kur’an şeytan kelimesini, sadece cinlerden bir varlığa ad olarak vermez; kötülük odağı olarak kullanır. İnsanları kandırmaya çalışan, onları Haktan uzaklaştırma çabası içinde telkin, aldatma, bâtılı hak diye tanıtıp onu benimseten, insanı Allah’a isyan etmeye teşvik eden, “insanların göğüslerine vesvese veren” insanları da şeytan kategorisine koyar ve bu insan şeytanlarından da Allah’a sığınılmasını emreder.
Allah, kabul etmeyeceği dua için, “bu şekilde dua edin” demez. Demek ki böyle der, bu şekilde dua edersek Rabbimiz cinlerden ve insanlardan olan şeytanların şerrinden bizi muhafaza eder.
Evet, bir mü’min başka bir mü’min için dua edebilir. Fakat ücret karşılığında birinin yaptığı duadan samimiyet ve o gönülden yalvarma beklenemez. Kişinin kendisinin Rabbiyle irtibata geçip kulluk görevlerinden biri olan dua eylemini gerçekleştirmesidir esas olan. Parasını vererek bir kimseden kendimiz için namaz kılmasını istemek ne kadar doğru olabilir? Unutmayalım dua da bir ibadettir ve Rabbimiz bu ibadete tek tek bizim ihtiyacımız olduğunu zımnen işaret ederek beyan eder. Rabbimiz ne bu sûrelerde, ne de başka bir sûrenin herhangi bir âyetinde “rukyecilere gidin, sizin yerinize onlar dua etsin” demez. Peygamberimiz de siz dua etmeyin, sizin yerinize rukyeciler dua etsin demez. Mü’min olmayan kimseler için hayatında bir defa dua etmiş olan bazı kimselere, yapmış oldukları bir uygulama için onay vermesi, rukyeciliği meslek haline getirmenin delili olamaz.
Bir başkası için dua eden veya ettiği varsayılan birisi, Kur’an ayeti olarak, dua cümlesi olarak “Allah’ım beni affet!” demiş olsa gerçekten gönülden istese ve duası kabul olsa, Allah o duayı eden kimseyi affeder, kendisi için dua edilen kimse için böyle bir duadan bir fayda beklenilmemeli. Felak ve Nâs surelerini başkası için okumak da nasıl bir şeydir, kısaca tahlil edelim: “De ki: Sığınırım Felakın Rabbine...”; “De ki: Sığınırım insanların Rabbine…” Öncelikle Allah, tek tek bütün mü’minlere sesleniyor: De ki… Rukyeciler kendileri dua ettiği için, hasta mü’min bu emri yerine getirmemiş oluyor. “Sığınırım…” Kim sığınıyor? Hasta mı, rukyeci mi? Kimden sığınılıyor? Cinlerden ve insanlardan olan şeytanların şerrinden. Vesvâsi’l-hannâs (sinsi vesveseci) olan Şeytanın şerrinden; “cinlerden ve insanlardan olan şeytanın şerrinden” Zaten bu âyetler şeytanın özelliklerinde bahsediyor ve şeytanların insanlardan da olduğunu belirtiyor. Bir insan, nasıl başkasının içine giremez ve ona musallat olamazsa, cinlerden olan şeytanın da insanın içine girip ona musallat olması, bu âyetlerden yola çıkarak düşünülemez. Ve bu âyetlerde kendisinden Allah’a sığınılan varlık olarak “üfürükçüler”den bahsediliyor. Rukyeci geçinenlerin çoğunun “üfürükçü” kategorisinde olmadığını iddia etmek, ispatı zor bir konudur. Kendilerinden Allah’a sığınılması gerekenler, senin için Allah’a sığınmış olacaklar, Allah da böylesine şerli varlıkların senin yerine dualarını kabul etmesini bekleyeceksin, öyle mi?
Felak ve Nâs Sûreleri, üfürükçülerin para karşılığı okuyup üfleyerek hastaların şifa bulmaları beklenen sureler olarak kabul görüyor. Hâlbuki Felak ve Nâs sûreleri, anlamından koparılarak ve başkasının okuyup üflemesiyle şifa beklenecek sûreler değil; insan gerçekten inanarak, okuduklarını düşünerek, tasdik ederek okuduğunda şifaya kavuşacağı % 100 olan tevhidî iman, dua ve çözüm sûreleridir. Nasıl mı? Cevabı: “Felak ve Nâs, Ameliyatlık Bir Tedavidir” başlıklı yazıda.