Bugün 29 Mayıs. Fethin 562. yıldönümü..
Bugün iki bayram sevinci birden yaşanıyor.. Hem fethin yıldönümü kutlanıyor, hem de Anadolu Hisarı’ndaki Fetih Mescidi ibadete açılıyor..
Ayasofya’daki utancın sona ermesine bugün bir adım daha yaklaşacağız.
Bugün Doğu Roma yeniden uyanıyor..
Osmanlı sultanları, Müslümanların halifesi, Türklerin hakanı, diğer halkların sultanı, Doğu Roma’nın imparatoru idi..
Bu anlamda Suriçi İstanbul’un sadece Doğu Roma’nın merkezi olarak değil, dünyanın sıfır noktasındaki şehir olarak yeniden tarih sahnesindeki yerini almalı.
Fetih, tek başına istila, işgal, harp anlamı taşımaz. Fatih, İstanbul’u fethedince kendini Doğu Roma Bizans’ın imparatoru ilan etti. Patrikhanenin başı idi. Ermeni patrikliğini de Fatih kurdu. Fatih döneminde temeli atılan millet sistemi de, Hz. Ömer’in Kudüs’te kurduğu millet sistemini örnek almıştı. Süryani patrikliğini de kuran Hz. Ömer’di..
Fetihle ilgili bir diğer ayrıntı, Fatih’in Edirnekapı’daki asker sayısı Bizans’ın nüfusundan, Fatih’in ordusundaki gayrimüslim asker sayısı Bizans’ın ordusundan fazlaydı.
Fatih’in babası fetihten 50 sene önce Sancak’a sancak dikmişti. Fetihten önce, adalar, Kadıköy yakası, Karaköy tarafı Osmanlıların denetimindeydi. Suriçi İstanbul’da, Bizanslı Müslüman gençler “başımızda Kardinal şapkası görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi yeğ tutarız” diye yürüyüş yapıyorlardı.
İstanbul’un tarihi rolüne geri dönmesi, sadece Müslümanlar için değil, Ortodokslar için de aslında bir fırsat olacak. İstanbul’da aslında bir “Milletler Meclisi” açılabilir. Neden “Osmanlı Milletler Topluluğu” kendi arasında bir danışma meclisi kurmasın ki. Bugün 110 ülkede Osmanlı bakiyesi halk yaşıyor.. Bunların inanç, tarih, kültür açısından bir çok ortaklıkları var.. Bu insanlar neden bir araya gelip, hak ve hukuklarını koruyup geliştirmesinler..
Fethi bir de bu yönden değerlendirmek gerek. Belki bu anlamda Suriçi İstanbul için ayrı bir yasa çıkartmak gerek..
Yani tek sorun Ayasofya değil.. Yine bana kalırsa Topkapı Sarayı’ndaki Emanet-i Mukaddese ve harem bölgesinin Diyanet’e devredilmesi gerekir.. Mesela aynı çerçevede bugünkü Fındıklı’daki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi’nin de TBMM’ye devri gerekir..
Bugün ve yarın düzenlenecek etkinliklere çok büyük bir katılım olmasını bekliyorum.. Belki de Cumhuriyet tarihinin en büyük kitlesel eylemi gerçekleşecek. Bunun bir anlamı olması gerek.. Bu kitlesel katılım aynı zamanda kitlesel bir mesaj ve toplumsal bir talep anlamına geliyor.
Bu arada; geçtiğimiz günlerde Hakkari Yüksekova havaalanının adı, açıldığı gün Kudüs’ü Haçlı işgalinden kurtaran Selahaddin-i Eyyubi’nin adının verilmesi de bu süreçte ayrı ve özel bir anlam taşıyor. Eyyubi adı, Kürtlere, haçlı zihniyeti sahiplerine, İsrail’e, Şam yönetimine ve İran’a verilen bir mesaj anlamı taşıyor bu arada.. Yeni Türkiye’nin genetik kodları bu isimde gizli.. Bu mesaj herkese.
Mısır Sultanı, Şam Emiri Ebul Muzaffer Selahaddin Yusuf b. Necmeddin Eyyub’a selam olsun. Eyyubilerin atası Tikrit’te doğdu, mezarı Şam’da. Ve bugün o Türkiye’de yaşıyor.
Selam ve dua ile.
yeniakit