Bugün yirmi dokuz Mayıs 2009, İstanbul"un fethinin 556. yıldönümü.
Bizler fetih nedir, fetih ruhu nasıl bir şeydir bilmiyoruz, ancak tarih bilgisi olarak kitaplardan okuyoruz hep. Bir de yirmi dokuz mayıslarda yapılan etkinliklerle bir nebze de olsa fetih ruhundan bir şeyler yakalamaya çalıştık.
Bilmem yakalayabildik mi hiç? Çünkü bizler, yüz yıla yakın bir zamandır yaşadığımız coğrafyanın haritasının değiştiğini görmeyen çocuklarız. Zaten değişse bile, bu değişikliğin fetih istikametinde değil, bölünme istikametinde, bir parçasını daha kaybetme istikametinde olacağını söylemek kehanet olmaz.
Her ne kadar yüz yıla yakındır donmuş ve şimdilik durmuş gibi görünse de, aslında Osmanlı"nın lime lime bölünme süreci devam etmektedir.
Bu coğrafyanın insanı bunu yüreğinde hissetmekte, bir bölünme, parçalanma sendromu yaşamaktadır.
Ortadoğu coğrafyasını göstererek "Sizce yirmi sene sonra şu haritada ne gibi değişiklikler olabilir" diye insanımıza sorsanız, bir tek kişinin büyümekten, genişlemekten söz ettiğini duyamazsınız. En iyimseri, belki hiçbir değişikliğin olmayacağını söyleyebilir. Fakat büyük bir çoğunluk, bu haritanın yirmi sene sonra parçalanmış, bölünmüş, küçülmüş olacağını söyleyecektir.
Çünkü, bölünmeler önce yüreklerde, ruhlarda yaşanır ve daha sonra haritalara yansır. Eğer yürekler küçülmüşse, ufuklar küçülmüşse, ruhlar daralmışsa, insandaki merhamet ve muhabbet kanatları gövdeye yapışıp kapanmışsa, büzülmüşse, bunun er veya geç haritalara yansıması da kaçınılmazdır.
Bilmem ki, ömrümüzün bundan sonraki günlerinde fetihlere şahitlik edebilir miyiz?
Fakat ben fetih gibi, fetihten hiç de geri kalmayacak güzellikler hissettiğimi belirtmek isterim.
Elhamdülillah ben şimdilerde okyanus genişliğinde yüreklere sahip olan müminler görüyorum.
Müminlere karşı gözlerinin içi ışıl ışıl parıldayan, sarıldığında bütün dertlerinizi alıp götüren sıcak mı sıcak müminler görüyorum.
Küçük hesapların adamı olmayı bırakıp ufukları geniş mi geniş müminler görüyorum.
Evleri küçük olsa da, kalpleri büyük mü büyük, kapıları sonuna kadar dayalı mümin yuvalar görüyorum.
Sadece ve sadece Allah için bir birlerini seven, birbirlerini sevmedikçe iman etmiş sayılmayacaklarının şuurunda olan müminler görüyorum.
Sırf Müslümanlığından dolayı Kürtleri seven Türkleri görüyorum, yine sırf Müslümanlığından dolayı Türkleri seven Kürtleri görüyorum.
Sırf Müslümanlığından dolayı Arapları ve Farsları seven Kürtler ve Türkler görüyorum.
Özellikle kendi gurubunun ve cemaatinin dışındaki Müslümanları sevebilen, onların iyiliklerine ve başarılarına sevinen, kötülüklerinden dolayı üzülen Müslümanları görüyorum.
Kalıbı, cüssesi küçük olsa da, uzunluğuna göz ilişmeyen merhamet kanatlarına sahip, o sıcacık merhamet kanatlarının altına bütün mazlumları almak için çırpınan müminler görüyorum.
İnancını, görüşünü, dinini hiç sormadan bütün mazlumları o sıcacık merhamet kanadının altına almak için can atan müminleri görüyorum.
İşte bu fetihtir, fetihten çok daha ötesidir.
Varsın şimdilik coğrafyanın çizgilerinde bir değişiklik görünmesin, varsın haritalar yine küçük küçük, parça parça kala dursun. Bu bir fetihtir ve bizler fatihleriz.
Doğru Haber