NATO'nun Türkiye'ye dayattığı "füze kalkanı", Türkiye-İran dostluğuna ve genel olarak da Türkiye'nin son yıllarda takip ettiği Ortadoğu siyasetine halel getirecek mi?
Birkaç saat arayla gelen şu iki haberi beraber okuduğumuzda, durumun 'kontrol altında' olduğu intibaını ediniyoruz:
1. NATO'nun gelecek 10 yılına yön vereceği öngörülen Stratejik Konsept'in son taslağı 4 Kasım'da tüm müttefik devletlere ulaştı. Son taslakta Türkiye'nin isteğine uyularak İran, Suriye gibi ülkeler tehdit tanımlaması içerisine alınmadı. Öte yandan, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu bazı NATO ülkelerinin füze savunma sistemine ait donanıma ev sahipliği yapmasında mutabakat sağlandı. Türkiye, tüm sınırlarını kapsaması koşuluyla ve cephe ülkesi olmayacağını belirterek sistemin parçalarına ev sahipliği yapmaya "evet" dedi. (Kaynak: Sabah)
2. Nükleer enerji çalışmaları konusunda "5 artı 1" ülkeleri (BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya) ile müzakerelere hazır olduğunu duyuran İran, müzakere yeri olarak Türkiye'yi tercih ediyor. İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki, bir gazetecinin konuya ilişkin sorusuna, 'İki üç gün önce Türkiye'deki dostlara müzakerelerin orada yapılabileceğini ilettik' cevabını verdi. (Kaynak: Timeturk)
İran'ın, füze savunma sistemi meselesine rağmen "Türkiye'deki dostlar"a güvenmeye devam ettiği mesajını vermesi çok önemli. Bundan, Ankara'nın Tahran'ı süreç hakkında bilgilendirdiği ve endişeye mahal olmadığı konusunda ikna ettiği sonucunu çıkarabiliriz. Böyle bir temas sözkonusu değilse bile, Türkiye'nin İran'ı 'yedi düvele karşı savunduğu' gerçeği orta yerde duruyor ve Tahran'ın bu gerçeği göz ardı etmesi mümkün değil.
* * *
İran'a düşmanlığını bir NATO politikası haline getirmeye çalışan ABD'nin bu amaca matuf "füze kalkanı" hamlesi, Türkiye ile komşuları arasında karşılıklı güveni geliştirmeye hayati önem atfeden AK Parti hükümetine büyük bir meydan okumadır. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bunun farkında olduklarını diplomatik lisanın elverdiği sınırlar dahilinde yeterince açık bir şekilde ifade etti ve Türkiye'nin dış politika tercihleriyle ters düşen bir stratejik konseptin NATO'ya maledilmesine rıza göstermeyeceklerine dair net işaretler verdi.
İran'a, Suriye'ye ve "Türkiye'nin son yıllarda takip ettiği bağımsız siyasete halel gelir mi?" diye endişe eden İslam dünyası kamuoyuna lisan-ı hal ile şöyle diyor hükümet:
"Bu projeyi kategorik olarak reddetmek isterdik, fakat mevcut konjonktürde bir 'orta yol' siyasetinin daha münasip olacağını düşünüyoruz. NATO üyeliği olmasaydı Türkiye'nin Ortadoğu açılımları şimdikinden çok daha şiddetli tepkiler çekebilirdi. Bu şiddetli tepkiler bizi çok daha büyük tavizlere zorlayabilirdi. Bölgemizde muhkem bir barış ve güvenlik düzeni kurmak için vargücümüzle çalışırken, bu sürecin selameti için gerekli olan diplomatik esnekliği göstermeye de devam etmek durumundayız. NATO'yla, Batı'yla topyekûn restleşme havası bu sürece zarar verir."
* * *
NATO'nun bu ay içinde Lizbon'da yapılması beklenen zirve toplantısında İran ve Suriye'nin tehdit olarak gösterilmesi fikrinin ağır basması ve Türkiye'nin füze savunma sistemi konusundaki diğer şartlarının da çoğunluk tarafından reddedilmesi ihtimali hâlâ mevcut. Fakat, füze savunma sistemine "evet" demek için gayet makul şartlar ileri süren Türkiye'yi -tek başına kalıp veto hakkını kullansa bile- 'müttefiklik hukukuna yaraşmayan uzlaşmaz bir tavır' sergilemekle suçlamak biraz zor olacak.
Fevkalade hassas dengeler üzerinde yürüttüğü ince diplomaside hükümete hayırlı başarılar diliyoruz.
yeni şafak