Son olarak Siyonist İsrail güçleri, HAMAS hareketinden milletvekili bayan Dr. Meryem Salih’i tutukladı. Aynı zaman zarfında yine HAMAS milletvekili Halid Tafiş’i de tutukladılar. Meryem Salih, geçen yıl başındaki parlamento seçimlerinden bu yana tutuklanan ilk kadın milletvekili oldu. Erkek milletvekillerinin tutuklanması serisine kıyasla bunun anlamı, HAMAS’ın diğer iki bayan milletvekili Semire El Halayka ve şehit komutan Cemal Mansur’un eşi Muna Mansur’un da tutuklanma kapsamında olduğudur.
YASER EZZEAİTİR
İşin aslı erkeği ve kadınıyla HAMAS milletvekillerinin tutuklanması, içlerinden hiçbirini tutuklayamayan Filistin yönetiminin omuzlarındaki yükün kaldırılması mesabesindedir. Keza Haziran ayı ortalarında Gazze’deki askeri çatışmadan bu yana tutuklanan yüzlerce HAMAS’lının durumu da öyle. Burada Meryem Salih’in ofisinin müdiresinin işgal otoritelerince çağırıldığına ve tutuklanmadığına, ancak Abbas’a bağlı Filistin güvenlik organlarının müdireyi direk kaçırma girişiminde bulunduğuna işaret edilebilir. Burada yöneltilen soru şu: Niçin tutuklama işlemi İsrailliler tarafından sürdürülmedi?
ABBAS İSRAİL’İN JANDARMASI
Görünen o ki Filistin yönetiminin saygın (!) demokrasisi, işgalin istediği direnişte kararlı isimleri tutuklamaya endeksli. Zira Batı Yaka’da HAMAS’ın 45 milletvekilinden zindanda olmayan ikisi bayan üçü erkek sadece beş milletvekili kaldı. İşte birçoklarının övdüğü ve farklı yaklaşımlar ve gerekçelerle doğruladığı Filistin demokrasinin önemsizliği ortaya çıkıyor. Çünkü işgalin rızası olmaksızın kendi sürecinde ve unsurlarıyla yürüyemeyen demokrasinin ne değeri var? Bu, direnişi yok etmesi ve işgali nüfusu idare etme yükünden kurtarması gereken Oslo planı temelinde formüle edilmiş bir demokrasidir. Filistinliler bu demokrasiyi 2000’deki Camp David’te reddedince işgal şehirlere ve kentlere tekrar döndü. Bu demokrasi ve kurumları harabeye dönüştü.
DİRENİŞ İLE İKTİDAR BİR ARAYA GELEMEZ
İşgal yönetiminin kendi düşmanlarına hizmet eden bir formülü geçirmesi nasıl mümkün olabilir ki?! Çoğunluğa sahip HAMAS’lı milletvekillerinin sözde iktidar için davalarını satmayacakları anlaşıldıktan sonra birkaç gün zarfında nasıl esir vekillere dönüştüklerini gördük. Yaşananlar gösterdi ki direniş ve temelinde işgalin programına hizmet için kurulan iktidar projesi arasında bir konsensüs kurmak imkansızdır. HAMAS seçimlere katılmaya davet edildiği zaman aslında bu davet HAMAS’ın bir azınlık oluşturması ve Yaser Arafat’ın bıraktığı çoğunluğun ise direnişin ve silahın olmadığı yeni Oslo sürecine geçmesi içindi. Seçim sonuçları istedikleri gibi çıkmayınca yeni ve farklı gerekçelerle her şeye darbe yapıldı.
EKİM’DEN BU YANA 500 KİŞİ TUTUKLANDI
Sevgili esir milletvekillerimize sevgi besliyoruz ve onlar için yazmak dışında başka bir şey yapma imkanımız olsaydı keşke diyoruz. Fakat işgal ve Filistin yönetimi zindanlarındaki diğer kardeşlerine karşı onları üstün tutmuyoruz kesinlikle. Bizler biliyoruz ki bu vekiller daha önce çokça yaşadıkları tutuklanma seçeneğini uzak ihtimal görmeden seçimlere girdiler.
Son olarak şöyle bir ironiye dikkat çekmek istiyoruz: Annapolis zirvesi öncesi 440 esirin serbest bırakılacağı söyleniyordu. Oysa Ekim ayından şu ana kadar tutuklananların sayısı 500’ün üzerinde.
Ürdün’de yayımlanan Ed Düstur gazetesi, 30 Kasım 2007 Arapçadan çeviri: Halil Çelik / Vakit