Nablus kentindeki En-Necah Üniversitesi öğretim üyelerinden siyasi bilimler profesörü Abdüssettar Kasım, Ulusal Konsey Başkanı Burhan Galyun'un son açıklamasını değerlendirdi:
Kasım'ın "Burhan Galyun Davasına Zarar Veriyor" başlıklı yazısını sunuyoruz:
Dr. Burhan Galyun'un Wall Street Journal'da yayınlanan röportajını okudum. Röportajda Burhan Galyun'un direnişe karşı sergilediği saldırgan tavrı ve Golan sorununun barışçıl yollarla çözülmesi noktasında gösterdiği özeni fark ettim. Kendisi Hizbullah'la ilişki kurmayacağını ve Suriye üzerinden Hizbullah'a silah sevkiyatını durduracağını , Suriye'nin Hamas'a olan desteğini durduracağını, İran ve Suriye arasındaki bütün anlaşma ve ittifakiyetleri bozacağını söylüyor.
Çok açıkki kendisi Suriye Devlet Başkanı olduğunda direnişe ve silahlara ihtiyaç duymayacak. Çünkü kendisi Enver Sedat'ın, Mübarek'in, Kral Hüseyin'in,diğer Arap Kral ve Liderlerinin yolunu takip edeceğini bildiriyor. Kendisi İsrail ile Suriye arasındaki sorunun müzakerelerle çözecek ve sonunda iki ülke arasındaki sorunları halledip Şam'da bir İsrail Büyükelçiliği açacak.
Dr. Galyun, adını belirtmediği bölgedeki başlıca güçlerle yeni ilişkiler kurabilmek için bazı ilişkileri sonlandıracağını söylüyor. Bu bahsettiği bölgedeki başlıca güçlerin Suudi Arabistan, Türkiye ve İsrail olduğunu tahmin edebiliyorum. Ama şundan eminim ki yeni Mısır bu bahsettiği yeni ilişkiler arasında değil. Çünkü Mısır bu güçlerle artık aynı tarafta olmayacak.
Burhan Galyun Filistin Davası hususunda hiç bir şey söylemedi. Filistinli mülteciler hakkında da konuşmadı. Nasıl bu sorunu çözecek? Bu sorunu İsrail'le müzakereler aşamasında nasıl halledecek? İsrail Golan'ı geri vermeme durumuna karşın alternatif planı ne?
Acaba Burhan Galyun Sina üzerinde yapılan anlaşma türünden bir şeyle mi yetinecek? Sina'da olduğu gibi Golan'ın Suriye'nin egemenlik sınırları içine girmeden sadece idaresini almakla mı yetinecek?
Acaba İsrail'in güvenlik şartlarını Enver Sedat ve Mübarek'in kabul ettiği gibi kabul edecek mi? Suriye İsrail Güvenliğinin bekçisi mi olacak?
Kendisinin gerici olarak nitelendirdiği kabile devletleri ve Suudi Arabistan ile müttefik olacak mı?
Acaba Galyun bir yandan Amerika'nın sömürü gücü olduğunu ve haddini bilmesi gerektiğini belirtirken diğer yandan başta Amerika olmak üzere batı ülkelerinin Suriye çözümünü kabullenme çağrılarında mı bulunacak?
Acaba Dr. Galyun kitaplarında ve makalelerinde okuduğumuz kitaplarının düşmanı mı oldu?
Mesela Şam topraklarının birliği hakkındaki kanaati ne? Acaba kendisi Suriye'nin, Küçük Suriye olduğunu ve Büyük Suriye olan birbirinden ayrılmaz Şam Ülkelerinin bir parçası olduğu kanaatinde değil mi?
Acaba kendisi Filistin'den vaz mı geçecek? Filistin'i kendisine batan dikenleri kendi kendisine çıkarmaya mı terk edecek?
Dr. Burhan Galyun'un Suriye yönetimine karşı düşmanlığı tırmandırarak bir yerlere gelmeye çalışması mı yoksa iç işlere yoğunlaşarak hasarı en aza indirmeye çalışması mı daha hikmetli olurdu?
Görünen o ki, Dr. Galyun genel olarak Amerika ve Avrupa'yı razı etmeye çalışmakta hatta yalvarmaktadır. Kendisi Suriye'ye askeri müdahalede bulunulması için çağrılarda bulunurken, aynı zamanda İran'ın Suriye'ye müdahale ettiğini düşünüyor. Dr. Galyun NATO'nun Suriye'ye müdahalesinin uygun bir şey olmadığını düşünmüyor. Peki NATO'yu İran'dan daha iyi kılan şey ne? Bilmiyorum acaba bu soruya Dr. Galyun'un cevabı ne olacak? Ama şunu çok iyi biliyorum ki İngiltere ve Fransa Şam topraklarına komplolar düzenlediler. Ülkeyi ve halkı ikiye böldüler. Fransa'nın ta kendisi Kral Faysal'ı Şam'dan kovdu. Suriye'nin bütün imkan ve potansiyelini Fransa yerle bir etti. 1948 yılından sonra İsrail'in silahlanmasını Fransa kendi elleriyle gerçekleştirdi. Bu silahlanmanın ardında İsrail Golan'ı işgal etti. İsrail'e atom reaktörünü veren de Fransa'dır. Fransa İsrail'i her alanda desteklemiştir.
1946 yılından bu yana Amerika'nın Suriye halkına yaptıklarını teker teker sıralamama lüzum yok. Sadece şunu söylemekle yetineceğim; Her askeri devrimin ardından Suriye halkı çok büyük zararlara girdi.
Acaba Dr. Galyun özgürlük arayışlarında mı yoksa şuankisinin yerine Batı sömürüsünü mü ülkesine getirmek istiyor? Tabi ki özgürlük arayışında olmanın aslen bir sakıncası yok.
Sayın Dr. Burhan Galyun!
Hepimiz Arap halkının özgür olmasından yanayız. Ama bu özgürlük hedefimizi gerçekleştirirken ilkesel davranmamız gerekir. Kabile yönetim ile idare edilen Haliç ülkeleri bizim benimseyeceğimiz ve tutunacağımız bir model olamaz. Bu ülkeler tağutun ve zulmün karşısında bize yardımcı olamazlar çünkü kendileri tağutlar ve zalimlerdir. Bizim, özgürlüklerden nefret eden birisinden özgürlüklerimizi elde etmek için yardım dilenmemiz çok büyük bir ayıptır.
Sömürü ülkelerine gelince, onlarla olan tarihimizin hepsi korku, kan ve nefret dolu. Bizim alınan onurumuzu geri almak için onlara sığınmamız bir kere bizde tiksinti uyandırmakta. Biz Arap halklarıyla, Arap ümmetiyle ve Arap topraklarıyla asla birlikte olamayacak taraflardan elde edeceğimiz vehmi maslahatlar uğruna ilkelerimizi kurban etmeyiz.
Ben zulümden nefret ediyorum. Ve kendimi Arap yönetimlere karşı kışkırtmalar yapanların başında sayıyorum. Ve kahredici zorbalıklarla baskınlık kurmaya çalışanların karşısında durmaktayım. Ama ben zulmün yerine başka bir zulmün gelmesine karşıyım. Ben özgürlük arıyorum. Ve onu tırnaklarımla söke söke alacağım. Asla özgürlüğümü Amerika uçakları ve Suud ailesi paralarıyla almayacağım.
Olduğun yerde dur! Çünkü sen kendine ve yüce Suriye halkına kötülük yapıyorsun!
Prof. Abdüssettar Kasım'ın yazısı, Ümit Yıldırım tarafından israhaber için tercüme edildi.