Hz. Âdem (as)"in yeryüzüne ayak basışından itibaren İslâm vardır. Bugün de vardır, yarın da olacaktır. Gün gelmiş bazıları, baskı ve dayatmalarla İslâm"a karşı gelmişler ve kendi uydurma dinlerini hayat tarzı yapmaya çalışmışlardır.
Haksızlık ve zulümle zirveye çıkan Firavun, İsrail oğullarının hayat tarzını belirlemişti. Onun dini geçerliydi. Bu dini red, başka dinleri kabul etmek yasaktı. Firavun insanların mal, can ve sosyal hayatları hakkında karar veriyor, Karun"a iktisadi hayatı, Haman"a halkın eğitimini teslim etmişti. Samiri"ye ise devlet ile halk arasında köprülük vazifesini vermişti.
Bu dörtlü çete, baskı ve dayatmalarla halkı kendi hayat tarzlarıyla yönetiyorlardı. Sonuçta; halkın gözyaşı, ezilmesi ve emeklerinin istismarı vardı.
Rabbimiz, mazlumlara kurtarıcı olarak Hz. Musa"(as)yı görevlendirdi. Hz. Musa (as), Firavun ve adamlarına tebliğe gitti. Onlara yollarının yanlış olduğunu anlattı. Halka yapılan baskı ve zulümleri hatırlattı.
Hz. Musa"(as)nın bu çıkışı halktan kabul gördü. Birçok insan yeni kurtarıcıyı tercih ediyorlardı.
Durumu takip eden Firavun"un paçaları tutuşmuştu. Danışma meclisini topladı ve tarihi bir konuşma yaptı. O günden itibaren zulüm ve sömürü düzenlerinin mantığı, zihni yapısı, hayat tarzları bu konuşmanın içindedir. İcraatlarına, yaptıkları zulümlere münasip olan firavun kelimesi isim değil, bir sıfattır. Onun ismi tarihlerde 2. Ramses olarak bilinir. Firavun"un bu mantığı zamanla Yunan, Roma ve oradan da dünyaya yayılmıştır. Bugün Tunus"tan Mısıra, Cezayir"den Fas"a, Suriye"den Ürdün"e kadar her yerde Müslümanlara uygulanan zulüm, bu firavun zihniyetiyle bağlantılıdır.
Konuyu şu ayet dile getiriyor;
"Firavun dedi ki, "Bırakın beni Musa"yı öldüreyim. (faydası olacaksa) Rabbini yardıma çağırsın. Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum." " (Mü"min, 26)
Firavun: Bana destek verin, de onu öldüreyim. Ey topluluk, Musa"nın hareketi, sizlerin hayat tarzınızı yıkmaya yönelik olduğu için onu öldürmek istiyorum. Ama ben kendimi değil, sizleri düşünüyorum. Sizler benim iktidarımdan mahrum olduğunuz takdirde çok kötü durumlara düşersiniz. O bir vatan, millet düşmanıdır.
Musa devrim yaparsa; siyasi, kültürel, medeni, ekonomik yönden hayatınız tehlikeye girer. Bana güç verin onu öldüreyim. O gitsin Rabbine dua etsin. Ne işi var iktidara talip olmada, gitsin namaz kılsın, oruç tutsun. Siyasetle, hukukla, iktisatla Musa"nın ne alıp vereceği vardır. Korkarım ki sizin dininizi değiştirecektir bu adam. Korkum budur. İkincisi ise, dinsel terör estireceğidir. Sizin rahatınızı kaçırır..."
İşte, Firavun mantığı budur. Müslüman"ı yeryüzünde dar bir alana mahkûm etmek, camilere hapsetmek, cami dışındaki hayatı Müslümanlara reva görmemek, kendi hayat tarzlarını öne sürerek "İslam bir hayat tarzı olamaz" diyerek, halkın arasına fitne sokmak firavun zihniyetidir.
Kendi yaşayışlarını, hayat tarzlarını bırakmak istemeyen ve Allah"ın katından gelen gerçek hayat tarzı olan İslam"ı tehlike gören zihniyet, bugün modern dünyada aynı uygulamayı devam ettirmektedir:
Dünya Müslümanlarının kendi hayat tarzlarına dönme mücadelesini firavun tarzı bir zihniyet istemiyor. İstememek bir tarafa her türlü güçlerle engellemeye çalışıyor. Bu da maya tutmadığı için, şaşkınlıkları had safhada.
Başka bir Firavun taktiği kullanabilirler;
"Firavun azdı ve halkını parça parça yaptı..." (Kasas, 4.)
Halkın arasına bölücülük sokmak, Firavun mantığıdır. İslam âlemini kendi arasında bölmüştür. Daha sonra böldüğü ülkelerin halkını da kendi aralarında parçalamıştır.
Şimdi bunun da ömrü doldu, Firavun mantığı ile idare edilen Müslüman halklar yavaş yavaş kendi yönetimlerini kurmak için mücadelelerine devam ediyorlar. Müslümanların aynı hedefe doğru bakma dönemi başladı, buna engel olmaya firavun yandaşlarının gücü yetmeyecektir. Firavunlar paniğe kapılsın dursun. Ezilip hor görülen, zulme uğrayan insanların tamamı, hep bir ağızdır:
"Bizi firavundan ve onun hayat tarzından kurtar Ya Rabbi..." diye dua ediyor. Peki, bu duaya karşılık olarak Rabbimiz ne diyor:
"Hatırlayın ki, size işkencenin en kötüsünü yapan Firavunun adamlarından sizi kurtardık." (A"raf , 141)
Evet, insanlık zalimlerden bir bir kurtulacaktır. Kurtulanlar da, kurtarmaya çalışacaklardır.
Neticede ise:
İslam, tüm tazeliğiyle insanlığa tekrar din olacaktır. İnkârcılar istemese de bu olacaktır. Yeter ki kararı veren merci o dinin sahibi olan Hz. Allah istesin.
Bir ülke ve yönetim küfür üzere yaşayabilir. Ancak zulüm üzere yaşayamaz. İnsan haklarının konuşulup, kul haklarının konuşulmadığı bir ülkede mutlaka zulüm vardır.
Herkes kurtuluşu bekliyor. Kurtulmayı bekliyor.
Yeter artık! Firavunlara ve firavun zihniyetini hayat tarzı olarak halkına dayatıp ve baskı olarak uygulatanlara..
AKİT