İslam düşmanlığını devlet politikası haline getiren kan, gözyaşı, sömürü ve misyonerlik dolu geçmişiyle dikkat çeken Fransa’nın tarihini ve bugününü masaya yatırdık. Sömürgeciliğin ve emperyalizmin önde gelen ülkelerinden olan Fransa’nın gerçekleştirmiş olduğu soykırım ve katliamlar Cezayir tarihinin önemli bir kısmını oluşturuyor. Osmanlı Devleti’nin zayıflamasıyla birlikte gelişen süreçte kendisine Afrika’da alan bulan Fransa, 19. asırdan itibaren Cezayir’i işgal etmeye başladı. Uzun bir müddet Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altında olan ve bu süre zarfında adalet ve refah içerisinde yaşayan Cezayir için Fransız işgali ile birlikte zor günler başlıyordu.
OSMANLI, BÜYÜK MÜCADELE VERDİ
Osmanlı Devleti, Fransa’nın sömürgecilik doğrultusunda atmış olduğu adımlara karşı önemli bir mücadele verdi. Osmanlı, her ne kadar günden güne gücünü kaybediyor olsa da Cezayirli direnişçilerle olan irtibat ve destek uzun bir süre devam etti. Diğer coğrafyalarda gelişen birtakım olayların da etkisiyle Osmanlı Devleti, Fransa’nın Cezayir’i işgaline ne yazık ki engel olamadı. Nihayetinde Cezayir’e yönelik başlatılan işgal faaliyeti yaklaşık 20 yıllık bir süreç içerisinde ülkenin tamamına yayılmış oldu.
İSLAM’A DÜŞMANLIKLARI YENİ DEĞİL
Askeri merkezler yoluyla Cezayir’deki işgalini sağlam temeller üzerine atan Fransa, bölgede sistematik bir şekilde asimilasyon ve misyonerlik faaliyetlerine girişti. Özellikle sosyal ve kültürel anlamda Cezayir’e karşı acımasız bir saldırıda bulunan Fransa, yerel halkın kullandığı diller olan Arapça ve Berbericeyi hedef aldı. Yapılan asimilasyon çalışmalarının sonucunda ülkede Fransızca hâkim duruma geldi. Son süreçte yapmış olduklarıyla İslam düşmanlığını gözler önüne seren Fransa, 19. yüzyılda da benzer zihinsel kodları taşıyordu. Öyle ki Fransa makamları, Cezayir’in işgali ile birlikte halkın Müslüman kimliğine zarar vermek maksadıyla misyonerlik çalışmalarında da bulunmuştu.
ACISI DİNMEYEN KATLİAM: SETİF VE GUELMA
Fransa tarafından bağımsızlık vaadinde bulunulan Cezayir halkı, 2. Dünya Savaşı’nın bitmesine az bir süre kala meydanlara indi. Bağımsızlık talebiyle gösteriler düzenleyen Cezayir halkı, işgalci Fransız askerlerinin vahşet dolu saldırısına uğradı. “8 Mayıs 1945 Setif ve Guelma Katliamı” olarak anılan vahşette Cezayir halkı, makineli tüfekler ve savaş uçakları tarafından hedef alındı. Yıllarca sömürdüğü ülkeye yönelik 22 Mayıs gününe kadar acımasız bir katliamda bulunan Fransa, on binlerce kişiyi katletti.
KATLİAMIN ARDINDAN DİRENİŞ DAHA DA ALEVLENDİ
Cezayir’de “8 Mayıs 1945 Setif ve Guelma Katliamı” ile birlikte daha da alevlenen bağımsızlık arayışında 1 Kasım 1954 tarihi dönüm noktalarından biri oldu. Söz konusu tarihte başlayan ayaklanma uzun yıllar devam etti. Yaşanan çatışmalar ile birlikte Fransız güçlerine karşı direniş arttı.
BİR BUÇUK MİLYON CEZAYİRLİ KATLEDİLDİ
1 Kasım 1954 tarihinde iyice yükselen ve söndürülemeyen bir hal alan direniş ateşi geçen sekiz yılın ardından bağımsızlığa vesile olurken bu süreçte Fransızlar bir buçuk milyon Cezayirliyi katletti. O tarihte Cezayir’in nüfusunun on milyon olduğu göz önünde bulundurulduğunda Fransa’nın gerçekleştirmiş olduğu vahşetin boyutu daha iyi anlaşılabilir.
BAĞIMSIZLIK VAAT EDİP CEPHEYE SÜRDÜLER
Cezayir üzerinde uygulanan emperyalist işgal uzun yıllar sürerken Fransa, dünya savaşlarında da sömürgelerinden faydalandı. Çok sayıda Afrikalıyı savaşmaları için cepheye süren Fransa, bu durumun karşılığında bağımsızlık vaadinde bulunuyor ve Cezayir de hürriyet vaat edilen ülkeler arasında yer alıyordu.
REGGANE’DE NÜKLEER DENEME
Cezayir’deki 132 yıl süren işgalin sonuna doğru yaklaşılırken Fransa akıl almaz bir vahşete daha imza atıyordu. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından nükleer güce sahip olma adına çalışmalarda bulunan Fransa, risk barındıran faaliyetleri için Cezayir’i seçiyordu. 1960 yılında Cezayir’in güneyinde yer alan Reggane şehrinde yürütülen nükleer çalışmalar sırasında Cezayirliler büyük bir patlama ile sarsıldı. Fransa, “Gerboise Bleue” kodlu atom bombalarını denemişti. Denenen atom bombasının 70 kilotonluk bir güce sahip olduğu ifade edilirken söz konusu faaliyetin ardından yakın bölgelerde çok sayıda daha deneme gerçekleştirildi. Fransa’nın nükleer faaliyetleri neticesinde büyük bir radyoaktif etkilenme olurken yaşananlar pek çok sağlık sorununu da beraberinde getirdi. Fransa’nın geçmişindeki kirli sayfalardan sadece biri olan bu olayın etkisi o gün hayatta olmayanları dahi etkileyecekti.
ÜLKEYE FRANSIZLARI YERLEŞTİRDİLER CEZAYİR’İ KAN GÖLÜNE ÇEVİRDİLER
Fransa’nın sistematik bir sömürü çalışma başlattığı Cezayir’de halk, işgali kabullenemedi. İşgalin başladığı günden 1. Dünya Savaşı’na dek geçen zamanda üç büyük ayaklanma yaşanırken sömürüye karşı tepkiler katliamlarla bastırıldı. Cezayir halkının kendilerini istememelerine şiddetle karşılık veren Fransızlar, ülkeyi adeta kan gölüne çevirdi. Cezayir’i uzun yıllar boyunca sömürme emelinde olan Fransa, bir sömürü metodu olarak Cezayir’e yaklaşık bir milyon Fransız getirdi.
İŞGALCİLER CEZAYİR HALKINA GERİ ADIM ATTIRAMADI
14 Haziran 1830 tarihinde başlayan Cezayir’in işgali, kararlı bağımsızlık isteği ve ortaya konan direnişin de etkisiyle sona doğru yaklaşıyordu. Süreç içerisinde Fransız güçleri, direnen Cezayir halkına geri adım attıramazken Fransa, en nihayetinde Cezayir’de referandum yapılmasını kabul etmek zorunda kaldı. Cezayir’in bağımsızlığı için gerçekleştirilen referandumda halkın neredeyse tamamı bağımsızlık istedi ve nihayetinde 1962 yılında bağımsızlığa kavuşuldu. (7sabah)