Yâ Rab reh-i aşkında beni şeydâ kıl
Ahkâm-ı ibâdâtı bana icrâ kıl
Nezzâre-i sun'unda gözüm bînâ kıl
Evsâf-ı Habîbinde dilim gûyâ kıl
Fuzuli'nin yukarıdaki münâcât ile başladığı meşhûr eseri "Hadîkatü's-Suadâ"nın sonundaki mersiyeleri teberrüken yayınlıyoruz...
Hakkında birçok kitaplar yazılmış olan üç dilde şiir ve inşâya kâdir, eşi menendi olmayan büyük şâirimiz Fuzûlî, Resûl-i Ekrem Efendimize ve O'nun Ehl-i Beytine âşık aynı zamanda sôfiyyenin bütün inceliklerine de vâkıf bir zât-ı âlî-kadrdir...Eserleri ve hayâtı buna şâhiddir...
Onu yakından tanıyanlar, âlim, fâzıl, hoş yaratılışlı ve son derece güzel sözlü-tatlı dilli olduğunu aynı zamanda da mütevâzı, dünyâ malına tamah etmeyen, bir lokma-bir hırka ile yetinen, dervîş-merşreb bir gönül adamı olduğunu, üstelik zamanın bütün ilimlerine de vâkıf bulunduğunu kaydediyorlar...
Aşağıdaki mersiyeler, Fuzûlî'nin meşhûr İranlı şâir Hüseyin Vâiz’in "Ravzatü’ş-Şühedâ" adlı eserine nazîre olarak yazdığı "Hadîkatü’s-Su'adâ" nâmındaki eserinden alınmışdır ki bu eser "Kerbelâ Fâciası"nı hikâye eden eserlerin içinde yüzyıllardır en çok okunanıdır...Eser, dilindeki sâdelik, akıcılık ve ifâdelerdeki samîmiyyet sebebi ile okuyanlar üzerinde en çok tesir bırakan kitaplardandır...Bu eser, Türk edebiyatında "maktel" türünün bir şâheseri olup aynı zamanda Türkçe nesrin de önde gelen örnekleri arasındadır...Türkiye ve dünya kütüphânelerinde birçok yazma
nüshası bulunan bu eser, birçok defa yayınlanmışdır...
defter-i ussak