Dünyanın en büyük 20 ekonomisini oluşturan G20 üyesi ülkelerin devlet ve hükûmet başkanlarının katıldığı yıllık olağan toplantıların 11.’si. Dönem başkanlığını üstlenen Çin’in ev sahipliğinde, 4-5 Eylül tarihlerindeHangzhou’da düzenlenecektir. Bu zirve Çin’in ev sahipliğindeki ilk G-20zirvesi olacak.
Erdoğan zaten 24 Eylül’de ABD’de olacak. BM’de bu defa da dünya liderlerine seslenecek. Ve daha çok da mazlum milletlerin hükümetlerine sesini duyurmaya çalışacak..
G 20 zirvesi, bayramdan bir hafta öncesine denk geliyor. Bayramın ardından yani 19 Eylül sonrası Türkiye yeni bir diplomatik atak başlatacak.. Dünya liderlerine, hükümet ve parlamentolarına, STK, basın, parlamento, meslek örgütleri ve sendikalar, kanaat önderleri ve iş dünyasına Türkiye’de ne olup-bittiği, bölgemizde yaşanan olaylar, FETÖ ve darbe girişimi hakkında ilk elden bilgi aktarılacak. Bu maksatla internet üzerinden düzenli bilgi akışı sağlanacak..
Ama ilk olarak Erdoğan 4-5 Eylül’de G20 zirvesinde, dünyanın en zengin “liderleri” ile bir araya gelecek.. Zor bir zirve olacağa benziyor. Doların, Euro’nun geleceği de konuşulacak burada. LIBOR, Dünya Bankası, IMF, Ortadoğu dedikleri bölge, bir çok şey konuşulacak.
Darbe girişimi sonrası batılı liderlerle Erdoğan ilk kez bir araya gelecek.. FETÖ, PYD, DAEŞ, Suriye, Irak, Musul, her şey konuşulacak.
İlk gelen bilgilere göre Türkiye’den Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan katılacak. Diğer katılımcılar; Arjantin Devlet Başkanı Mauricio Macri,Avustralya Başbakanı Malcolm Turnbull, Brezilya Devlet Başkanı Michel Temer, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, ÇinDevlet Başkanı Şi Cinping,Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Almanya’dan Şansölye Angela Merkel, Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo, İtalya Başbakanı Matteo Renzi, Japonya Başbakanı Shinzō Abe, Meksika Devlet Başkanı Enrique Peña Nieto, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suudi Arabistan Kralı Salman, Güney AfrikaCumhurbaşkanı Jacob Zuma, Güney Kore Devlet Başkanı Park Geun-hye, İngiltere Başbakanı David Cameron, ABD Başkanı Huseyin Barack Obama,AB Konsey Başkanı Donald Tusk, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker.
Diğer davet edilen konuklara gelince,2 ülke bu zirvede konuk.İspanya başbakanı Mariano Rajoy ve Singapur başbakanı Lee Hsien Loong.
Bilmem farkında mısınız, G20 ülkeleri içinde, dünyadaki Müslüman nüfusun neredeyse yarısı bulunuyor.. Türkiye, Suudi Arabistan ve Endonezya dışında AB, ABD, Rusya federasyonu, Çin ve Hindistan’da yaşayan Müslümanların sayısı 1 milyara yaklaşıyor.
G20’deki 6 ülke Avrupalı bu arada.. Zaten ABD ve AB zenginlikte tek başlarına lider konumdalar, nüfus olarak baktığınızda Çin ve Hindistan tek başına lider konumdalar. Dünya nüfusunun yaklaşık yarısı bu iki ülkede yaşıyor. Rusya, ABD, Kanada ve Avustralya, toprak olarak kendi aralarında lider konumdalar.
Zirvede elbette ABD, Avrupa Grubu ayrı bir ağırlık merkezi ama Çin ve Rusya’yı da hesaba katmak gerek. Türkiye’nin ise İslam kimliği, jeopolitik ve jeostratejik ayrı bir önemi var, ağırlığı var.
Bu zirveden sonra Şanghay İşbirliği Konferansı içinde de yeni bir takım hareketler sözkonusu olabilir.. Çin ve Rusya’nın yanında Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan tarafından 1996’da kurulan örgüte daha sonra Özbekistan da 6. ülke olarak katıldı. Son katılımlarla üye ülke sayısı 8’e çıktı. Bunlar, Çin, Hindistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Pakistan, Rusya, Tacikistan. Nüfus, toprak ve ekonomik güç olarak son derece önemli bir merkez konumundalar. Örgüte ayrıca gözlemci olarak İran, Moğolistan, Afganistan katılıyor. Türkiye’nin diğer gözlemcilerin de katılımı ile üye ülke sayısı 12’ye ulaşabilir.. Örgütün diyalog grubunda yer alan ortakları Belarus, Sri Lanka ve Türkiye. Destekçileri ise, ASEAN, BDT ve Türkmenistan..
G20’nin Çin’de yapılıyor olması ayrı bir önem taşıyor.. Ankara, Çin’den sonra ABD’ye gidecek ve bu arada dünya ülkeleri ile bir mekik diplomasisi örgütleyecek..
Erdoğan Çin’de Obama ile de görüşecek, Putin’le de. Mösyö Hollande ile de görüşecek mi bilmiyorum. Görüşürse herhalde onun fikri de değişebilir.
Hollande, “Türk ve Rus güçlerinin Suriye’deki müdahaleleri çatışmanın daha da tırmanmasına yol açabilir” diyen Fransız lider, Türkiye’nin IŞİD saldırılarından sonra böyle bir hamleyi yapmasının anlaşılır olduğunu, ancak Ankara’nın IŞİD haricinde IŞİD’e karşı savaşan Kürt güçlerini de hedef aldığını kaydettiğini söylüyor. Mösyö Hollande bir şey söylerken bizim ne anladığımızı da hesaba katması gerek. Bizim gözümüzde PYD ile IŞİD arasında fark yok. “Bizim çocuklara, (daha doğrusu bizim teröristlere) ilişmeyin” mi demek istiyorsunuz diye sorarız o zaman. “Şecaatarzederken sirkatin söylemek” gibi bir durum mu sözkonusu. Hollande’ın kanlı bir terör örgütüne destek vermekten vazgeçmesinin hatırlatılması gerekir kendilerine. Türkiye bu operasyonla terörü tırmandırmıyor, bitiriyor. Koskoca koalisyonun yapamadığını tek başına yapıyor.
Eğer Mösyö PKK=PYD olduğunu bilmiyorsa, orada niye oturuyor ki. YPG, PYD, PJAK ve daha bir sürü örgüt aynı yapının farklı fraksiyonları.. Mösyö eğer daha önce katır sırtında Kandil’i ziyaret eden Madam Mitterand’ın izinden gitmek istiyorsa keyfi bilir.. Kendi de terörden acı çeken bir ülkenin Cumhurbaşkanı da böyle düşünüyorsa bunlara ne anlatabilirsiniz ki..
Keşke mösyö Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Brok’u davet edip bir dinlese. Brok, geçen hafta Türkiye’ye yaptıkları ziyaretin ardından, FETÖ ile ilgili görüşlerinin değiştiğini ifade etti ve tabi bölgedeki o örgütler ile ilgili görüşlerinin de. Brok öğrenebiliyorsa Hollande de öğrenebilir.
Neyse, konuşsunlar. Bu vesile ile kim kimdir bir kere daha öğreniyoruz.. Selam ve dua ile..
NOT: Dünkü yazımda Gül, Davutoğlu ve bazı isimlerin geçtiği paragraftaki, basında tartışılan konularla ilgili olarak kişilerin yakın çevrelerinin süreç içindeki bir takım temaslarını da kapsayacak şekilde, toplumda oluşan sorulara cevap olmak üzere, suali mukadderlere cevap mahiyetinde açıklama yapmaları gerektiği şeklindeki ifadem ile ilgili olarak öyle anlaşılıyor ki, bazı kardeşlerimiz, öfkeli bir biçimde, bu tür olaylarla ilişkilendirilmekten rahatsızlık duyduklarını ifade ediyorlar.. Benim ifadem ortadadır. Politikacılar ve toplumsal sorumluluk taşıyan herkesin “cam ev”de oturması, sabırla her türlü iddiaların efradına cami, ağyarına mani bir şekilde cevaplandırılması gerektiğini düşünüyorum. Hz. Ebubekir’in bir Cuma hutbesi sırasında cübbesinin kumaşı ile ilgili bir soruya muhatap olması karşısındaki tepkisini de düşünerek, ben açık ve net bir şekilde bir ifade ettiğim bir durum yanlış anlaşıldığını görüyorum. Kuşkusuz ki ifademdeki imaların sebeb olduğu tedaileri de hesaba katmak gerekirdi. Bu sonuçtan üzgünüm.. Ancak Edebali’nin Osman Gazi’ye öğüdünde işaret edildiği gibi, tepkinin dozu ifadenin şiddetini geçmemesi gerekir. “Ey oğul! Artık Beysin. Bundan sonra öfke bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize, yanılgı bize, hoş görme sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize, adalet sana.”
yeniakit