Garip işler

Abdurrahman Dilipak

 

 


Bu işler, ne zaman, nasıl bitecek diye merak ediyordum ki, başlamadan bitti.
 
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurulu üyeliğine atanan yazar Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne ile ilgili atama kararından söz ediyorum..
 
Niye atandı, niye bu kadar çabuk istifa etti bilmiyorum..
 
Halbuki, Anayasa ve yasalara rağmen, Hilafet fonundan, zekat, sadaka kaynaklı bir para kullanılarak kurulan bir riba kuruluşunun yönetim kuruluna atanacak kişileri atama yetkisini, laikçi, laikliği ihlal etmemek için "Allah" demekten bile kaçınan bir kişinin kurucuları arasında yer aldığı bir partiye vereceksin bunda bir gariplik olmayacak da, bir bilim adamı TTK'nın üyeliğine atanınca, bu garip karşılanacak.
 
Neymiş; Türköne Atatürkçü değilmiş! Peki CHP Şeriatçı mı?
 
Peki bir partinin, özel bir şirketin yönetimine atama yapması hukuki mi, kanuni mi, etik mi, ahlaki mi?
 
Hakan Şükür, bir kanalda futbol yorumu yaparsa milletvekilliği düşebiliyor ama, CHP bir bankaya yönetim kurulu üyesi atarsa, bir şey olmuyor! Çünki CHP "Normal bir parti" değil. Yasalar onun için fazla bir anlam ifade etmiyor..
 
Kurtuluş Savaşı yıllarının "Galip Hoca"sı olduğu öne çıkartılan ve "İsrailiete" geçmişi gözlerden esirgenen Celal Bayar'ın, İş Bankası ortaklığının mali kaynağı hangi fondan karşılandı aceba?..
 
Mustafa Kemal'in varislerinin gizlenmesi konusunda bir "devlet politikası" olduğu için, varisleri kamu kaynaklarından kollanmasına rağmen, resmi hesaplar bir şekilde vasiyeti gerekçe gösterilerek bir şekilde halledilmeye çalışıldı. AOÇ, İş Bankası hikayesi buradan kaynaklanıyor.
 
Hani Bayar da mal varlığını vasiyet etseydi, DP de onun hesabının takipçisi olurdu herhalde. İş Bankası da bir CHP-DP ortaklığına dönüşürdü..
 
Aslında işin aslı da o değil mi?
 
İş Bankası bu yanı ile rejimin "kozmik kasa"larından biri..

Kesinlikle bir gün bu konu yargıya taşınacak.. OYAK'ın da, Askeri Vakıfların da, kimi kurumların da kuruluş gayeleri, kaynakları sorgulanacak..
 
Mümtaz'er Türköne keşke istifa etmeseydi.. "Atatürkçü olmayı hakaret sayarım" filan da demeseydi!
 
Zaten herkesin Atatürkçü geçindiği yerde "Atatürkçü" olmanın ya da olmamanın bir anlamı var mı? Her dönem kendi Atatürkçülüğünü üretti.. Zaten Atatürkçülük diye bir şey hiçbir zaman varolmadı. Bu konu "derin bir iş"ti. Uluslararası proje idi.. Tanzimatla başladı. Kemalizm bu işin cumhuriyet versiyonu.. İttihat Terakki'nin askeri kanadının siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel bir transformasyon projesi idi. Bu projenin arkasında da İngilizler, Amerikalılar vardı.. Lozan bu anlamda bir uluslararası mutabakat belgesi idi.
 
Türk Tarih Kurumu yönetim kurulu üyesi olduğunuzda, rejimin "kozmik kasası"na tanıklık etme fırsatı bulursunuz. Atatürk'ün vasiyeti, Latife hanımın mektupları, bazı arşiv belge ve bilgilerine ulaşma şansınız vardır..
 
Artık eskiden olduğu gibi birtakım saçmalıklara kimsenin itibar etmesi mümkün değil. Onun için de Türk Tarih Kurumu bu anlamda misyonunu tamamlamış bir kuruluştur. İş Bankası ile birlikte TDK ve TTK'nun da yeniden yapılandırılması gerekir.. Belki YÖK ya da üniversiteler arası bir kurula devredilir ve üniversiteler arası akademik bir oryantasyon merkezi haline gelir belki de.. Bir araştırma enstitüsüne dönüşür..
 
Önemli kuruluşlar aslında. Ama TTK, mesela ilk Meclis'in açılışını bir belgesel haline getirebilir mi? Heyeti Temsiliyenin Ankara'ya gelişi ve 1. Meclis'in açılış töreni.
 
Yapamazlar.. İşte Türköne bunu yapabilirdi. Bundan korktu birileri. Sıvas ve Erzurum kongresi müzakerelerini belgesel haline getirebilir misiniz? Getiremezsiniz..
 
Peki Hatay, Kafkas, Batı Trakya Cumhuriyeti, diğer kongreler, Çanakkale bunların belgeselini yapabilir misiniz?
 
Türköne gitti gitmesine de, yerine gelecek adamlara ağır bir sorumluluk bıraktı bana kalırsa. Onun yerine gelecek olan hemen gitmemeli ama bu misyonun da gereğini yapmalı. Selâm ve dua ile..

yeniakit