Gazze Günleri (FOTO)

Kağıthane Gazze Gönüllüleri Platformu tarafından düzenlenen İstanbul'dan Gazze'ye Kardeşlik Köprüsü'nün dünkü konuğu Nureddin Şirin'di...

Kağıthane Gazze Gönüllüleri Platformu tarafından organize edilen "İstanbul'dan Gazze'ye Kardeşlik Köprüsü" programında dün, Nureddin Şirin "Ümmet Bilinci, Kudüs Davası ve Gazze'nin Mesajı" konulu bir konuşma yaptı.

Nureddin Şirin'in konuşmasında şöyle konuştu:

"Bugün, ümmet bilincinden, Kudüs davasından, Gazze'de yaşanan gerçeklikten, Gazze'deki ambargodan birkaç hususu anlatacağım. Rabbimiz Kuran-ı Kerim'inde "Siz tek bir ümmetsiniz. Ben de sizin Rabbinizim" buyuruyor. Bugün dünyada 1.5 milyarı aşkın Müslüman var. Kafkaslardan Balkanlara, Hicazlardan Orta Asya'ya ve Afrika'dan Avrupa'ya kadar, tüm İslam ümmeti bir ailedir. Ailenin reisi de Hz. Resulüllah'tır.

İslam ümmeti bir yandan zaferler dönemini yaşarken bir açıdan da en büyük mazlumiyet dönemini yaşamaktadır. Şehid Seyyid Kutub'un ifadesiyle "İslam ümmeti uyanmıştır bir daha uyumamak üzere, İslam ümmeti dirilmiştir bir daha ölmemek üzere"

Bugün dünya müslümanları uyanarak ümmetin İslam ümmetinin haklarına, mukaddesatına, dinine sahip çıkmasıyla, İslam ümmetinin azılı düşmanlarına, Yahudilere, siyonistlere karşı mücadele ve direniş bayrağını kaldırmaya başlamasıyla görüyoruz ki tüm haçlı batılı emperyalistler ve siyonistler İslam dünyasına karşı dört bir koldan saldırıya geçtiler. İslam Ülkeleri işgal edildi. Filistin 60 yıldır ve Kudüs de 40 yılı aşkın süredir işgal altında.

Siyonist işgal güçleri geçen yılın başlarında Gazze'de tarihin en barbar saldırılarını gerçekleştirerek tam bir soykırımla, çoğunluğu çocuk ve kadın olan 1500 Filistinli kardeşimizi katletmiş ve 5 binden fazla Filistinliyi yaralamışsa, binlerce ev,iş yeri, mescid yerle bir edilmişse, Gazze bir baştan bir başa kan gölüne çevrildiyse, bunun bir sebebi var. Bazıları "Filistinli kardeşlerimizin başına gelen bela bizim başımıza gelmesin" diyorlar. Bu yanlış bir düşüncedir. Filistinli kardeşlerimizin başına gelen aslında bela değil. O da şu:

O Filistinli kardeşlerimiz, Allah'ın mübarek ve mukaddes kıldığı İslam topraklarını canları ve malları pahasına, evlatları, kadınları ve bebekleriyle birlikte destansı bir şekilde direnerek savundukları için bir böyle bir bedel ödüyorlar. Onlar Allah yolunda verdikleri mücadelenin, İslam Ümmetinin şerefi ve izzeti için Kudüs'ü ve Mescid-i Aksa'yı özgürleştirmek için verdikleri mücadelenin bedelinin ödüyorlar. Onlar Haçlı emperyalistlerin ve Siyonistlerin baskılarına boyun eğmedikleri için zillet altına girmedikleri için onlara teslimiyet elini uzatmadıkları için Kuran ve Peygamber düşmanlarının karşısında diz çökmedikleri için böylesi zulüm ve katliamlara maruz kalıyorlar.

Ancak eğer dünyanın başka bir ülkesinde müslümanlar zulme boyun eğmişse küfre teslim olmuşsa, zalimlerin karşısında diz çökmüşse demesin "benim başıma bir bela gelmedi". En Büyük bela, Müslüman bir kişinin zalimler karşısında diz çökmesidir. Onların sultasına teslim olmasıdır. Eğer bir beldede Allah'ın Resulünün düşmanları hakimiyet kurmuşsa, bu belde de Allah'ın hükümlerine savaş ilan edilmişse, Allah'ın hükümleri yasaklanıyor ve pervasızca çiğneniyorsa en büyük bela en büyük musibet oradadır.

Gazze'deki kardeşlerimiz, İslam ailesinin kahraman evlatları olarak Allah'ın mukaddes kıldığı, arzı mukaddesi, damarlarındaki kanları ve kundaktaki bebekleriyle savunuyorlar. Televizyon ekranlarından ve değişik vesilelerle, Siyonistlerin Gazze'de işlediği katliamları, o bebeklerin nasıl da vahşice katledildiğini, o masum yavruların anne ve babalarını kucaklarında nasıl taşındığını, o anne ve babaların kanlı bebeklerini göğe kaldırarak anne ve babaların "Allahumme Tekabbel minna hâzel kurbân" "Allah'ım bu kurbanımızı da kabul et!" "Allah'ım sen bizi Kudüs ve Mescid-i Aksa'yı savunmaya çağırdın. Biz de senin çağrına bütün varlığımızla, evladlarımız, eşlerimiz ve kucağımızdaki yavrularımızla lebbeyk diyoruz. Mübarek kıldığın bu temiz toprakları Siyonist çizmesinden kurtarmak için müslümanları direnmeye, cihada çağırdın. Allah'ım biz senin emrine uyduk ve emrin yerine gelsin, bu İslam toprakları özgürleşsin diye kendimizi, eşlerimizi, çocuklarımızı, bebeklerimizi sana sunduk. Kabul et! Diye dua ediyorlardı.

Bizler ise burada hem derin bir tessürü, aynı zamanda büyük bir burukluğu yaşayoruz kalbimizde. O katliamı o soykırımı kare kare görüntüleriyle izledik durduk, bu manzaralar karşısında taş sızlar taş! Gök sızlar! yer sızlar! Dernizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa bu bu terörist Yahudilerin yaptığı katliamların acısını sayfalara dökemez. Bunun açısının anlatmak kelimelerle izah etmek mümkün değildir.

Allahım! ailemizin evlatları, ümmetimizin evlatları, kardeşlerimiz, senin mübarek ve mukaddes kıldığın İslam topraklarını, müslümanlara ilk kıble, peygamberine Miraç yeri kıldığın Kudsü Şerif' ve Mescid-i Aksa'yı savunmak için kundaktaki bebeklerini kurban verirlerken ben bu yolda hiçbir şey veremedim, sana bir kurban sunamadım! Allah'ım, bize şecaat, cesaret, feraset ver! Ve biz de, Kudsü Şerif'i savunmak için istediğin şekilde mücadele edelim. Ve kendimizi senin yolunda feda edelim.

İşte bu çadırta toplanan biz müslümanlar, acılarımızı da hüzünlerimizi de dertlerimizi de konuşalım. Ama sorumluluklarımızı da konuşalım. İnşaallah dünya yer ve gök şahit olsun! Bu topraklar, tarihinden bu yana, ecdadından bu yana hep savunulmuştur. Yani bizler Kudüs için Filistin için Aksa için her zaman kendilerini feda eden bir milletin evlatlarıyız.

Bakınız bugün Gazze'deki İslami direniş liderleri, yaptıkları açıklamalarla sürekli olarak diyorlar ki "ey sultan Abdulhamid'in torunları ayağa kalkın! Atanız Abdulhamid gibi kılıcınızı elinize alınız. Kudüs'ü ve Mescid-i Aksa'yı şerefle savunun!" Bizler, Sultan Abdulhamid'in torunları olmaktan gurur duyuyoruz. Fakat eğer Sultan Abdulhamid'in Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurma projesini başlatan, o Siyonist şefe uluslarası Siyonizm konferansı liderine verdiği cevaba bakacak olursak o zaman üzerimize düşen, omuzlarımıza düşen sorumluluğu da bir kez daha idrak etmiş oluruz. Şerefli ecdadımız Herzl'in elçisine diyor k: "Bedenlerimizi çiğnemedikçe kanlarımız dökülmediktçe Filistin'i ele geçiremezsiniz!"

İnsanlık tarihinin en büyük musibeti olan bu Yahudiler, öncelikle içimizdeki Yahudilerle, içimizdeki Yahudileşenlerle birlikte Osmanlı imparatorluğunu yıktılar. Osmanlı imparatorluğunu yıkarak Filistin'e giden, yani Filistin işgaline, Filistin'de bir Yahudi devletine giden yolu açtılar. Eğer Osmanlı yıkılmasaydı, Sultan Abdulhamid, tahttan indirilmeseydi bugün Filistin ne işgal edilir, ne Filistin'de bir Yahudi devleti kurulabilir, ne de o aziz topraklar kan gölüne çevrilirdi. Mümkün müydü Filistinliler kadın ve çocuklarıyla her gün yeni bir Kerbele'yı yaşasın?

Ecdadımızdan bize kalan bayrak, gözümüzü her zaman Kudüs'e, Mescid-i Aksa'ya çevirmemizi, Mescid-i Aksa'nın özgürlüğü için, bir kanser mikrobu olan bu siyonist rejimi, bu gayri meşru rejimi tarihinin çöplüğüne atmak için mücadeleyi kuşanmamızı, cihadı kuşanmamızı, şehadeti kuşanmamızı istişhadı kuşanmamızı gerekli kılıyor.

Bizler, Siyonistlere sadece "Ey Siyonistler! yaptıklarınız yanınıza kar kalmayacak! Döktüğünüz kanların hesabını vereceksiniz! Yani Filistinli kardeşlerimiz, Kassam, Kudüs Seriyyeleri ve diğer mücahidler sizinle mücadele edecekler" demiyoruz. Hayır! Biz sadece bunu söyleyemeyiz.

Biz diyoruz ki, "Ey Siyonistler, siz Gazze'de Filistinli mücahidlerle savaşırken sanmayın ki Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın özgürlüğü için canlarını ve kanlarını feda etmeye hazır yanlızca Filistinlileri var. Bu ümmetin tüm onurlu ve şerefli evlatları, kadını ve çocuğuyla, genci ve yaşlısıyla sizinle hesaplaşmaya hazırdır ve hesaplaşacaktır da! Bütün dünyayı siyonistlere cehenneme çevirecektir! Onlar, tüm dünyada döktükleri kanların, gerçekleştirdikleri katliamların bedelini en ağır şekilde ödeyeceklerdir. Bu ülkede de, dünyanın diğer şehirlerinde de ödeyeceklerdir. Siyonistlere söyleyecek sadece bir sözümüz var: Sizin ayak bastığınız her yerde ayaklarınız kırılacak, ayaklarınız altındaki arz sarsılacak ve o topraklar sizi içine alıp yok edecektir!

Bizler, bir taraftan "Rabbimiz Allah'tır" "liderimiz, rehberimiz, baş komutanımız Hz. Resulullah'tırbir" diyor, taraftan da "Biz, Osmanlının çocuklarıyız, Sultan Abdulhamid'in torunlarıyız" diyoruz. Asla oturmayız, susmayız ve tepkisiz kalmayız.

Kardeşler! Günümüzde Amerikalılar, Avrupalılar, Haçlılar, Yahudiler ve onların propagandalarını yapanlar, siyonistlerin değirmenine su taşıyanlar, müslümanların haklı mücadelesini, özgürlük mücadelesini, dinimizi, mukaddesatımızı savunmayı "terör" diye tanımlayarak bize diyorlar ki : Sus! Tepki gösterme! İteat et! Teslim ol!" Biz, Allah'ta başka hiç kimseye iaaat etmeyiz. Ey Amerika! Ey İsrail! Sen benim rabbim misin ki sana, senin sistemine itaat edeceğim. Adına çağdaşlık dediğin cahiliyene teslim olacağım!

Onlar, varsın bizim ve ümmetimizin mücadelesine "terör" desinler.

Atalarımız Çanakkale'de şanlı bir mücadele verdiler. Aynı şekilde diyoruz ki Kudüs'ün özgürlük mücadelesi, bizim milli mücadelemizdir. Milli mücadele için ne yapıldıysa dün, bugün de o yapılmalıdır. Cepheye silah, erzak taşınmalı, mücahidlerin ihtiyaçları karşılanmalıdır. Nene Hatun, cephelere erzak taşıdı. Biz de gerekirse erzak ve silah taşıyacağız. Bu cihadın zaferle neticelenmesi için bir milli mücadele için neler yapılıyorsa onu yapacağız. Bu bizim için milli mücadeledir. Bunu kavmiyetçilik adına söylemiyorum. Bu mücadele, bizim ecdadımızın mücadelesidir.

Allah'ın huzurunda hesap verdiğimiz zaman. Bütün amel defterlerimiz ortaya saçıldığı zaman artık dillerin susup, vücud azalarımızın şahitlik yaptığı an bizim başımız öne eğilecektir. Hangi emirleri ne kadar yaptık. Hangi nehiylerden ne kadar kaçındık? Biz, yaptığımız amellerle cennete gireceğimizden emin miyiz?

Değerli kardeşlerim, bugün genelde ümmet davasını ve özelde de Kudüs davasını konuştuk. Kudüs davası, Allah'tan Resulünden Ecdadımızdan, Sultan Abdulhamid'den şehitlerimizden bize emanettir. Bu emanet için attığımız çabalar yarın bizleri mahşer gününde, Resulüllah'ın şefaat etmesine vesile olacaktır.

İHH'nın Batı Şeria sorumlusu İzzet Şahin, Siyonistler tarafından tutuklandı. İnsani hizmet için oraya giden Şahin, şimdi Siyonist zindanlarda. Her zaman sözümüzü açık söyledik. Dost da bilir düşman da. Siyonistlerin zindanlarında 11 bin esir var. 1.000 tanesi kadın ve çocuk. Birini diğerinden efdal bildiğimiz için ya da Filistinli esirleri göz ardı ettiğimiz için söylemiyoruz. Ancak İzzet Şahin, Türkiyeli müslümanlar adına Siyonist zindanlarında esirken şu mesajımız siyonistlere ulaşsın. İzzet Şahin'i esir etmenin bedelinin ne olduğuna öylesine tanık olacaklardır ki bunu yaptığına bin defa, yüz bin defa pişman olacak fakat vakit geçmiş olacak. Kardeşimizin esir tutulmasına karşılık dünyadaki ve bu ülkedeki Yahudiler de bizim hedefimizdir. Hiçbir zaman bu sözümüzü uygulamaktan geri durmayacağız. Ya kardeşimizi serbest bırakın ya da yanıtımızı bekleyin!

İnşaallah Allah bizlere Mescid-i Aksa'nın özgürleştiği günleri gösterecektir. Bunun için de bizler elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Hiçkimsenin korkularından tehditlerinden korkmayacağız. Yılmayacağız ve kaçmayacağız. Onlar ister terörist isterse başka bir şey desinler. Biz, onları hak ettiği şekilde cezalandıracağız. Kudüs kurtulunca hep birlikte Mescid-i Aksa'da şükür secdesine kapanacağız. Bayramımızı orada yapacağız. O günlerde buluşmak üzere"

Kağıthane Hasbahçe'de 5 Mayıs'ta başlayan "Gazze Günleri Çadır Programı"nda bugünkü konuşmacılar ise İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Yalçın Topçu ve Vakit Gazetesi Dış Politika Yazarı Ahmed Varol. Konuşmalar akşam 18:00'da başlıyor.



















Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı