Geçen hafta “kadın”lar, gündemin ön sıralarındaydı

Hasan Karakaya

Geçen haftaki gündemin ön sıralarında "kadınlar" vardı... En başta, Başbakan Tayyip Erdoğan"ın "ana"sı Tenzile Hanım vardı ki; "merhume" için Türkiye"nin her yanında olduğu gibi, yurt dışında da "hatim"ler indirildi, "mevlid"ler okutuldu... Bu arada; anasını çok seven Tayyip Erdoğan"ın, annesinin kabrini "6 günde 4 defa ziyaret ettiğini" de zikretmek gerek...

Geçen haftanın gündeminde, bir kadın daha vardı... O da, "Canan Nine"ydi...

NUR YÜZLÜ BİR KADIN

"Canan Nine"yi herkes tanıyor...

Çünkü o; eline "2 kilo baklava, 2 kilo börek" alıp Erdoğan"ın kapısına dayanmış, "taziye ziyareti"nde bulunmak istemiş, ancak "Başbakan"ın istirahata çekildiği" bildirilince, "medya"nın dikkatini çekmiş ve "haber"lere konu olmuştu...

O kadar "tatlı dilli", o kadar "nur yüzlü" ve o kadar "açık fikirli" idi ki, televizyonlar onu ekrana çıkarmak için kuyruğa girdiler.

"85 yaşında"ydı...

Ama "hafızası dipdiri"ydi...

Hiç "kekelemeden" ve neredeyse "makineli tüfek" gibi konuşuyordu...

Adeta "ders" veriyordu.

Değme "ilâhiyatçı" onun kadar "din"e vâkıf değildi... Değme "profesör" onun kadar "ilim" konuşamazdı...

Birçok "sosyolog" ve "psikolog" ise, onun eline su dökemezdi.

Ya siyaset?..

Birçok AK Partili, Canan Nine"nin anlattığı gibi anlatamaz ve onun kadar sevemezdi AK Parti ve Tayyip Erdoğan"ı...

"AKİT 14 YILDIR YANIMDA"

İşte bu nine;

Geçen hafta çıktığı Cüneyt Özdemir"in "5 N - 1 K" programında, bir ara, yanında getirdiği çantadan "gazete" çıkarıp, göstermek istedi.

Göstermek istediği gazete, Akit"ti...

Hem de;

7 Ekim 1997 tarihli Akit...

Çünkü, Canan Nine"nin fotoğrafı, bundan tam 14 yıl önce Akit"te çıkmıştı...

Şu anda Haber Müdürümüz olan İbrahim Acar, o gün Beyazıt"taki İstanbul Üniversitesi"nin girişinde "oturma eylemi" yapan "başörtülü öğrencilere destek" vermek için gelen 71 yaşındaki Canan Nine"nin fotoğrafını çekmiş ve biz de o fotoğrafı 1. sayfamızdan yayınlamıştık.

Canan Nine, işte o haberi göstermek istiyordu Cüneyt Özdemir"e...

Cüneyt Özdemir şaşırmıştı;

"Ne; sen gazete de mi okuyorsun?!?"

Canan Nine, gayet rahat cevap veriyordu;

"Elbette okuyorum, hem de Akit okuyorum... 14 yıldan beri de, Akit"i hiç bırakmadım, hep okurum."

"Türkiye"nin kalbine taht kuran" bu nine ile görüşmek vacip olmuştu...

Görüşüp, "dua"sını almalıydık.

Görevi, muhabirimiz Hüseyin Kulaoğlu"na verdik... Hüseyin; gitti, görüştü Canan Nine ile... Canan Nine, Cuma günü sürmanşetten sunduğumuz gibi; "Akit, 14 yıldır yanımda" diyor ve halen de ilgiyle takip ettiğini söylüyordu.

Ama bir sıkıntısı vardı...

"Artık yaşlandım" diyordu, "Gözlerim eskisi gibi görmüyor... Bu sebeple, Akit"i çocuklarıma ve torunlarıma okutuyorum... Nerede İslâmî yayın varsa, ben oradayım."

Sağolasın Canan Nine...

Allah, hayırlı ömürler versin sana...

Ve de,

Herkese, senin gibi "şuur, iman ve samimiyet" nasip etsin.

3 KADINDAN ONURLU ÇIKIŞ

Geçen hafta Akit"in "sürmanşet"ine çıkan "Canan Nine"nin yanı sıra, bir de "manşet"inde yer alan "3 kadın" vardı...

Bunlar, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, AK Parti Milletvekili Nursuna Memecan ve MHP Milletvekili Zühal Topçu idi.

Biz, onları "3 kadından onurlu çıkış" manşetiyle takdim ettik sizlere...

Çünkü onlar, "alkışlanacak tavırlar" sergileyerek "takdir"i hak etmişlerdi.

¥ TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, İsrail"e isyan edip diyordu ki;

"Umudumuz İsrail"in açık denizde ve hiçbir haklı gerekçeye dayanmadan saldırdığı Mavi Marmara gemisinde olanlar için özür dilemesi, tazminat ödemesi ve Gazze"ye uyguladığı ambargoyu kaldırması... İsrail yönetimi Türkiye"yi kızdırmanın bir maliyeti olduğunu anlamalı."

¥ Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkan Yardımcılığı"na seçilen AK Parti Milletvekili Nursuna Memecan da diyordu ki;

"Kadının kılık kıyafet işini kimse kafasına takmasın. Biz kadınlar ne giyilip ne giyilmeyeceğine karar verecek olgunluktayız... Kadına şiddet hastalığı sadece bizde değil, Avrupa"nın en gelişmiş ülkelerinde bile var."

¥ Ümit Boyner ve Nursuna Memecan"ın yanı sıra, MHP Milletvekili Zühal Topçu da, "onurlu çıkış"ıyla takdir gören bir kadındı...

Geçtiğimiz ay, kadın hakları ile ilgili çalışmalar için İsveç"e giden heyete, İsveç"in İstanbul Başkonsolosu Torkel Stiernlöf tarafından verilen yemekte, BDP"li Sebahat Tuncel"e yer ayrılırken, MHP"li Zühal Topçu ve CHP"li Binnaz Toprak"a protokolde yer ayrılmamış...

Bunu protesto eden Zühal Hanım; "Başkonsolos önünde diz çöküp yalvardığı halde" salonu terk etmiş!..

Uzun lâfın kısası;

Akit Yayın Kurulu, bu "3 kadın"ın "söylem" ve "eylem"leriyle ortaya koydukları tavrı "manşete lâyık" buldu ve o başlık ortaya çıktı;

"3 kadından onurlu çıkış"

PANTOLON VE BAŞÖRTÜSÜ

Geçen hafta, Akit"in gündeminde "4 kadın" vardı ama Türkiye"nin gündeminde "bütün kadınlar" vardı.

"Taciz"e uğrayan kadınlar,

Başlarındaki "örtü" dolayısıyla "istikballeri katledilen" kadınlardan sonra, şimdi de "canlarına kastedilen" kadınlar!..

Düşünebiliyor musunuz;

"Kocaları tarafından öldürülen" kadın sayısı, "terörde ölen" kadın sayısını sollamış...

Son 6 yılda, tam "4 bin kadın", kocaları tarafından öldürülmüş!..

Kimi "bıçak"la, kimi "kurşun"la, kimi de "dayak"la!..

Türkiye, "kadına şiddet" konusunu tartışıp, tedbirler almaya çalışırken, Meclis, "bir ayıba son verme"nin derdindeydi.

Geçirdiği trafik kazası sonrası bir bacağını kaybeden ve "protez" taktırmak zorunda kalan CHP Milletvekili Şafak Pavey"in, Meclis"e "pantolon"la gelebilmesi için "içtüzük değişikliği" yapılmak isteniyordu ki, BDP"liler bir "son dakika önergesi" verip, dediler ki;

"İnançları gereği başörtüsü takmak isteyen kadınların önündeki yasak da kaldırılsın... İsteyen pantolon giysin, isteyen başörtüsü taksın!"

Bu teklif "provokasyon" olarak nitelenmekle birlikte, "tartışma"ların önünü de açtı...

Ortaya çıktı ki;

"Meclis İçtüzüğü"nde başörtüsünü de, pantolonu da yasaklayan bir hüküm yoktur."

Bunu, Başbakan Tayyip Erdoğan da dile getirdi, bir dönem "Meclis Başkanlığı" yapmış olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da...

Bu "tartışma"lar nereye gider ve nasıl bir sonuç çıkar, elbette bilemiyoruz...

Umuyor ve bekliyoruz ki;

"Olmayan yasaklar" yüzünden "kadınlara baskı" yapılmasın!..

İsteyen kadın, istediği gibi giyinsin!..

İsteyen "pantolon" giysin,

İsteyen de "başörtüsü" taksın!..

KÖPÜRTÜLEN TİRAJLAR VE!..

Bu haftaki hasbihalimize "gündemdeki kadınlar"la son vermek istiyorduk ki; "Akit"i de ilgilendiren bir mevzu"ya değinmeden geçemedik...

Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, Cumartesi günkü köşe yazısında, Wall Street Journal gazetesinin Avrupa"daki satışlarında "dümen" yaptığının ortaya çıkarıldığını yazmış...

Bu dümeni, The Guardian gazetesi ortaya çıkarmış... Peki, ne gibi bir dümen çeviriyormuş Wall Street Journal?..

Fatih Altaylı"nın aktardığına göre; "Avrupa"da düşük olan tirajını yüksek göstermek" için, "sözde bir müşteri"ye, tabiî "gizlice" toplu alımlar yaptırıyor ve böylece "çok satıyorum" havası basıyormuş!..

"İngiliz medyası"nda, bu durum "skandal" olarak gösterilmiş.

"Oysa" diyor Fatih Altaylı, "Türkiye"de bu durum, sıradan da sıradan!"

Sonra; "Türkiye"de bunu yapmayan tek gazete, herhalde Habertürk" deyip, eklemiş:

"Bizden 40 bin daha az satan bir gazete; "Abone satışları ve toplu alımlar var" palavrasıyla bizden yüksek satış açıklıyor.

Amiral gemileri bile satışlarını, olandan 30-40 bin fazla gösteriyor.

Hele bazıları var ki, bayide 15-20 bin ya satıyor ya satmıyor ama, ortalıkta tiraj rekortmeni diye geziyor.

Kimileri 10 binlik satışını 100 bin diye açıklıyor. İngiltere"de bunu yapan tek gazete "WSJ" skandal oluyor.

Türkiye"de ise bunu yapmayan tek gazete Habertürk, garipseniyor."

Diğer yazdıklarına bir itirazımız yok... Ama, "tek gazete Habertürk" iddiasına katılmamız mümkün değil...

Çünkü, herkes gibi Fatih Altaylı da gayet iyi bilir ki; tirajına "sabun köpüğü" eklemeyen bir gazetelerden biri de Akit"tir...

Yayınlanan tiraj raporlarında, Akit"in "sadece bayi satışı" vardır... Oysa bizim; en az bayi satışı kadar, bir de "abone satışlarımız" var... Hem de bunlar, "gizlice yapılan toplu alımlar" değil, dağıtım elemanlarımız tarafından "hane"lere "tek tek ulaştırılan" gazetelerdir!.. Ama biz, bunları "çeşitli sebeplerle" gösteremiyoruz!..

Eğer gösterebilsek; "İlk 10 gazete" arasında yer alırız...

Ne var ki; bırakın "köpüğü"nü göstermeyi, "sabun"un kendisini de gösteremiyoruz...

Ondan sonra da; "matbaada 5 bin basan" bir gazete, "50 binin üzerinde satış yapmış gibi" görünüyor!..

Bu da, hiç "ahlâkî" değil!..

Uzun lâfın kısası;

Fatih Altaylı, tesbitlerinde haklıdır... Birçok gazete, gerçekten de "tiraj köpürtmesi" yapıyor...

Ama, "gerçek satış"ını gösteren tek gazete Habertürk değil!.. Akit, bırakın "tirajını köpürtmeyi", "gerçek tiraj"ını bile gösteremiyor!.. Bunu da bilin istedik.

Selâm ve saygılarımızla...

akit