Kur’an-ı Kerim’de sadece baş örtmekle ilgili bir ayet var mı? Yok! “Örtünme” ayeti var. Yani “Tesettür”. Bunun da kadın için ve erkek için ayrı ve bir şekil şartları var. Hedef Allah’ın rızası ve iffet..
Kadının örtünmesindeki sınırlar, “cinsel obje” olmaması içinse, günümüzde LGBT+ devrimi ile, NAS ile sabit “Biyolojik Cinsiyet”i reddeden İstanbul sözleşmesinden sonra ve özellikle kimlik kartlarımıza yazılan GENDER’den sonra, cinsel cazibe, benzeme, özendirme, dışa vuran şehvet konusu olacak, bedenle ve beden üzerindeki libasla ilgili her şey bu kapsamda değerlendirilmelidir. Evet her moda, şekil, desen de buna dahil. Nur suresi 31. Ayetteki “kadınların ziynetlerini göstermek gayesi ile ayaklarını yere vurmamaları gerektiği” erkeklerin arabalarının markaları, rezidansları, kadınları pahalı çantaları, pahalı başörtülerinin markalarını göstermeye şamil kılmak da mümkün mü?
Lüks İsviçre saatlerine Türkler 2024’ün ilk 7 aylık sürecinde 200 milyon dolar ödemiş. Zekâtını veriyorlar mı diye sormayacağım. Lüks arabaları geçtim, tarım ve hayvancılıktaki zekât veriliyor mu, zekâtı ödenmemiş mal ya da ürün helal mi oluyor. Yetim malını çalıp satanın malını almak caiz mi?
Artık benim ülkemde Arz-ı Mev’ud’a. Coğrafyasında genelev açmayı geçtik, Yerli ve milli EPSTEİN tarikatının AGARTHA’cıları bu ülkede KARNAVAL düzenleyebiliyor. Hem de “Minareler süngü, Kubbeler Miğfer, Camiler kışlamış, Mü’min’ler asker” diye iktidara taşıdıklarımızın devri saltanatında. Muhalefetin akıl hocaları deseniz daha önce Arz-ı Mev’ud coğrafyasında tekbir sesleri ile Kurban keserek genelev açmadılar mı?
Yahudilerin İstanbul’u işgal etmelerine gerek yok. Zaman oldu minarelere mahya astık 6. Filo için “WellCome” yazan. ABD’li coni’ler Türk kızları ile rahat eğlensinler diye Beyoğlu’ndaki genelevler boyandı, badanalandı. Daha sonra “vergilendirmiş kazanç kutsaldır” dediler “Kutsal Fahişemiz” (!?) Matilt Manukyan kaç yıl üst üste vergi rekortmeni oldu Hilafet merkezi İstanbul’da.
Sahi Diyanet, İlahiyat, Cemaat ne buyururlar bu hususta. Siyaseti geçtim, onlar “uluslararası sistemle birlikte hareket etme”ye and içmişler. Bu işlere, Allah’ı, resulü, kitabı karıştırmıyorlar. Onlara göre ve tüm Laikçilere göre din başka siyaset başka. Siyaset Ladini bir konu. Ellerinden gelse birilerinin, dini ekonomik, sosyal ve siyasal alamdan tecrit edecekler. Dini BİREY’sel anlamda bir kültürel aidiyet ve kimlik sorunu olarak gördüklerinden, ritüel, seremoni ve ikonografik, folklorik bir konu olarak vijdani, aynı şekilde toplumsal planda ise mabetlere hapsedilmiş bir kardeşlik, yardımlaşma konusu olarak görüyorlar.
“İman ettik” demekle yakamız bırakılıverecek mi, birileri böyle sanıyor.
Bugün başörtüsü artık sıradan bir aksesuar. Bir tesettür aracı değil sanki. Hatta o başörtüsü, makyajı ile birlikte o kişiyi daha dikkat çekici, işveli-cilveli hale getirebiliyor, tabi hele bir de Cola içerken, nargile çekerken, konken oynarken, elinde sigarası ile. Tek tek bu ürünlerin tümü için helal sertifikası alabilirsiniz. Ruj, oje hepsi su geçiriyormuş, yani abdest ve gusül şartlarına uygunmuş!? (Tevbe estağfurullah)
Bakın, Kur’an-ı Kerin tekil olarak “Başörtüsü”nden söz etmez, örtünmekten, tesettürden söz eder. Kadın da erkek de bedenini cinsel dışa vurum aracı olarak kullanamaz. Tek başına başörtüsü ile , hele o sıkma baş başörtüsü ile tesettür olmaz.
Başörtüsünün içini boşalttık. Hani, biri bize bir şey der de biz o şey hakkında düşünmeden, o sözü kabul edersek, bu kişi din ve devlet büyüğü de olsa, onları İlah ve Rab edinmiş olur muşuz! Peki Dini, siyasi, ideolojik önderlerinizle bu konuda ilişkiniz nasıl?
Size “dost edinmeyin” diye tercüme edilen bazı ayetlerdeki asıl kelimenin “Veli edinmek” anlamında olduğunu biliyor musunuz? Veli, velayet, size sormadan, sizin hakkınızda karar verme yetkisine sahip vekil anlamına da gelir. Peki, uluslararası üyelikler ve sözleşmelerle bize dayatılan hükümler konusunda ne düşünüyorsunuz? Kadının şahidliği ile ilgili NAS’ı NESH eden uluslararası sözleşme hükümlerini ne yapacağız?
Bugün kendi iktidarınız döneminde sormadığınız şeyleri, yarın soracak olursanız sizin samimiyetinizi sorgularlar. Hristiyanlar gibi mezhebimizi din edindik. Hatta tarikatlar artık insanları camiye çağırmıyor, cami cemaatini kendi dergahına çağırıyor.
Faiz erkek adı, Faize kadın adı bizim gelenekte. Riba’nın karşılığı olamaz. Haram olan Riba’dır, Enflasyon eşittir faiz, Riba değildir. Siz enflasyon ve düasyonun haram olduğunu söyleyen hoca gördünüz mü?
Hani ölçüyü tartıyı doğru tutacaktık. Bu terazi sadece pazarcı terazisi mi. Gazeteler tirajlarını doğru mu gösteriyor, yoksa yüksek gösterip, ona göre daha fazla resmi ilan mı alıyor. Bunu sadece ben mi biliyorum, alan da biliyor veren de. The Cemaat sınav. Sorularını çalmaya nereden fetva aldıysa, birileri de oradan fetva almış olsa gerek. O ayet kamu araştırma şirketlerini, İstatistik kurumlarını, maliyeyi, Merkez Bankasını bağlamıyor. YSK’yı da bağlamıyor, sanırım Adliyeyi de. Adil Şahidlik konusuna gelince basının hali de ortada. Herkes kendine Müslüman, kendine sağcı, kendine solcu, kendine milliyetçi, kendine liberal. Depremde ölen sayısını biliyor musunuz? Yaralılardan kaçı öldü, kaç kayıp var? Sana ne? Verilen rakam neyse o. Nüfus İdaresi açıkladı işte.. CoVİD de kaç kişi öldü, bunların kaçı mRNA’dan ve o ilaçtan öldü, bilen var mı? Gazze’de şehid olan çocuktan daha çok dünyada her yıl çocuk kayıp, kimin umurunda. Türkiye’deki göçmen sayısını biliyor musunuz?
Sahi, İnkarcıları, zalimleri, Müstekbir’leri dost edinmeyecektik değil mi? Bu ayet komşuluk, iş arkadaşlığı, alışverişle ilgili bir ayet değildi aslında. Medine toplumunu hatırlayın, İstanbul’u Endülüs’ü hatırlayın, Şam’ı, Kudüs’ü hatırlayın. Peki biz ne yaptık? Bakın bakalım kimlerle stratejik ortaklık kurmuşuz, kimlerle müttefik olmuşuz, kimlerle dostluklar kurmuşuz. ABD, İsrail, SİSİ, say say bitmez. “Uluslararası sistem” derken onun Din, Ahlak ve Gelenekten, hatta biyolojik cinsiyetten bağımsız bir toplum düzeni dayatan Satanist, Pedefolik Siyonist bir toplum değil mi? Neredeyse kapısında 3 çeyrek asırdır beklediğimiz AB nasıl bir birlik. ABD’nin başını çektiği NATO nasıl bir örgüt. Siyonist HABAT’la nasıl ortak gelecek hayalleri kurabiliyoruz. AGARTHA’cilar nasıl ülkemizde bu kadar rahat hareket ediyorlar, Nasıl oluyor da GlobalReset’çilere vergi, yargı muafiyeti, diplomatik statü, pozitif ayırımcılık ve imtiyaz tanıyabiliyoruz. Biyolojik cinsiyeti reddeden GENDER tanımını kimliğimize çakabiliyoruz! Bu onları kendi halkımıza karşı hüküm verici ve terbiye edici bir konuma yükseltme anlamına gelmiyor mu?
Bu işleri bizden birilerine daha mı kolay yaptırıyorlar. Onlar da bu işleri yaparken, zaruret, maslahat, siyaset bahanelerinin arkasına saklansalar gerek. Oysa cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir. Şeytan onları Allah’la aldatıyor olmasın sakın!
Şeytan fıtrata savaş açmış, bizim Dijital ofisimiz, sağlık bakanlığı, Gıda Tarım, Çevre ve İklim, Ulaştırma, Sanayi bakanlıkları adeta onların yollarını açmak için seferber olmuş gibi sanki. “Gittikleri yanlış yolu, görmüyor birçoğu sanırım”.
Muhalefet zaten olayların, olanların farkında değil. Onlar gitti, gelenler, onlar gelmesin diye kendilerine karşı sesleri çıkartmayanların desteği ile, onların yapmak isteyip de yapamadıklarından fazlasını yapıyor bugün.
Gelin, bugünün sorunlarını çözmeyen ve gelecek vadetmeyen, kuru bir mefahirden başka bir şey olmayan, ırkla ve gelenekle sentezlenmiş “Atalarımızın dini”nden “Allah’ın dini”ne geri dönelim. “Yeniden iman edelim”. Selam ve dua ile.