Tekbirler göz yaşları ile karışmıştı, çünkü bugün onun evleneceği gündü, fakat o, bu gün bir buçuk seneden fazladır bekleyen müstakbel kocası ile evlenmek için beyaz gelinliğini giymemişti! Bunun yerine bir asker üniforması ve Filistin başörtüsü giymişti ve kendisini asil kırmızı kanı ile güzelleştirip düğününü bir Filistin düğününe çevirmişti. Bu şehid ve gazilerin analarının kalplerine mutluluk taşıyordu.
Temmuz ayında, Aayat düğününü dünyadaki herhangi başka bir kız gibi gerçekleştirecekti, fakat o, sadece kendisi gibi olanların evlendiği şekilde; giysisi kanlar içinde bir gelin olmakta ısrar etti. Kudüs davasını onurlandırmak için, Siyonist varlığın tam kalbinde bir kız tarafından üstlenilen başarılı ve kahramanca bir operasyonla onlarca Siyonist işgalciyi öldürmeyi ve yaralamayı başardı.
Bir düğün, bir cenaze değil
Şehide Âyat el-Ahras için olan matem bir filistin mülteci kampında mütevazi bir evde gerçekleştirildi. Bir gelinin evliliğini gerçekleştirmekten alı konulduğu zamanlarda feryatlar ve ağlama sesleri duymaya alışmıştım, fakat evin yakınlarında memnun tekbirler ve şarkılar duyduğumda ve şehidenin sabırlı annesinin, kendisini tebrik etmeye gelen kadınları karşıladığını gördüğümde şaşırdım. Büyük bir zorlukla onunla konuşabilmeyi başardım ve o bana Âyatın evden ayrıldığı son sabahı anlattı. Dedi ki:
Âyat, normalde olduğundan çok daha erken kalktı, daha doğrusu o gece hiç uyumamıştı. Sabah namazını kıldı, daha sonra Kuran okumak için oturdu. Okul üniformasını giydi ve bana kaçırmış olduğu dersleri gözden geçirmek için okula gideceğini söyledi. Cuma günü olduğu için şaşırmıştım, bugün bütün ülkenin okulları için genel tatildir! Fakat bana bunun hayatının en önemli günü olduğunu söyledi, bu nedenle ALLAH'a , ona yardım etmesi ve isteğini yerine getirmesi konusunda dua ettim.
Annesi anlatmaya devam etti:
Bu cümleyi bitirir bitirmez gözlerinde, sanki onun dileğini yerine getirmişim gibi bir kıvılcım fark ettim ve sanki bu sözlerle ona başarısının yolunu açmıştım. Parlak gülümsemesi ile bana baktı ve dedi ki: Bu senden istediğim tek şey, Anne. Ve kız kardeşi Samah ile birlikte çabucak dışarı çıkıp okula gitti.
Son nefese kadar bilgi..
Şehide Âyat el-Ahras 20 Şubat 1985te doğmuştu, orta okulda 3. sınıf öğrencisi idi, 7 kız ve 3 erkek kardeşi arasında dördüncü çocuktu . Çalışmalarındaki mükemmel başarıları ile bilinirdi, bu senenin ilk döneminde mükemmel sonuçlar elde etmişti. Operasyonunun zamanını bilmesine rağmen, derslerini gözden geçirmeye devam etti ve son gecesinde saatlerce çalıştı ve bilginin önemini sınıf arkadaşlarına vurgulamak için okula gidip son dersine katıldı. Bilgiye her zaman için çok önem verirdi.
Bu konuda, arkadaşı Hayfa ; Âyatın kendisine ve arkadaşlarına çalışmalarının önemini hiç unutmamalarını ve durum ve tehlikeler ne olursa olsun çalışmalarını devam ettirmek konusunda kararlı olmalarını tavsiye ettiğini söyledi.
Âyatın şehadeti konusundaki haberlere inanmayı hala reddeden Hayfa , sözlerine şunları da ekledi:
Bir haftadan beri Âyat, bütün şehidlerin resimlerini okul sırasının içinde saklıyordu, bu sıra üzerine şehadetin ve şehidlerin mükemmellikleri konusunda bir sürü slogan yazmıştı. Fakat onun bunlara katılma niyetinde olduğunu hiçbir zaman düşünemezdim. İntifadanın başlangıcından beri şehidlerin fotoğraflarını topluyordu ve bunlar onun okuldaki derslerinde en yüksek notları alması için onu daha da azimlendiriyordu.
Elveda Samah..
Şehidenin annesi anlatmaya devam etti, bir gözyaşı yanağından aşağı süzüldü: Daha sonra onun kardeşi Samaah saat 10da yanında ablası olmadan geri döndü ve endişelendim ve kalp atışlarım hızlandı çünkü güvenlik önlemleri çok yüksek seviyedeydi ve kampa her an bir saldırı düzenlenebilirdi. Ve endişelerin acılı kabuslarını hissettim ve sorular önlenemez bir sel gibi aktı: nereye gitmişti? Şehadet düşünü gerçekleştirmiş olabilir miydi? Faka nasıl? Ve nişanlısı ne olacaktı? Ve hazırlamış olduğu düğün elbiseleri?
Peki ya düşleri?
Annesi kabullenememe hisleri ve kızının bir şehadet operasyonu gerçekleştirmiş olduğu yönünde kalbinden geçirdiği düşünceler arasında bocalarken, Nataynyada bir şehadet operasyonu gerçekleştirildiği ve bombacının bir kız olduğu konusunda haberler geldi. Gözyaşları sesini bastırdığı bir şekilde anne anlatmaya devam etti,
Bundan sonra Âyatın artık geri dönmeyeceğinden emin oldum ve onun Kudüsün gelini olduğunu anladım. Bizim evin yan tarafındaki evleri helikopterler tarafından füzelerle havaya uçurulup kendileri de şehid olduklarında Issa Farah ve SaadIdin intikamını almak için karar vermişti.
Ölüme doğru..
Şehide el-Ahras, şehidlerin bütün isimlerini ve fotoğraflarını toplamayı severdi, özellikle de şehadet operasyonu yapanların. Ahras onlar gibi olmayı düşlerdi. Fakat cinsiyeti en büyük engeldi ve günlerini, şehadet düşünceleri ile geçirirdi ta ki, şehide Wefa Idris bir Filistinli kız olarak ilk defa bir şehadet operasyonunu başarı ile tamamlayana kadar.. Bu şehadet operasyonundan sonra Âyatın onun izinden gitme isteği güçlendi. Bütün güvenlik önlemlerini aştı ve ordu kuvvetlerinin liderlerinin yanına kadar girebilmeyi başardı, böylece, önceden hiçbir politik grubu veya öğrenci hareketlerini takip etmeyi reddetmiş olmasına rağmen, el-Aksa Şehitleri Tugayının bir üyesi oldu.
Âyatın annesi, Âyatın şehadet için olan gerçek dileğini gizlemek için çok çaba sarf ettiğini doğruladı, onu hiçbir zaman bu konuda konuşurken görmemişti. Şöyle derdi:
Ölüm bizi kuşatmışken yaşamanın anlamı nedir? Biz ona, o bize gelmeden önce gideceğiz ve intikamımızı ölmeden önce alacağız.
Çikolatalar..
Onun yakın arkadaşı ve sırdaşı, 10. sınıf öğrencisi olan Samah, ablasının şehadet haberlerini duyduğunda, onun bu şekilde kahramanca bir operasyon gerçekleştirme niyetini bilmesine rağmen kendini kaybederek bayıldı. Bize aralarında gerçekleşen son vedalaşmayı anlattı;
Gözyaşları sesini bastırıyordu. Yüzünde bir ışık ve önceden hiç görmediğim bir mutluluk gördüm, bana biraz çikolata verdi ve sevgi dolu bir sesle bana şöyle dedi: ALLAHa dua et ve beni başarılı kılmasını iste.
Ve ona Ne için? diye sormadan önce şöyle dedi:
Bugün en güzel haberleri duyacaksın, bugün hayatımın en güzel günü, uzun zamandır beklediğim gün. Selamını herhangi bir kimseye iletmemi ister misin?
Alaycı bir şekilde cevap verdim:
Selamımı şehid Mahmuda ve şehid Saaide ilet çünkü bir operasyona katılmaya cesaret edemeyeceğinden emindim ve kimsenin ona yardım etmeyeceğini düşünüyordum ve öğrenci örgütüne üye olmayı reddediyordu...
Sözlerine şöyle devam etti:
Şehadeti mübarek olsun, cesareti nedeniyle bunu hak ediyor ve ona söz veriyorum ki ben de şehadet yolunda yürüyeceğim, sonuçta hepimiz şehid doğduk.
Gelinimin Düğünü
Âyatın müstakbel kocası Şadi Ebu Laan , onun şehadetinden sadece birkaç saat önce, evlilikleri hakkında hayal kuruyordu, henüz dekorasyonunu tamamlamamış oldukları ve Temmuz ayında Âyatın Bakalorya sınavlarından sonra taşınacakları evlerini düşünüyordu. Bir buçuk senedir nişanlıydılar ve evlenmeyi bekliyorlardı ve uzun tartışmalardan sonra adını Adiyy koymaya karar verdikleri ilk bebekleri ve onu nasıl bir kahraman olarak yetiştirip El-Aksayı işgalden kurtaracağı hakkında hayal kuruyorlardı. Fakat birden bire ve beklenmedik bir şekilde, Şadi , düşlerinden sıyrılıp işgal gerçeğini düşünmeye başladı, kendisini Siyonist varlığın kalbinin ortasında havaya uçuran eşinin Filistinin gelini olduğunu anladı.
Şadiye nişanlısı, ve erkek kardeşleri ile olan yakın dostluğu sonucu aşık olduğu ve 2000 senesi Eylül aynın başlarında evlenme teklif ettiği Âyat hakkında soru sorar sormaz yanağından aşağı bir gözyaşı süzüldü ve gözyaşlarının bastırdığı sesi ile şunları söyledi:
Bu sene sınavlarını bitirdikten sonra evlenmeyi planlıyorduk, fakat ALLAH teala başka bir şey planlamış. Belki de Cennette buluşuruz, bana yazdığı son mektubunda böyle diyordu.
Şadi bir an için sustu, Âyatın görüntüsünü aklında tekrar canlandırdı, sonra devam etti:
O, benim için kendi ruhumdan daha önemliydi. Onu, güçlü bir karakteri olan bir kız olarak tanırdım, kararlıydı, akıllıydı, ülkesini severdi, yaşamayı severdi ve çocukları için güvenli bir ortam düşlerdi, bu nedenle Siyonist işgal devamlı bir rahatsızlıktı.
Ve sözlerine şunları ekledi:
Ne zaman geleceği düşünse, şehadet hayallerini bölerdi, beni, bizim evlilik hayallerimizden şehadet operasyonu hayallerine sevk ederdi ve düşmanın vereceği kayıpların görüntülerini düşlerdi ve birlikte cennete alınacağımız kanlarımızı ve birlikte şehid olmaya söz verirdik.
Şadi sözlerine şunları ekledi - o an acı dolu bir gülümseme yüzünü aydınlatmıştı:
Son ziyaretim sırasında, daha uzun kalmam konusunda ısrar etti. Ne zaman gidecek olsam, kalmamı istedi, sanki güle güle der gibi, veya daha çok, son görüşmemizin ve sevgi dolu gözlerinin hatırasını saklamamı ister gibi, böylelikle onun hakkında hatırladığım son şey bu olacaktı.
Şadinin sabırlı ve güçlü olduğunu göstermek için yaptığı girişimlere rağmen, özlemini duyduğu dileğini itiraf etti:
Ona, bu kahramanca operasyonunda eşlik etmek isterdim ve onunla birlikte şehid olmak isterdim. ALLAH ruhunu şad etsin ve ALLAH'a , beni ona en yakın zamanda kavuşturması için dua ediyorum!
Filistinin gelini Âyat el-Ahras, katil Şaronun katliamlarının külleri arasında güvenlik isteyen ve kanını ve geleceğini bu güvenliğe bir bedel olarak vermek isteyen her Filistinli kadın ve erkek...