“Cinayet romanları” okuyanlar gayet iyi bilirler... “Katil”, hiçbir zaman “ilk tahmin edilen kişi” değildir...
Hatta; ikinci, üçüncü kişi de değildir!.. Katil, “en umulmayan kişi”dir!..
Okuduğunuzda, ya da bir “cinayet filmi” seyrettiğinizde, şaşırır kalırsınız!..
“Aaa, katil bu muydu?”
KATİL, EN ÇOK AĞLAYAN KİŞİ!
Nitekim; cinayet romanlarındaki “katil”in “ilk tahmin” edilen kişi olmadığını, Ekim 1999’da Bursa’da işlenen bir “cinayet”te görmüştük...
Hatırlarsınız;
Bir “baba” öldürülmüştü Bursa’da...
Günlerce konuşulmuştu bu konu...
Hep, şu sorulmuştu:
“Katil kim?”
Birçok kişi gözaltına alınmış, sorgulanmıştı.
Hayır; “ilk tahmin” edilen kişiler değildi cinayeti işleyen...
Hepsi serbest bırakılmıştı...
Polis, “en son ihtimal” üzerinde durmuş ve yakalamıştı katili...
Evet; “katil”, öldürülen babanın “öz be öz oğlu” idi!..
İşin garibi;
Babasını öldüren katil, onun “cenaze töreni”ne katılmayı da ihmal etmemiş, “taziye”leri kabul etmiş, orada kardeşine sarılıp, gözyaşları bile dökmüştü!..
Düşünebiliyor musunuz;
Gözünü kırpmadan babasını öldürüyor ve üstelik büyük bir soğukkanlılıkla onun “cenaze töreni”ne katılarak, hem “gözyaşı” döküyor ve hem de“taziye”leri kabul ediyor!..
Polis de, bu “sıradışı tepki”den kuşkulanmış; zaten... Cenaze törenindeki kamera kayıtlarını incelemiş ve katil evlâdın “olağandışı tavırlar”sergilediğini görünce; “Gel bakalım” demiş:
“Gir şu kodese!”
CANSU’NUN KATİLLERİ
Aradan 16 yıl geçti...
“Cinayet”ler ve “katil”ler farklı olsa da, “taktik” hep aynı!..
Malûm;
Muğla Ortaca’da, 18 yaşındaki Cansu Kaya uzun süredir kayıptı!..
Günlerdir haber alınamıyordu!..
Bir “kaza”ya mı kurban gitmişti, yoksa “cinayet”e mi kurban gitmişti?..
Kamuoyu merak ediyordu.
Ne olmuştu genç kıza?..
Sonunda, durum anlaşıldı.
Cansu’ya “tecavüz” etmek isteyen 2 sapık; genç kızın direnmesi üzerine hem elbiselerini yırtmışlar, hem de dövmüşler!..
“Sapık emellerine” kavuştuktan sonra da, genç kızı boğup, cesediniDalyan Kanalı’na atmışlar!..
Evet, okuduğunuz gibi; 18 yaşındaki Cansu Kaya, bir cinayete kurban gitmişti.
Peki, onu kim öldürmüştü...
Uzun bir araştırma-soruşturmanın ardından “katil zanlısı” olarak 2 kişi tutuklandı.
Bunlardan biri Necati Demir, diğeri de Poyraz Çalhan isimli “sapıklar”dı!..“Sapık” diyorum, çünkü Poyraz Çalhan adlı şahsın; sosyal paylaşım sitesi üzerinden “pornografik” muhtevalı pek çok sitenin takipçisi olduğu ortaya çıkmış!..
Takip ettiği “porno siteleri” arasında “Hürriyet’in internet sitesi” de var mıydı bilmem ama; derler ki; “Hürriyet’in internet sitesindeki fotoğraflar, porno sitelerini aratmaz!”
Her neyse...
Cansu Kaya’ya önce “tecavüz” eden, sonra da boğup kanala atan, sonra da elbiselerini yakan Necati Demir ve Poyraz Çalhan o kadar “sapık”larmış ki, internette takip ettikleri “71 kişi”nin 43’ünün “kadın” olduğu, “takipçileri”arasında “18 yaşından küçük 9 kız”ın bulunduğu tesbit edilmiş!... “Küçük yaştaki kızlar”dan biri “ilkokul”da okuyormuş, iyi mi?..
Vay sapıklar vay!..
KADINA VAHŞETE PROTESTO!
Katil zanlılarından Poyraz Çalhan, o kadar “duyarlı”(!) bir katilmiş ki;“Jandarma ile birlikte Cansu’yu arama çalışmaları”na katılmış, iyi mi?..
Herhalde şüpheleri üzerine çekmemek ve cinayetten paçayı kurtarmak için!..
Sadece o mu?..
Bu katil var ya, bu katil;
11 Şubat’ta Tarsus’ta katledilen Özgecan Aslan için 18 Şubat’ta yapılan“Özgecan cinayetini protesto gösterisi”ne de katılmış...
“Pankart” taşımış,
“Slogan” atmış!..
Şu hâle bakın;
Hem bir genç kızın vahşice öldürülmesini protesto ediyor, hem de 4 ay sonra benzeri bir vahşi cinayeti kendisi işliyor.
Psikologlar, bu tür “hastalıklı kişi”leri tarif ederlerken diyorlar ki;
“Bu kişilikler, eylemlerini genellikle bilinçli yaparlar. Kurbanları kendisiyle aynı yaşta ya da daha küçüktür. Bunlar baskın bir kişilik karakterine sahiptir ve pornografiyle ilgilenir. Silahlara da ilgi duyarlar. Sert erkek gibi davranmak isterler. Bu tür kişiler yalnızlığı çok severler. Kendini daha çok dışlanmış biri gibi görürler.”
BUYRUN, İŞTE ESERLERİNİZ!
Lütfen dikkat;
“Eylemlerini bilinçli yaparlar!”
Yani, bazıları gibi;
“Şeytana uydum” ya da “Bir hataydı, oldu” demezler; “cinayet plânlaması”nı önceden yaparlar!..
Aydın Doğan Medyası ve HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, işte bu cinayetlerden sonra hesap vermelidirler...
Zira, bu “sapık”lar;
“Frikikçi Aydın Doğan medyası ile Selahattin Demirtaş gibilerin eseridir!..”
Öyle ya;
Birisinin internet sitesi “porno görüntüler”le dolu, diğeri ise“Homoseksüel”leri “Lezbiyen”leri ve bilumum “eşcinsel”leri Meclis’e getirme çabasındaydı!..
Böylesine “büyük bataklık”ların olduğu bir ülkede, elbette “sapık”lara gün doğar!..
YA, TÜRKİYE’NİN KATİLLERİ?
Yazıya girerken ne demiştim;
“Katil, hiçbir zaman tahmin edilen ilk kişi değildir!”
Gördüğünüz gibi, yine aynısı oldu...
Necati Demir ve Poyraz Çalhan’a gelinceye kadar 9-10 kişinin ifadesini aldılar ama en sonunda katiller “en ummadık kişiler” çıktılar!..
Hem katil,
Hem de tecavüzcü!..
Siz, siz olun;
“Türkiye’ye tecavüz” eden “istikbal katilleri”nin kimler olduğunu araştırırken de aynı yöntemi kullanın!..
Bilin ki;
Türkiye’nin katilleri, aklınıza ilk gelen kişi, kuruluş ve ülkeler değildir!..
Siz, “sahnedekilere” değil,
“perde gerisindekilere” bakın!..
Katiller orada!..
Hem katiller, hem sapıklar!..
Üstelik de tecavüzcüler!..
Siz, onları tanıyorsunuz!..
***************************************************************************************
Dünyada nüfus azalsın kampanyası, ABD’de nüfus artış şampanyası!
Avrupa’yı, bir “ihtiyarlar kıtası” haline getiren olay, bir “Amerikan tuzağı”,daha doğrusu “kendileri çoğalamayan” İsrail’in bir tuzağıdır!..
Avrupa’nın, ileride kendisine “rakip” olacağını düşünen Amerika, bir“Nüfus Planlaması” kampanyası başlattı ve bu kampanyanın başına da,Henry Kissinger adlı “Yahudi siyasetçi”yi oturttu.
Amaç, “Avrupa’nın nüfus artış hızını düşürmek”ti!.. İsteniyordu ki; Avrupalı kadınlar, “kucaklarında bebeklerle” değil, “kucaklarında köpeklerle”dolaşsınlar!..
Uzatmayalım...
Bu kampanyalar meyvesini verdi... Avrupa, “ABD tuzağı”na düştü!.. Batılı kadın, evinde “bebek” değil, “köpek” beslemeye başladı!.. Lâf aramızda,günümüz Türkiye’si de, Avrupa’dan pek geri kalmıyor!..
Peki, “ABD kıskacındaki Avrupa”da bunlar olurken, Amerika’da durum neydi?..
1960’lı yıllarda; ABD Nüfus İdaresi, ABD’nin nüfusunun 200 milyon olduğunu bilgisayarda saptayınca derhal şampanyalar açılmış ve bu“mutlu olay” kutlanmıştı.
Yani; “Bize verirler talkını, kendileri yutar salkımı” durumuyla karşı karşıyayız!..
Türkiye’de nüfus artışına karşı açıklamalar yapan Rahmi Koç, kimin“Koçbaşı”dır acaba?..
yeniakit