Gençlik (III)

Merve Kavakçı

Gençlik üzerine yorduğumuz kafalarımızı misyon tartışmasından devam ettirelim. Gençlikle ilgili problematikler arasında bence önem arz eden sorunlardan biri de sorumluluk-yetki ikileminde yaşanıyor. Aslında bu sadece gençliğe ait bir mesele değil. Hiyerarşik yapıların tezahür ettiği bütün yapısal sistemlerde görülebilen bir durum. Hayatlarımızda karşılığı olan bir durum. Hiyerarşinin nedenselliği konusuna kilitlenmenin bir anlamı yok, burada önemli olan bu hiyerarşinin oluşturduğu güç ilişkisi içerisinde gelişen ilişkiler ağı. Bir üst otorite ile onun emrinde çalışan kişiler arasındaki interaksiyona baktığımızda eğer üst otorite görev tevdi ediyor ama bu işi yapma yetkisini aslarına vermiyorsa bir çelişki yaşanması kaçınılmaz olur, öyleyse bu şu demektir, görevle birlikte belli bir yetki alanının da beraberinde açılması gerekir. Gençliğimizdeki bazı sorunların temeline indiğimizde bunların tam da bu ikili ilişkilerdeki orantısız dağılımla alakalı olduğunu görmekteyiz. Gençliğimizden çok şeyler bekliyoruz, ancak acaba bu beklentilerimizi karşılayacak operasyon alanını kendilerine açıyor muyuz, cevabını vermemiz gereken soru bu. Gençlik enerjik, gençlik optimist, gençlik vizyoner, gençlik yenilikçi, ancak ne denli yetki sahibi… Gençlik yönlendirilmeye hazır. Yeter ki doğru mentörlük gerçekleşsin. Bir taraftan sorumlulukları verip, beklenti içine girip diğer taraftan ise buna imkan sağlamanın önüne geçecek engeller ağını örmek etik değil, faydalı değil. Bilakis insanın kendi ayağına ateş etmesi gibi bir şey. Sorumluluk ve yetki doğru orantılı olarak geliştirilmelidir.

Yalnız burada önem arz eden bir mesele daha var. Sorumluluk verdim oldu, denecek bir şey değil. Sorumluluk taşımanın ne anlama geldiğini idrak etmenin tek yolu yerine getirilip getirilmediğinde insan hayatında bir karşılığının, müeyyidesinin olmasıdır. Tabiri caizse anne ve babasının dizinin dibinden ayrılmamış, gerçek hayatı tanımayan, aile ortamında muhafazalı bir fanusta yaşamış olmanın ötesinde bir de o fanusta mütemadiyen poppohlanmış, şımartılmış, bir dediği iki edilmemiş bir gençliğin sorumluluk almanın ne anlama geldiğini bilmesini bekleyemeyiz. Sorumluluk yerine getirildiği takdirde ödülle gelen bir karşılığı, yerine getirilmediği takdirde de ceza ile gelen bir karşılığı olduğu zaman bir anlam ifade eder.

Amerika’daki akademik ortamla Türkiye’deki arasında bu konuda gördüğüm uçurum beni çok şaşırtmış, düşündürmüştür. Öğrenciler tavsiye mektubu talebi ile geldiklerinde 20, 21, 22, 23 yaşlarındaki lisans, yüksek lisans veya doktora öğrencilerinin dört üzerinden dört yani mükemmel bir not ortalamasının dışında okul dışı aktiviteler yanında takdire şayan bir iş deneyimine de sahip olduklarını görmekti, beni düşündüren. Yaz dönemi işleri, yıl içi stajları, başka ülke deneyimleri, kısa dönemli uygulamalı çalışmalar bir araya gelince Türkiyedekilere nazaran hayatı tanıyan, daha da önemlisi ciddiye alan bir genç kitle ile karşı karşıya buluyorsunuz kendinizi. Bizimkiler daha sımsıcak yorganlarından doğrulmadan, annelerinin ellerinden sıcak çaylarını içmeden, hor gördüğümüz batının çocukları harıl harıl çalışıyorlar. Çalışıyorlar da öylece bizi peşlerinde koşturuyorlar…(Bu bağlamda, madalyonun diğer yüzünün de olduğu muhakkak, ancak o bir başka yazı konusu…)

Önem arz eden bir başka konu da özgüven meselesi. Çocuklarda genel manada ya özgüven patlaması veya kıtlığı müşahede ediliyor. Doğru şekilde bir sorumluluk dağılımının yapılabilmesi, bir nev’i sözde değil özde sorumluluk olarak nitelersek bunu, o da “yerinde” layıkı ile tezahür eden bir özgüveni beraberinde getirecektir. Kendini bilmezlikle gelen özgüven maskeli cür’etle değil.

yeniakit