Genelkurmay niye açık ve net konuşmuyor?

Hasan Karakaya

Konumuz, yine "kirli" eylem plânı... Altında Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek"in imzası bulunan "İrticayla Mücadele"yi amaçlayan, ama aslında "AK Parti ve Fethullah Gülen"i bitirme"yi hedefleyen "eylem plânı" etrafındaki tartışmalar sürüyor... "Postal yalayıcı" bazı yazarlar; "Yüksek dağlara karlar yağar üşünür, büyüklerimiz bizden iyi düşünür" diyerek, "düşünme ve fikir üretme" eylemini bile "general"lere bırakırken, "bağımsız, bağlantısız ve güdümsüz" yazarlar, ortaya çıkan "darbe plânı" ve arkasındaki "güç"leri "sormaya" ve "sorgulamaya" devam ediyor... Öyle "soru"lar soruluyor, öyle "cevap"lar isteniyor ki; içlerinden birine açıklık getirilse; gerisi çorap söküğü gibi gelir!.. İşte bugün, o sorulardan bir demet sunmak istiyorum!..
ERTUĞRUL ÖZKÖK, ASKER BORAZANI MI?
Köşelerde dile getirilen sorulardan biri şu:
¥ Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ; eylem plânının altında imzası bulunan "albay"la ilgili açıklamayı, niye kendi "internet sitesi"nden yapmadı da, gitti "tahdit altında" olan bir gazeteye, evet Hürriyet"e yaptı?.. Org. İlker Başbuğ; o albayın "ben yazmadım" dediğini ve yapılan teknik incelemede "eylem plânının izine rastlanmadığını" niye "akredite gazeteler"in bulunduğu bir toplantıda açıklamadı?..
Sorulması muhtemel sorulara cevap verirken "açık vermek"ten mi korktu?..
Evet, niye "internet sitesi"ni ve "basın toplantısı" yöntemini kullanmadı da, bu iş için "tahdit altında" olan Hürriyet"i tercih etti?..
Ne yani; Hürriyet gazetesi "Genelkurmay"ın askeri bülteni" midir?.. Ya da, Hürriyet"in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök; Başbuğ"un ağzından çıkanları yazacak bir "emireri" veya "askerî sözcü" müdür?..
ANA PLÂN NE?.. KİM HAZIRLADI?
¥ Sorular sadece bununla sınırlı değil... İddialara göre; Albay Çiçek imzalı belge, bir "andıç" çalışması değil... Bunun bir "eylem plânı" olduğundan şüphe yok!.. Eylem plânları da "bir kişi" tarafından değil, "birçok kişi" tarafından hazırlanır!.. O halde soru şu: Ortada bir "eylem plânı" olduğuna göre; "eylem plânlarının arzedildiği makam" neresidir?.. Asıl önemlisi; eylem plânının bir üst aşaması olan "ana plân" nedir?.. Ana plânı hazırlayan "kim"dir?..
Hükümet; bu plânların hazırlanması talimatını verme yetkisine sahip kişi sıfatıyla "Genelkurmay İkinci Başkanı"nı re"sen emekliye sevketme" yetkisini niye kullanmıyor?..
Ortada bir "suçüstü" hali bulunduğu için olsa gerek, medyadaki "soru"lar peş peşe geliyor:
¥ Genelkurmay; "deşifre" edilen "darbe plânı" için çok basit şekilde; "evet" veya "hayır" diyerek çözebilecekken, "yayın yasağı" koyarak, üstelik de "mahcup bir açıklama" yaparak, tüm şüpheleri niye üzerine çekti?.. Dahası, bu açıklama için niye "4 gün" beklendi?.. Bu bekleme; "Ben böyle bir plân hazırladım ve işte suçüstü oldum... Bunu örtbas etmek için zamana ihtiyacım vardı" şeklinde yorumlanmaz mı?..
AÇIKLAMA HEM İYİ, HEM KÖTÜ!
¥ Belgede imzası bulunan Albay Dursun Çiçek; diğer "devlet memurları"na yapıldığı gibi, "soruşturmanın selâmeti" açısından niye görevden alınmadı da; "korunmaya ve kollanmaya" devam edildi?.. Ne yani, askerin "suç işleme ayrıcalığı" mı vardır?..
¥ Genelkurmay açıklamasında; "Belgenin, milli güvenlik, kamu düzeni ve kamu güvenliği bakımından önem arz eden bilgiler içerdiğinde kuşku bulunmamaktadır" ifadesi yer alıyordu... "Yayın yasağı" da bu sebeple alınmıştı...
Peki, sormak gerekmez mi o zaman; bu belge "Genelkurmay"da hazırlanmadı" ise, yani "sahte" ise; "kamu güvenliği"ni nasıl tehdit ediyor?.. Bu ifadeler, "belgenin gerçek olduğunun bir itirafı" değil midir?..
Bir soru daha:
Genelkurmay açıklamasında; "eylem plânı" hazırlama emrinin "Genelkurmay tarafından verilmediği" ifade edildi...
Bu ifade hem "iyi"ye işaret, hem de "kötü"ye!..
İyiye işaret, çünkü;
Genelkurmay "darbe plânları yapmadığını" kabul ediyor, üstelik de zımnen diyor ki; "Bu tür plânlar yapmak hukuka da, demokrasiye de aykırıdır ve suçtur!"
Bu ifadeler, "kötüye işaret"tir, çünkü;
Genelkurmay, bu açıklamayı yapmakla demektedir ki; "Ordu" bünyesinde, "emir-komuta zinciri" dışında "darbe plânları" hazırlayan birileri vardır ve bu "cuntacı" ekiple, maalesef mücadele etme imkânı yoktur!..
Gördüğünüz gibi; "açıklama"daki ifadeleri "iyi"ye yormak da mümkündür, "kötü"ye yormak da!..
MEMDUH TAĞMAÇ"IN ÜNLÜ SÖZÜ!
Malûm, dün şöyle yazmıştım:
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ"un TSK içindeki "cuntacı ekip"ten haberi olmakla birlikte, bu ekibin yaptığı "illegal çalışma"lardan ve hazırladıkları "eylem plânları"ndan haberi yoktur!..
Evet, ya "haberi yok"tur, ya da bu illegal çalışmalara "engel" olamamıştır!..
Diyeceksiniz ki;
"Koskoca Genelkurmay Başkanı da bu illegal yapılanmaya engel olamıyorsa, kim engel olacak?"
Ama, öyle değil işte!..
Bu tür "oluşum"larla başetmek, zaman zaman Genelkurmay başkanlarının da gücünü aşar!..
Daha önceleri de olduğu gibi!..
¥ Hatırlarsınız, "12 Mart 1971 Muhtırası" öncesinde de aynısı olmuştu!..
TSK bünyesinde "kıpırdanmalar" olduğunda, zamanın Genelkurmay Başkanı Org. Memduh Tağmaç, kendisi de eski bir general ve Genelkurmay Başkanı olan dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay"a bilgi verirken; tarihe geçen o ünlü sözü sarfetmiş ve "Altımı tutamıyorum!.. Ordunun alt kademelerine hakim olamıyorum" demişti!..
Gel de, merak etme şimdi;
Acaba Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ"un da, "altını tutamama" gibi bir sorunu mu var?..
Eğer yoksa, bu "darbe plânı" neyin nesi?..
Ya da, şöyle soralım:
"Darbe plânı" deşifre olduğuna göre; o plânın altında imzası bulunan albay, niye hâlâ görevden alınmadı?..
Hadi, o darbe plânının "albayın bilgisayarından çıkmadığını" kabul edelim... Peki, belgenin altında niye onun ismi var?.. Bu ismi belgenin altına yazanlar, albayın alnına silah dayayıp, tehdit mi ettiler?..
Eğer öyleyse, onlar kim?..
SAVCI "KANAAT" DEĞİL, "BELGE" AÇIKLAR!
Hani; "bu pilav daha çoook su kaldırır" diye bir söz vardır ya; tartışma gündeminde olan bu "kirli plân" da, daha çoook soru kaldırır!..
¥ Kod adları "Sarıkız... Ayışığı... Yakamoz... Eldiven" olan "darbe plânları" konusunda, üstelik de "bir sürü delil"e rağmen bir tek dâvâ açmayan, tam aksine "darbeci generaller"i cezaevinde ziyaret edip, bir anlamda onları onurlandıran Genelkurmay, acaba bu defa da mı aynı yolu izleyecek?..
Yine mi "örtbas" edecekler?..
Bunun ilk nişanesi, "Genelkurmay Askeri Başsavcılığı" tarafından yapılan açıklamadır... Malûm, Başsavcılık; henüz "görmediği" ve "kriminal incelemeden geçirmediği" belge için demişti ki; "Genelkurmay"a ait olmadığı kanaatine varılmıştır!"
"Görmediğin" ve "incelemediğin" bir belge için, nasıl "kanaat" açıklarsın arkadaş?..
Senin işin "kanaat" açıklamak değil ki!..
Senin işin "belge" açıklamak!..
Bu açıklama "gayriciddi"dir ve maalesef; diğer olaylar gibi, bu "darbe girişimi"nin de "örtbas" edileceği anlamına gelmektedir!..
¥ Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök; o günlerde "Genç subaylar tedirgin" diye manşet atan Cumhuriyet gazetesini ve onun Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay"ı en azından "lanetlemiş"ti...
Daha sonraki Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt da, bunun "üretilmiş bir haber" olduğunu açıklamıştı!.. Peki, Org. Başbuğ; "AKP ve Gülen"i bitirme plânı" başlıklı haber konusunda niye "aynı sertlikte" açıklama yapamıyor?..
Niye "açık ve net" olarak "yalan" diyemiyor?..
Yoksa, ortada gerçekten "altını tutamama" gibi bir durum mu var?..
Eğer böyle bir durum varsa, sormak gerekmez mi; bu millet, resmen ve alenen "anayasal suç" işleyen bu "darbeci parazitler"in tehdidi altında yaşamak zorunda mıdır?..
Bunlar, niye açık ve net söylenmiyor?..
"Cuntacı"ları bilmek hakkımız değil mi?..
=============
Kasetim çıktı, duydun mu?
Sizler de biliyor, gözlerinizle görüyorsunuz... Piyasaya yeni "kaset"leri çıkan "şarkıcı"lar, "türkücü"ler ve "popçu"lar kanal kanal dolaşırlar, "kasetlerinin reklâmını" yaparlar... Kimisi "sabah kuşağı"ndaki programlara katılır, kimi "ana haber"lere çıkar, kimi de "gece bültenleri"ne konuk olup, "kasetlerindeki en güzel parça"yı seslendirirler!..
Arkasından da eklerler; "Huuu millet, kasetim çıktı duydun mu?.. Kasetimi almazsanız küserim haa!.."
Evet, "şarkıcı, türkücü ve popçu"lar böyle yaparlar... Böyle yaparlar ki; daha fazla kaset satsınlar, daha fazla para kazansınlar!..
Ama, duydum ki; Mukaddes Eruygur hanımefendi "tam tersi bir metod" uyguluyormuş!.. Malûm, Mukaddes Hanım"ın o kadar kasedi çıktı, o kadar "bant kaydı" yayınlandı ki; hangisi "yeni", hangisi "eski"dir, takip edemez olduk!.. Kâh "doktor"lara talimat veriyordu, kâh "komutan"lara!.. Emekli Org. Şener Eruygur"un hangi mahkemeye gitmesi gerektiğine bile, o karar veriyordu!.. Ama, dedim ya; Mukaddes Hanım; "kasetlerinin yaygınlaşması"nı değil, "hiç yayınlanmamasını" arzu ediyormuş!..
Hatta, "kasetlerini yayınlayan internet siteleri"ne dâvâ bile açmış!..
Niye dâvâ açtı acaba?.. "Kasetlerini izinsiz yayınlayıp korsanlık(!) yaptıkları" için mi, "şarkı"larının, pardon "konuşma"larının duyulmasını istemediği için mi?..
Duyulmasını istemiyorsa, niye "kaset" çıkarır ki?!?..

Vakit