Hasbihale, hep "geçen hafta" diye başlıyoruz ya, bu hafta da öyle yapacağız...
Geçen hafta neler oldu, en çok kim ve hangi konu konuşuldu?..
Gelin, geçen haftaya bir bakalım...
Ajans Press ve Medya Takip Merkezi'nin verilerine göre, geçen hafta "medyada en çok yer alan", dolayısıyla "en çok konuşulan" gazete Akit oldu...
En çok "takdir" gören bakan, "BDP'lilerin Meclis'te işi ne?" diyen Fatma Şahin... En çok "desteklenen" bakan; "Halk tekbir getirecek... Kesin şu cenaze marşını" diyen Ertuğrul Günay...
En "nefret" edilen kişi, Gaziantep'te 9 kişiyi katleden PKK bombacısı Murat Filiz... En "adaletsiz" ülke; 77 kişiyi öldüren "yüzyılın canisi"ne sadece "21 yıl hapis" veren Norveç... En "sevimsiz" vekiller BDP'li milletvekilleri ve en çok "dua" alan kişi, "kulak rahatsızlığı"ndan dolayı hastanede tedavi gören Cumhurbaşkanı Abdullah Gül oldu...
AKİT'E YARGISIZ İNFAZ!
Akit'e gelince...
"Televizyon"lardaki tartışma programlarında ve "gazeteler"in haber ve köşe yazılarında "Akit'in haberleri" ilk sırada yer aldı...
Haber ve yorumların çoğu elbette "Akit aleyhinde" idi... Akit, "hedef göstermek" ve "nefret söylemi" kullanmakla itham edildi... Buna gerekçe olarak da, "Şemdin Sakık'ın mektubu" gösterildi.
Ne var ki;
"Yavuz hırsız, ev sahibini bastırırmış" misali, Akit'i hedef göstermekle itham edenlerin asıl kendileri "Akit'i hedef gösterdiler", asıl kendileri bu işi bir "yargısız infaz" ve "linç kampanyası"na dönüştürdüler.
Çünkü biz;
"Şemdin Sakık'ın mektubu"nu yayınladık ve kimlerin "PKK yanlısı bir tavır" içinde olduğunu gözler önüne serip, meseleyi bitirdik... Ama, "Sakık'ın eleştirileri"ne muhatap olanlar, bu işi kaşıdıkça kaşıdı ve bambaşka noktalara çekip, hemen her gün "televizyon"larda konuştular, "gazete"lere ardı arkasına "demeç"ler verdiler, bazı "yoldaş, candaş ve yanaşma" yazarlara "yazılar yazdırdılar!"
Bununla da yetinmeyip;
"İmza kampanyası" açıp, resmen ve alenen Akit'i, PKK'ya hedef gösterdiler.
"İmza kampanyası" da kendilerini tatmin etmemiş olmalı ki, bu defa "bazı kişileri" ve "bazı gazeteleri" ziyaret etmeye, onlardan "Akit'in susturulması için destek" istemeye başladılar.
Bu da yetmemiş olmalı ki;
Doğrudan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan'a seslenip, "Akit'in yöneticisini uçağınıza almayın" dediler...
Şunu da söylediler:
"İki yol var: Hukuki yolla bezdirmek!.. Yani ben herkesi davet ediyorum; suç duyurusunda bulunmaya. Herkesi davet ediyorum; tazminat davası açmaya.
Amerika'da böyle halledildi bu işler. Bıktırıncaya kadar sivil toplumun yapması lazım.
İkincisi siyasi iradenin ya da yetkisi olan idari idarenin bazı yaptırımlar uygulaması. Yaptırımlar da meşruiyetle ilgilidir, yasal değildir.
İşte Başbakan'ın uçağında böyle nefret suçu işleyen bir gazetenin temsilcisinin bulunmaması gerekir. Bu bir yasaklama değildir, bu tam tersine ahlaki, demokratik ve gerekli bir yaptırımdır."
AYNEN GENERALLERİN DİLİ!
Herhalde hatırlarsınız;
Bu gazete; bırakın Türkiye'yi, dünyada bile eşi-benzeri görülmemiş bir "hukuk linci"ne maruz kalmış ve tam "312 General" tarafından açılan "tazminat davası" ile boğuşmaya mecbur bırakılmıştı...
İstedikleri miktar, eski parayla "1.5 trilyon lira" idi ve bizim bu parayı ödememiz mümkün değildi...
Bir tek yol vardı;
Kapıya kilidi vurmak!..
"General"ler de, zaten bunu istiyordu... Kepengi indirelim ve gidelim!..
Neyse ki;
Dava Yargıtay'dan döndü de, "312 General"in hevesi kursağında kaldı!..
Ya sonra?..
"Ergenekon İddianamesi" hazırlanınca görmüştük ki; "312 General"e "emir-komuta zinciri" içinde "baskı" ve belki de "tehdit"le dava açtırılmıştır...
Zira, dava açan generallerin bu gazeteden ve yazarından haberleri bile yoktur.
Ama; emir, demiri kesmiş!..
Ve yine, sonradan öğrendik ki;
Bu dava; "plan" gereğidir.
Bu plan da; "TSK içindeki cuntacılar" tarafından oluşturulan "Cumhuriyet Çalışma Grubu" adlı "illegal çete"nin işidir!..
"Vakit'i susturmayı" hedefleyen "şeytanca plan"ın maddeleri şöyleydi:
¥ Gazete yönetiminin ve yazarlarının özel yaşamları ve aile ilişkilerinin teknik takibe alınması,
¥ Her gün Adli Müşavirlik'çe gazete taranarak suç unsuru tespit edilen haber ve yorumların İstihbarat Yönetim Şube Müdürlüğü'ne bildirilmesi,
¥ Tespit edilen suç unsurları doğrultusunda ilgili kişi, kurum ve STK'ların, duruma göre açık veya kapalı olarak uyarılması ve dava açmalarına öncülük edilmesi,
¥ Bu şekilde organize edilen yoğun davalarla gazetenin çalışamaz hale getirilmesi!..
Bunlar, Cumhuriyet Çalışma Grubu tarafından hazırlanan "legal"(!) faaliyetlerdi... Bir de "illegal" faaliyetler vardı ki, içinde "sabotaj" vardı, "adam kaçırma" vardı, "darp" vardı!..
Ne enteresandır ki;
"TSK içindeki cuntacılar"ın ve onların baskısıyla dava açan "312 General"in 28 Şubat sürecinde başaramadığını, bugün ortalıkta "liberal, demokrat, özgürlükçü" maskesiyle dolaşan "pabucumun aydınları" yapmaya çalışmaktadır!..
Aynen, "313. General" gibiler!..
"Generallerle aynı dili" kullanıyorlar!..
Dün "generaller" diyordu ki;
"Kişi, kurum ve STK'lar uyarılmalı, onlara öncülük edilmeli ve dava açmaları sağlanmalıdır!.. Organize edilen yoğun davalarla, bu gazete çalışamaz hale getirilmelidir!"
Evet, "generaller" bunu istiyordu.
Ne ilginç ki; "aydın" geçinen, "liberal ve demokrat" maskeli "sivil generaller" de aynı dili kullanıyor, aynı şeyi istiyor;
"Bu gazeteye tazminat davaları açılmalı, yaptırımlar uygulanmalı!.."
Şimdi, gelin de;
Bunlara "313. General" demeyin!..
Şimdi gelin de;
Bunların "liberal"liğine, "demokrat"lığına ve "özgürlükçü"lüğüne inanın!..
Bunlar var ya;
"Sözde demokrat,
Özde faşist"tirler!..
Bunlar var ya;
"Liberal görünümlü despot"turlar!..
Kalkmışlar, bir de, utanmadan "Basın özgürlüğü" diyorlar... Sizi gidi sahtekarlar, sizi gidi faşistler, sizi gidi ikiyüzlüler sizi!..
Hem bir gazeteyi "susturmayı" isteyeceksiniz, hem de "Özgür basın" diyeceksiniz!.. Bu, bir "ikiyüzlülük" değilse, nedir?
KARAYILAN VE SAKIK!
Şu hale bakın;
Kendileri, geçmişte Suriye'nin Bekaa Vadisi'ne gidip terör örgütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan'la röportaj için kuyruğa girdiler, "Apo'nun sözleri"ni çarşaf çarşaf yayınladılar...
Apo yakalanınca, bu defa Kandil Dağı'nı "komşu kapısı" yapıp, PKK'nın 2 numarası Murat Karayılan'la röportajlar yapıp, gazetelerinde günlerce "tefrika" ettiler!..
Onların yaptıkları "gazetecilik" ve "habercilik" oldu ama Akit'in, Şemdin Sakık'ın mektubunu yayınlaması, eh biraz da "liberal görünümlü faşist"lerin nasırına basması "hedef gösterme" oldu, "nefret dili kullanma" oldu, iyi mi?..
Onlar istiyorlar ki;
Kandil'deki Murat Karayılan konuşsun ama "PKK ve yandaşları"nın kirli çamaşırlarını ortaya koyan Şemdin Sakık susturulsun!.. Ve tabiî, Akit de susturulsun ki, PKK daha fazla deşifre edilmesin!..
Çünkü PKK, onlara göre;
"Eli kanlı bir terör örgütü" ve "taşeron" değil, "Kürt isyan hareketi"dir!..
Ama bu, nasıl bir "Kürt isyan hareketi"dir ki, 30 yıl boyunca en çok zararı "Kürt halkı"na vermiş, 30 yıl boyunca "on binlerce Kürt gencinin öldürülmesine" yol açmış ama "öldürmek"ten, "yakmak"tan ve "yıkmak"tan başka hiçbir halt başaramamıştır!..
İSRAİL, PKK'YI KULLANIYOR!
PKK, bir "isyan hareketi" değil, tam bir "suç makinesi" ya da birileri tarafından kullanılan bir "maşa" ve bir "robot"tur, "piyon"dur!..
Bunu biz söylemiyoruz,
"Apo"nun kendisi söylüyor...
Dünkü Akit'te yer aldığı gibi;
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin aldığı karar doğrultusunda konuşmaları dinlenen Öcalan, 17 Eylül 2010'da avukatları Cengiz Çiçek, Muhdi Öztüzün ve Sabahattin Kaya ile yaptığı görüşmede, başta İsrail olmak üzere bazı ülkelerin, PKK'nın barış masasına oturmasını istemediğini ifade ediyor.
Öcalan, İsrail ve Batılı güçlerin kanlı eylemler gerçekleştirerek ya da örgüt içine sızarak PKK'yı kullandığını söylüyor...
Ve ekliyor;
"Hakkari'de İsrail'in çok etkili şeyi var... O kaynak önemli!"
Söyleyin Allah aşkına;
"PKK kalkışmaları"nın, genel olarak Hakkari'de ve Şemdinli gibi ilçelerinde meydana gelmesi bir tesadüf(!) müdür yoksa bir "İsrail planı" mıdır?..
Siz olsanız;
"One minute" ve "Mavi Marmara" olaylarından sonra, "Türkiye'yi doğrudan karşısına almayan" ama alttan alta "Türkiye düşmanlığı"nı sürdüren İsrail'in, "PKK'yı kullandığını" ve Gaziantep'te 9 kişinin ölmesine yol açan patlamanın da "ABD görünümlü İsrail planı" olduğunu düşünmez misiniz?..
Siz olsanız;
"Akit'e yönelik linç girişimleri"nin arkasında da bir "İsrail parmağı" aramaz mısınız?..
Biz, bunu düşünüyoruz.
Elbette haklı gerekçelerimiz var...
PKK'NIN DÜŞMANI, KÜRTLER!
Unutmayın ki;
PKK'lı teröristlere "askerî eğitim" veren "İsrailli subaylar"dır...
Aynı İsrail, PKK'lıları, şimdi de "Türkiye'yi sıkıştırmak" için kullanmaktadır!..
Hem de Gaziantep'te!..
Eylem alanı olarak Gaziantep'in seçilmesi de hayli enteresandır...
Gaziantep'te "1 milyon civarında Kürt vatandaşı" vardır...
Gelin, görün ki;
Bu vilayetten bir tek BDP milletvekili çıkmamıştır... Seçimlerde bağımsız aday olarak gösterdikleri Akın Birdal, sadece "yüzde 5" yani "42 bin 670 oy" alabilmiş ama seçilememiştir!..
PKK, Gaziantep'te eylem yapmakla; hem kendisine destek vermeyen "Kürt halkına gözdağı" vermiş ve onlardan "intikam" almış, hem de Türkiye'de "kaos" çıkarmaya çalışan ülkelere "taşeronluk" yapmıştır!..
Şimdi sormak gerekmez mi;
Apo'ya "Tiran" diyen ve "PKK'nın yardakçıları"nı açıklayan Şemdin Sakık mı Türkiye'ye hizmet etmiştir, yoksa "eli kanlı terör örgütü"nü "Kürt isyan hareketi" olarak gösterenler mi?..
Yine sormak lazım değil mi;
Kim, kimi "hedef" gösteriyor?..
Akit mi hedef gösteriyor, yoksa onlar mı Akit'i PKK'ya hedef gösteriyor?..
Bizde sadece "kalem" var ama "onların desteklediği PKK"nın elinde "silah" var!..
Hala "hedef göstermek"ten dem vuruyorlarsa, demek oluyor ki "hedef saptırmaya" ve suçlarını "örtbas" etmeye çalışıyorlar!..
Bunlara kalsa var ya;
"Sinek vızıltısı"ndan bile
"Nefret söylemi" çıkarırlar!..
Selam ve saygılarımızla...
yeniakit