ANASOL-M hükümeti döneminde Çin Devlet Başkanı Zemin'e Devlet Hizmet Madalyası ve altın tabanca veren Devlet Bahçeli'ye çok kızgın olduğunu dile getiren Kabaklı; "Mesut Yılmaz döneminde bir ihanet genelgesi ile Doğu Türkistan davası satıldı. O gizli genelgeyi ilk defa ben basına açıkladım" dedi. Doğu Türkistan Müslümanları için Sultanahmet'te açtıkları abidenin Çin'i çok rahatsız ettiğinden yıkılmak istendiğini söyleyen Kabaklı, bütün süreci Vakit'e anlattı.
30 yıldır Doğu Türkistan davasını Türkiye'de omuzlayan isimlerden biri olan Servet Kabaklı ile Türkiye'deki Doğu Türkistan davasının geçirdiği bütün aşamaları konuştuk. Doğu Türkistan davasının efsanevi ismi ve üç efendilerden olan İsa Yusuf Alptekin'in manevi oğlu olan Kabaklı, Saadet Partisi'nin geçtiğimiz günlerde Çağlayan'da düzenlediği Doğu Türkistan Mitingi'nde de duygulu bir konuşma yapmıştı. İslam düşmanı ve Müslümanlara karşı soykırım uygulayan Çinlilerin, Rusların ve Sırpların kapısından içeri alınmadığı Doğu Türkistan Aşevi'nin de sahibi olan Kabaklı, iktidar olduğu dönemde Çin Devlet Başkanına Devlet Hizmet Madalyası ve altın bir tabanca veren Devlet Bahçeli'ye çok kızgın. Sultanahmet'teki güzel mekanında Servet Bey ile Doğu Türkistan davasının Türkiye'de karşılaştığı problemlerden Çin tarafından yıkılmak istenen Doğu Türkistan Şehitleri Abidesi'ne kadar birçok konuyu görüştük. Buyurun;
İLK MÜSLÜMAN OLAN TÜRK BOYU, UYGURLARDIR
- Doğu Türkistan bizim neyimiz olur?
- Şanlı geçmişimiz olur. İslam ile şereflenen ilk Türk kavmi burada yaşadı ve Türk milletinin ilk yerleşik hayata geçtiği yer de burasıdır. Hepimizin bildiği gibi Abdulkerim Saltuk Buğra Han zamanında Uygur Türkleri İslam ile şereflendiler. Buğra Han, Türklerin dini olan Gök Tanrı inancının en iyi halinin İslam olduğuna inanmıştır. Dört bir yana atlı ulaklar çıkartılmış ve bunun üzerine bütün boylar İslam ile şereflenmiştir. Yani Türkler, kılıçla değil kalemle İslam'a gönül verdiler ve büyük medeniyetler kurdular.
- Şu anda neler oluyor orada?
- Aslında süreç 200 yıllık bir süreçtir. Son 200 yıldır Rus ve Çin işgalleri ile karşı karşıya kaldılar. 2000 yıldır bunu hedefleyen Çinliler, Ruslarla işbirliği içinde topraklarımızı işgal ettiler.
- Bu süreçte Türkistan'da devletler de kuruldu.
Evet. Mesela Yakup Han önderliğindeki Türkistan Devleti, Osmanlı'ya bağlandı. Osmanlı'nın, Enver Paşa'dan sonra orada kalan subayları da bölgeyi ayağa kaldırdılar. Sadece askerî açıdan değil tabii bu uyanış. Kültürel açıdan da oranın uyanmasına vesile oldular. Büyük bir şuurlanma hareketini başlattılar. 1933'te bir devlet kuruldu. Sonra 1944'te yine bir devlet daha kuruldu. İsa Yusuf Alptekin bu devletin Başbakanıydı. Yani genel sekreterdi. Mehmet Emin Buğra her iki devlette de maarif bakanıydı. Mesut Sabri Bey ise Cumhurbaşkanıydı.
ÜÇ EFENDİLER TÜRKİSTAN'IN EFSANEVİ LİDERLERİDİR
- Bunlar üç efendiler olarak biliniyordu sanırım.
- Evet. Bunlar üç efendiler olarak efsaneleştiler. Türkistan Müslümanlarına büyük moral kazandıracak işler yaptılar. Dinî ve kültürel manada Uygur Müslümanlarını ayağa kaldırdılar. Cumhurbaşkanı Mesut Bey şehit edildi, diğer ikisi de vatan için vatandan ayrılmak zorunda kaldılar. Osman Batur gibi yiğitler de orada büyük mücadeleler verdiler. Esir edilince tüm Türkistan'ı kafes içinde gezdirdiler ve sonra başını keserek şehit ettiler. Kalan iki efendi, önce Keşmir'e 1949 yılında hicret ediyorlar. Himalayalar'da bir süre kalıyorlar, zorluklarla mücadele ediyorlar. Sonra Suudi Arabistan'a gidiyorlar.
- Türkiye'de ne yaptı İsa Bey?
- Hicret esnasında Çin askeri bunları az daha yakalayacakmış. Ekipteki eli silah tutan 35 yiğit; "Efendim, siz çocuklarla kadınlarımızı alın ve sınırı geçin" demişler. Hatırasında bunu yazıyor İsa Bey. 'Siz gidin, biz Çinlileri oyalayacağız. Fakat hür dünyaya geçince her nefeste burayı anlatmazsanız iki elimiz yakanızdadır' demişler ve orada Çin Ordusu tarafından şehit edilmişler. Bu nedenle İsa Bey, uzun ömrünce Doğu Türkistan'ı anlattı. Her gördüğü kişiye Müslümanların derdini anlattı. Hastaneye götürdüğümüzde kendisi ile ilgilenen iki doktoru yanında görünce hastalığını değil, yine kardeşlerini anlattı. İsa Bey, Türkiye'deyken dünyayı gezdi. ABD Kongresi Başkanı dâhil dünyanın her tarafında liderlerle görüştü. Çin zulümlerini anlattı. Herkese, her yere anlattı.
- Siz, sağlığında oğlu gibiydiniz. Peki, nasıl, nerede tanıştınız?
- Erzurum'da okurken Fetih Günü düzenlemiştik. Oraya gelen Türkistan Halk Oyunları ekibi bize Türkistan'daki zulümleri anlattı. Ben bunları muhabiri olduğum Tercüman'a yazdım ve ertesi gün İsa Yusuf Bey aradı. Çok yumuşak bir sesle bana; "Esir ve mazlum Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin zulmüne ses veren size teşekkür etmekten acizim. Yaptığınız bu haber bizim için büyük bir kazançtır" dedi. Ben tabii kekeledim, ellerinden öptüğümü söyledim. O büyük mücahit beni çok heyecanlandırdı. Daha sonra evinde ziyaret ettim. Vefatına kadar baba- oğul gibi anlaştık. Dünyanın her coğrafyasındaki mazlum kardeşlerimizle ilgilendik. Doğu Türkistan'dan Bulgaristan'a, Kırım'dan Filistin'e tüm kardeşlerimizin dertleri ile dertlendik.
- Bu mücadelede İsa Bey'in her zaman yanındaydınız. Acı olaylar da yaşadı mı?
- Elbette. O yaşına rağmen minibüslerle gazetelere basın duyuruları filan taşıyordu. Bir defasında bu nedenle araç çarptı ve aylarca komada yattı.
- Bu Türkistan Aşevi de sanırım onun ricasıyla kurulmuş.
- Evet. Kendisi daha önce Türkistan kültürünü tanıtmak için bir projeyi hayata geçirtmişti, fakat başarılı olunmadı. Bunun üzerine benim misafirlerimi filan ağırlamak için yaptırdığım yere geldi ve "Burayı Türkistan aşhanesi yapar mısın?" dedi. Ben hiç tereddüt etmedim ve "Tamam" dedim. Eminönü Belediyesi'nden bu yeri istedik ve önce İsa Yusuf Alptekin Parkı yaptık. Bu parka milyonlarca Müslüman'ın şehitlerinin aziz hatırası için bir de abide yaptırdık. Al Bayrak ve Gök Bayrak koyduk abidenin üstüne. 95 Ağustos'unda açılışı oldu. Açılışa o dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Kabaklı, Hasan Celal Güzel, Nevzat Yalçıntaş ve İsa Yusuf Alptekin Bey katıldı.
ÇİN, ŞEHİTLER ABİDESİNİ YIKTIRMAK İÇİN TÜRKİYE'YE NOTA VERDİ
- Bu park nedeniyle işler çok karıştı sanırım.
- Evet. Bu açılıştan 1 ay kadar sonra, Çin Devleti, Dışişleri Bakanlığımıza nota verdi ve parkın kapatılmasını istedi. İsa Bey'in Çin'e karşı suç işlediğini ve bölücü olduğunu söylediler. Gök Bayrak'ın kaldırılması ve parkın kapatılmasını istediler. Eminönü Belediye Başkanı Ahmet Çetinsaya ise Çin'e ağzının payını verdi. Bu anıta sahip olmaktan büyük şeref duyduklarını, Anzakların bile Çanakkale'de anıtlarının olduğunu ve bizim ata yurdumuzun bağımsızlığı için şehit olan kardeşlerimiz anısına diktiğimiz abideyi asla kaldırmaya kesinlikle niyetimizin olmadığını söyledi.
- Abide olayı böyle kapandı mı?
- Hayır. İsa Bey 95 Aralık'ında hakkın rahmetine kavuştu. O arada genel seçim oldu. Bir gece biz Türkistan aşevindeyken iki otobüs Terörle Mücadele ekibi, emniyet müdür yardımcısı filan buraya doluştular. Biz bir hücre evini basacaklar sanarken birden boya ve kaynak makinesi getirdiklerini gördük. Abideyi ve parkın yazısını kaldırmaya gelmişler. Direndik orada. Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar; "Emir Dışişleri Bakanlığı'ndan" dedi. Kimse telefonlarımıza çıkmadı, fakat sabaha kadar oyaladık. Ertesi gün ise tüm medyaya haber verdik. Sivil toplum örgütleri geldiler, eylem yaptılar. Bunun üzerine artık yıkmaya teşebbüs edemediler.
İSA YUSUF BEY'İN HATİM MERASİMİNDE TAYYİP ERDOĞAN DA CÜZ OKUDU, DUA ETTİ
- Peki, tekrar İsa Bey'e dönecek olursak... Siz hep yanındaydınız, oğlu gibiydiniz. Son anlarını anlatabilir misiniz?
- İsa Bey, 17 Aralık 1995'te vefat etti. Yanı başındaydım. Elimi tuttu ve "Doğu Türkistan davasını size, evlatlarıma emanet ediyorum. Davamızı aksatmayın, sürdürün" dedi. Cenaze törenini organize eden heyetin başında ben vardım. Fatih Camii'nde onu on binler uğurladı. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Alparslan Türkeş, Recai Kutan, Hasan Celal Güzel ve Muhsin Yazıcıoğlu hep oradaydılar. Cenazesini onlar omuzladılar. Ertesi gün Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İsa Bey'in evinde düzenlenen hatim merasimine katıldı. Son cüzü kendisi okudu. Biz, kendisini İsa Bey'in koltuğuna oturtmak istedik. Oturmadı. "Bu büyük mücahidin koltuğuna oturamam" dedi. Hatim duasını da kendisi yaptı. Çok duygulandık fakat daha sonra, 3 Kasım'dan sonra o da Çin'e gitti ve narenciyeci danışmanları tarafından yanıltıldı. Çin'e portakal satmaktan, fındık satmaktan filan bahsettiler. Başbakanlık Müsteşarı Fikret Üçkan imzalı Mesut Yılmaz'ın ihanet genelgesi ile aynı olan bir genelge de yayınlandı.
Doğu Türkistan Şehitleri Abidesi önünde arkadaşımız M. Mustafa Uzun'a konuşan Servet Kabaklı; "Çin, Dışişleri Bakanlığımıza nota vererek bu abideyi yıktırmak istedi. Bir gece İstanbul Emniyet Müdür yardımcısının da aralarında olduğu Terörle Mücadele ekipleri abideyi yıkmak istediler. Direndik ve yıktırmadık. Bu abide ile şeref duyuyoruz" dedi.
GİZLİ GENELGE İLE TÜRKİSTAN DAVASI SATILDI
- Türkistan davasında büyük mücadeleler olduğu kadar büyük ihanetler de var anlaşılan.
- Evet. Kimi yöneticilerimiz ihanete varan uygulamalara imza attılar. 1994 yılında başında İsa Yusuf Alptekin Bey'in olduğu 19 kişilik bir grubu Çin'e iade etmek istediler. O ANASOL-ME hükümeti döneminde yani çarpık koalisyon döneminde çok acı olaylar oldu. Mesut Yılmaz'ın yayınladığı gizli genelge ile Doğu Türkistan davası Türkiye'de tamamen yasaklandı. Bu bildiriyi basına ilk defa ben verdim. Doğu Türkistan'ın gök bayrağı bile yasaklandı. Üstelik Barın katliamından hemen sonra bu yasaklar getirildi.
BAHÇELİ, ÇİN DEVLET BAŞKANINA ALTIN TABANCA VERDİ
- Ödüller filan da verildi.
- Maalesef. Ardından bu çarpık koalisyon döneminde; "Doğu Türkistan'daki zulümleri iyi başarıyorsunuz. Aferin. Dindaşlarımızı soykırıma tabi tutuyorsunuz" manasına gelebilecek devlet liyakat nişanı da Çin Devlet Başkanına verildi. Maalesef Doğu Türkistan'a sahip çıkan Başbuğ'un koltuğunu işgal eden zatı muhterem bu işi yaptı. "Neden yaptınız" diyenlere de; "Demirel çok ısrar etti, mecbur olduk, verdik" dedi. Çok basit bir gerekçe öne sürdü. Zavallı bir gerekçeydi. Aynı zat, Çin'i ziyaret etti. Doğu Türkistan'a da gitti. O sırada Çin Başbakanına bir altın tabanca hediye etti. O tabanca, nezaketen verilmiş bir hediye gibi görülemez asla. Bu tabanca hediye etme görüntülerini ve liyakat madalyası verilme törenlerini Doğu Türkistan Türklerine hitap eden kanallarda günde 20-30 defa gösterdiler. Hâlâ daha gösteriyorlar. O tabancadan hemen sonra Uygur Türkçesi ile eğitim yasaklandı. Camiye girişler 18 yaş altına yasaklandı. Tabancayı veren Bahçeli adeta; "Al kardeşlerimin alnına bu tabanca ile kurşun sık" demiş oldu. Bahçeli de Abdullah Gül gibi Çin'de Çin'in toprak bütünlüğünü savunduğunu söylemişti ve aynı şimdi olduğu gibi o gün de ziyaret sonrasında devasa olaylar başladı. Resmen katliam yaptılar. Maalesef, "Çin'i darıltmayalım, gücendirmeyelim" türü monşer zihniyeti ile kurulan diplomatik cümleler kardeşlerimizin böğrüne hançer gibi saplanıyor, soykırım gerekçesi olarak kullanılıyor.
Özal, Türkistan davasına açıktan destek veren ilk liderdir
- İsa Bey nasıl biriydi?
- İsa Bey, çok mazlum, çok mülayimdi. Türkiye'yi çok severdi. O hep fakirlik içerisinde yaşadı ve böyle vefat etti. Örtülü ödenekten Doğu Türkistan davası için para alırdı, fakat asla şahsi işleri için kullanmazdı. Evlatları ona bakıyordu. İsa Bey'in, dava için alınan kağıtlarından birinin evde hizmetine bakan sekreteri tarafından kullanılması üzerine çok kızdığına ve o tek kağıdın yerine 5 kağıt koydurduğuna ben bizzat şahit oldum.
- Örtülü ödenekten destek veren Türkiye Hükümetleri açıktan neden destek vermiyorlardı?
- 80'li yıllara kadar Türkiye Başbakanları Çin'i ürkütmemek için İsa Bey ile hep gizli görüştüler. Açığa vurmadılar. Özal döneminde ise açıktan destek verildi. Harbiye Orduevi'nde Sayın Özal'la görüştüm ve İsa Bey'in Doğu Türkistan davası ile alakalı hazırladığı raporu ve selamı ilettim. Özal, İsa Bey ile görüşmek istedi. Ben; "İsa Bey bundan rahatsız olur. Çünkü Çin rahatsız olmasın diye hep gizli kapaklı görüşülüyordu" dedim. Bunun üzerine Özal; "Kaya" diye bağırdı basın sözcüsüne. Kaya Bey gelince de; "Yarın büyük bir mücahid beni ziyaret edecek. Yerli ve yabancı basına haber ver" dedi. Ertesi günü Harbiye'de Özal ile İsa Bey'i buluşturduk. Özal onları ayakta karşıladı ve çok samimi bir atmosferde bu görüşme gerçekleşti. İsa Bey, Kaşgar'dan hediyeler getirdi. Uygur Çapanı giydirdi ve göğsünden çıkardığı gök bayrağı Özal'a teslim etti. İsa Bey; "Benim ömrüm vefa etmeyebilir. Doğu Türkistan davası sana emanettir" dedi. Özal da; "Doğu Türkistan davasının zaferini sen de ben de belki göremeyiz ama bak SSCB dağılıyor, yakın gelecekte Çin de dağılacak. Senin ve benim torunlarım bunları mutlaka görecek" dedi. O an muhteşem bir atmosferdi.
M. Mustafa Uzun - Vakit