Krizi kim yönetiyorsa “krizin cini” ona hizmet eder. Unutmayalım, artık “kontrollü bunalım / kriz stratejisi” diye bir şey var. Bu yöntemle kaos da çıkarabilirsiniz, iç savaş da, göçmen krizi de çıkarabilirsiniz. Evet, gelinen noktada Türkiye’de ciddi bir “göçmen krizi” var. Bunu örgütleyen birileri var. Şimdiden bir siyasi krize dönüştü, yarın toplumsal krize de dönüşebilir, bu gidişle. Aslında bu bir şans olarak da değerlendirilebilirdi, ama bu iş kontrolden çıktı ya da çıkmak üzere.
Göçmen krizi beraberinde “yabancı düşmanlığı”nı da getiriyor, “İslamofobya”yı da. Mesela Elon Musk uzayı, kendi gökyüzümüzü işgal etti, kimsenin umurunda mı? Her yer 5G ile siber işgal altına sokuldu, şikayeti olan var mı? Her yer görünen ve görünmeyen Avatar’larla dolu. Kimse bunların ne yaptığının farkında mı? “Siri” ne yapıyor zannediyorsunuz, ya da “Ceyda”! Peki yarın Humanoidler kapınıza dayandığınızda ne yapacaksınız. Hani şu otonom olarak hareket edebilen yapay zekalı insanımsı robotlardan söz ediyorum. Parasını verip almak için kuyruğa girmeyeceğiniz ne malum.
Durun daha bitmedi, ölüleri klonlayıp canlandıracaklar, domates yetiştirir gibi klonlanmış insanlar gelmeye başladıklarında ne yapacaksınız? Bilen mi var, düşünen mi var bu Kimerik canlıları.
Şimdi herkes Suriye’den, Afganistan’dan gelen göçmenleri konuşuyor. Parayı veren Çinli vatandaşlık alıyor. Bir yandan Doğu Türkistan’dan geliş devam ediyor, öte yandan Çin’den.. Ateş de, barut da hazır. Antalya Rusların, Ukraynalıların, hatta İsraillilerin, Almanların 2. memleketi. Antalya’da Yahudi mahallesi var artık.
KKTC’yi Rus Yahudileri işgal ediyor. Satılık ne varsa alıyorlar, kimse olayın farkında değil. Hani Filistinli Araplar Yahudilere topraklarını sattı diyor birileri ya, yalan söylüyorlar. Hangi işgal gücü işgalcisi olduğu toprağı para verip alır. İngilizler işgal etti, Yahudilere devretti. Onlar satın alarak genişlemek istiyorlar ama bu iş bir türlü istedikleri gibi olmuyor. Ama Kıbrıs sessizce Yahudi Rus oligarklar tarafından satın alınıyor. Bu konuda da kimsenin sesi çıkmıyor.
Suriye ve Irak’tan gelenlerin çoğu Türkiye topraklarında akrabaları olan kişiler. Ve önemli birçoğunluğu Türk kökenli. Arab’ı, Kürd’ü de Osmanlı. Dahası Türkiye Irak topraklarında garantör 20 Km derinliğe kadar hem Irak, hem de Suriye topraklarında, uluslararası sözleşmeyle vesayet hakkına sahip, bu bölgedeki Suriyeliler, aslında vergilerini bile Türkiye’ye ödemeleri gerek. Bunları konuşan var mı? ABD 15.000 Km’den buraya geliyor, Ruslar 5.000 Km’den, Avrupalılar 2500 km’den geliyorlar, birileri de çıkıyor, Türkiye’nin orada ne işi var diyor! Yahu yüzyıl önce biz tek devlettik. Adana’nın Güneyindeki iller Eyalet olarak Halep’e bağlı idi.1000 yıllık bir ortak geçmişimiz var. Suriye ne demek: Asurların ülkesi. Bilad-ı Şam’a ne oldu, orası neresiydi.
Görmezden geldiğimiz topraklar Mescidi Aksa’nın mik’ad alanı. Yani Arz-ı mevud, yani mukaddes topraklar. Bunlar ne dinden haberdar, ne tarihten. İran oradan Akdeniz’e bir “Şii koridoru” oluşturmak istiyor, PKK bir “Kürt koridoru” derdinde, İsrail İslam unsuru dışı unsurları birleştirip, kendi himayesinde bir devlet oluşturma gayretinde, peki biz ne yapıyoruz.
Çin İpek yolundan, Hindistan Baharat yolundan söz ediyor. Herkesin bu coğrafyada gözü var. Peki bizden D8’den söz eden var mı? Hani şu Endonezya’dan başlayıp, Malezya, Bangladeş, Pakistan, İran, Türkiye, Mısır üzerinden Nijerya’ya uzanan D8 ülkelerinden söz ediyorum.
Sahi Türkiye’nin 5 milyona yakın yurttaşının Avrupa’da ne işi var!.
Yakında Kuzey’den ve Batı’dan göçler başlarsa görürsünüz. Jeopolitik, Jeostratejik konumumuz bizi farklı ve üstün kılıyor. Eğer farkında değilseniz ve bu üstünlüğü bir fırsata dönüştürecek zekaya dönüştüremiyorsanız o zaman bu imkan bir riske ve krize dönüşür. Tüm Peygamberler vadisi Mezopotamya’daki bu arzı yönetenler için söylüyorum: Hele elinizdeki imkanları şahsi menfaat ve ihtiraslarınız için kullanıyorsanız, bu kutsal mekanları, kendi heva ve hevesleriniz, fahşanız için feda ediyorsanız o zaman Allah’ın gazabından kurtulamazsınız.
Bakın dahası var. Burası Teo Stratejik bir coğrafyadır. Bir Yahudi için Urfa o şehirde yaşayan birçok kişi için ifade ettiği anlamdan çok daha fazlasını ifade eder. Mesela, Hatay yani Antakya ya da İzmir ve çevresindeki 7 kilise bölgesi her Hristiyan için kiliselerinin doğuş ve kıyamete doğru yaşanacak hadiselerin anlatıldığı Yuhanna vahyi’nin coğrafyasıdır. El Bab - Gavurdağı, Amik ovası ve Gavur gölü çevresi kıyamet savaşının başlayacağı yerdir. İslami kaynaklarında “Melheme-i Kübra”, Hristiyan kaynaklarında Armegedon adı ile anılan son savaşın coğrafyası). Yani olay Demre, Patara Noel Baba hikayelerinden ibaret değil. Onu da bilmiyoruz aslında. İznik Hristiyanlar için ellerindeki İncilin son şeklini aldığı yerdir. Hatay deyince bugün Zeugma akla geliyor, orası Kur’an coğrafyasının bir parçasıdır.
Siyaseti kumar zannedenler, bu coğrafyanın atlası üzerinde adeta zar atıyorlar.
Son günlerde, en çok Afganistan’dan gelen göçmenler gündem oluyor. Olur tabii, ABD çekildi, Taliban geldi. Dün Taliban’la savaşan aralarına kan davası giren ya da eroin temelli mafyöz ilişkilere bulaşmış insanları ne yapacaksınız. Nereye gidecek bunlar. Türk askeri orada Raşit Dostum’la beraberdi. Şimdi Raşit Dostum’un adamları için tek adres Türkiye. ABD’nin eski müttefikleri ve karanlık tipler de takılacak bunların peşine, bunların arasına karışıp gelecekler.
Bekara karı boşamak kolay ya, hadi bunları gönderelim! Hadi gönder. Bunlar tekstilde, hayvancılıkta, tarımda, inşaat sektöründe, artık her yerde ucuz işgücü olarak çalışıyorlar. Bir kısmı burada yatırım yapmış, kimi esnaf. Yarın Suriye’de işler normale döndüğünde bunlar Türk ekonomisi için ciddi bir itici güç olacak. Hatta bugün bile sadece emek olarak değil, zenginler parasını buraya getirmiş. Dışarıdan gelen yardımlar göçmenlere, oradan da piyasaya akıyor. Yani yük değil aynı zamanda pazar oluşturuyorlar. Tüm dünyadaki Suriye ve Filistin diasporası, ilişkileri, STK’ları ve mediaları ile Türkiye’nin fahri sivil diplomasi elemanı gibi çalışıyor ve buradaki yakınlarına para aktarıyorlar.
Birileri diğer göçmenlere hiç dokunmuyor, özellikle de Müslüman göçmenlere karşı öfkeliler, adeta hasım gibi davranıyorlar. Onlara sormak gerek, size anlatılan tarihe göre, siz buraya Asya’dan göçtünüz. Siz de göçmen çocuğusunuz, o zaman ötekilere karşı nasıl böyle davranabiliyorsunuz?
Bana kalırsa önce yüzünüzü Hakk’a dönün, Kur’an-ı Kerim’e bakın. Sonra vijdanınıza danışın. Ahlak denen, gelenek denen bir şey var. İç ve dış hukuk, uluslararası hukuk diye bir şey var. Diğer ülkeler de elbette üzerlerine düşeni yapmalı. Böyle bir durumu biz ilk kez yaşamıyoruz. Sonra aklınıza danışın. Madden ve manen neyi kaybedeceğinizi düşünün.
Nedense Antalya’daki göçmenlere itiraz eden yok, ama Somali ve Libya başta olmak üzere Afrika’dan, Arap dünyasından, Asya’dan gelenlerden rahatsız oluyor birileri. Bu ülkeye Ermenistan’dan da, Almanya’dan da göç var. Hatta AB ülkeleri yaşlılarını Türkiye’ye göndermek istiyor. Balkanlar’dan da, Kafkaslar’dan da göç alıyoruz ve görünen o ki almaya da devam edeceğiz.
Suriyeli ya da Afganistan’dan gelen kim olursa olsun, onların arasında da her çeşit insan vardır. Hırsızı da, arsızı da olabilir. Onları ayıklamak, suç işleyenleri de cezalandırmak gerekir. Yoksa bu gelen insanlar mafyaya sermaye olur, mafya tetikçisi olur. Aman dikkat.
Selâm ve dua ile.