Gorbaçov'dan önce Bush öğrendi

SSCB'nin dağıldığını önce ABD başkanı haber aldı. Ukrayna’nın ilk cumhurbaşkanı Leonid Kravçuk, Sovyetler Birliği’nin dağılışının 23. yılında, birliği çöküşe götüren süreci Al Jazeera Türk’e anlattı.

Bugün tarihin önemli dönüm noktalarından birinin, Sovyetler Birliği’nin dağılışının 23’ncü yıl dönümü. Birliği dağıtan anlaşmayı, dönemin Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin, Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kravçuk ve Belarus Yüksek Sovyeti Başkanı Stanislav Şuşkeciç, Belarus’un gözden uzak bir yerinde buluşup imzalamıştı. Ukrayna’nın ilk cumhurbaşkanı Kravçuk, anlaşmayı dönemin Sovyet lideri Gorbaçov’dan ve KGB’den gizli olarak nasıl imzaladıklarını, ABD Başkanı Bush’u nasıl aradıklarını ve Sovyetler Birliği’ni çöküşe götüren son yılları Al Jazeera Türk’e anlattı.

Sovyetler Birliği’nde üst düzey görevlerde bulundunuz. Birliğin dağılmasını neye bağlıyorsunuz? Sovyetler Birliği çökmeye mahkûm muydu, yoksa varlığını sürdürmesinin bir yolu var mıydı?

 

Sovyetler Birliği halklarını bir arada tutacak bir manevi birlik yoktu. Bu ülkeleri bir arada tutan tek unsur diktatörce güç idi. 

 

Sovyetler Birliği, bir federasyon olarak kuruldu. Fakat bu birlik, organik bir birlik değildi. SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği), birbirinden çok farklı halklardan oluşuyordu. Bu halklar dil bakımından, inanç bakımından, kültür bakımından birbirinden tamamen farklıydı. Birbirlerinden farklı tarihsel geçmişe, farklı hayat tarzlarına sahipti. Mesela, bir taraftan Ukrayna’ya, diğer taraftan da Türkmenistan’a bakalım. Bu iki ülkede yaşayanların Sovyetler Birliği sınırları içinde olması ve Komünist Parti’nin kararlarını uygulaması dışında, hiçbir ortak özelliği yoktu. Bu halkları bir arada tutacak bir manevi birlik yoktu. Bu halkları özgür, demokratik şartlarda aynı birliğin içinde tutmak mümkün değildi. Bu ülkeleri bir arada tutan tek unsur güç, diktatörce güç idi. Bu diktatörlük ortadan kalktığı anda, yani dönemin Sovyet lideri Mihail Gorbaçov perestroyka (yeniden yapılanma) politikasına başladığı anda, bu kurucu cumhuriyetlerde kıpırdanmalar başladı. O dönemde ekonomik şartlar da son derece olumsuz olduğu için, bu cumhuriyetlerin yerel yönetici zümresi, merkezden ayrılma eğilimleri gösterdi. Ardından da, SSCB’yi oluşturan bu cumhuriyetler, peş peşe egemenlik ilânında bulunmaya başladı.

Peki Sovyetler Birliği gibi bir süper güç, kendisine bağlı cumhuriyetlerde ciddi başkaldırılar olmadan nasıl dağıldı? Baltık ülkelerinde, Güney Kafkasya’da, özellikle de Azerbaycan’da olaylar yaşandı. Fakat büyük çaplı çatışmalar görülmedi ve birlik sessiz bir şekilde çöktü.

Bu yapıyı bir arada tutmanın tek imkânı, tek partili sistemle çok sert şekilde yönetmekti. Sovyetler Birliği döneminin büyük bölümünde bu sert baskılar kendisini gösterdi. Hiçbir farklı sese imkân tanınmıyordu. Bu zorlamalar ortadan kalktığı anda birlik dağılmaya başladı.

 “Moskova’da toplanamazdık, KGB vardı”

Sovyetler Birliği’nin son dönemine gelelim. Bize o günleri anlatır mısınız? Nasıl bir siyasi atmosfer vardı?

Sovyetler Birliği’nde Ağustos Darbesi’nden kısa bir süre önce Sovyet lideri Mihail Gorbaçov, Birliğin yerine yeni bir federasyon kurulması konusunu görüşmek üzere, Sovyetler Birliği’nin kurucu cumhuriyetlerinin liderlerini Moskova’ya çağırdı. Biz de Moskova’ya gittik ve Sovyetler Birliği’nin nasıl bir birlikle yenilenebileceği konusunu incelemeye başladık. Fakat Gorbaçov’un önerdiği birlik formülü, aslında yeni bir şey ortaya koymuyordu. Evet, Gorbaçov birşeyleri değiştirmek istiyordu, ama biz, Gorbaçov’un artık ne Yüksek Sovyet’te, ne de kendi çevresinde fazla bir otoriteye sahip olmadığını anlamıştık. Öyle bir durumda, onun sunduğu taslak kabul edilseydi, taslakta kurucu cumhuriyetlere verilen hakların pek çoğu, uygulama imkânı bulamayacaktı. Yani, sadece tabela değişecek, fakat içerik aynı kalacaktı. Üstelik bu taslağa göre yine vergiler merkezde toplanacak, dış politika, savunma gibi pek çok konuda yine merkez yetki sahibi olacaktı. Ben, 'Bu anlaşmayı imzalamam' dedim. Ben anlaşmayı imzalamayınca, Gorbaçov’un bu yeni birlik girişimi de başarısız oldu. Daha sonra ordu yönetime el koydu. Gorbaçov Kırım’a kaçmak zorunda kaldı. Sonra darbe başarısız oldu. Gorbaçov döndü ve yeniden Sovyetler Birliği’ni yenileyerek devam ettirmeye yönelik girişimlere başladı.

Fakat artık o dönemde ben, sadece ben de değil, Yeltsin ve diğer Sovyet cumhuriyetlerinin liderleri, kendi aramızda konuşmaya başladık, ‘Bu iş böyle devam edemez, bir şeyleri değiştirmek lazım’ diye. Eğer bu darbeden sonra yine aynı düzende yaşamaya devam etsek, bu durum çatışmalara, hatta iç savaşa yol açabilirdi.

 

Sovyetler Birliği'ni sona erdiren Belovejsk Antlaşması 8 Aralık 1991'de Belarus'ta imzalandı.
[Fotoğraf: Yuriy Ivanov/ RIA Novosti]

 

Peki, Sovyetler Birliği’ne son veren anlaşmayı imzalama noktasına nasıl geldiniz?

Bu konu, Gorbaçov’un bizi  topladığı, Moskova yakınlarındaki  Novoogaryevo’da gündeme geldi. Toplantıya ara verildiği bir sırada bahçede ben, Rusya Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin, Belarus Yüksek Sovyeti Başkanı Stanislav Şuşkeviç ve Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev yürüyüş yaparken, 'Bu iş Gorbaçov ile olmayacak. En iyisi, biz ondan ayrı şekilde bir araya gelip bu işi çözelim’ şeklinde bir öneri ortaya atıldı ve hepimiz bunu kabul ettik. İlk başta, bu toplantının Moskova’da yapılabileceği konuşuldu. Fakat Yeltsin, gayet doğru bir tespitte bulunarak, Moskova’da KGB dâhil olmak üzere bütün merkezi idarenin gözetimi altında olacağımızı,o nedenle böyle bir toplantının Moskova’da yapılamayacağını söyledi. Bunun üzerine, Belarus Yüksek Sovyeti Başkanı Şuşkeviç, Belarus’un en batısında yer alan Belovejsk’te bu toplantıyı yapabileceğimizi söyledi. Bahsettiği yer, daha önceden Sovyet lideri Leonid Brejnev’in (1966-1982 yılları arasında Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreterliği görevini yürütmüş olan Sovyet lideri) Doğu Bloku liderlerini ağırladığı bir yer idi. Hem böyle bir toplantı için bütün imkânlara sahipti, hem de her yerden uzakta, sessiz sakin bir yer idi. Bizler de bunu kabul ettik.

Moskova’dan uzakta gizli toplantı

Belovejsk’te neler yaşandı? Bize o günü anlatır mısınız? Sovyetler Birliği’ni dağıtma kararını nasıl aldınız?

Öncelikle ben oraya, Ukrayna’da düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmış olarak gittim. 1 Aralık’ta Ukrayna’da hem bağımsızlık referandumu, hem de cumhurbaşkanlığı seçimleri düzenlenmişti. Bağımsızlık Referandumu’nda Ukrayna halkının yüzde 90’ından fazlası, Ukrayna’nın bağımsızlığından yana oy kullandı. Üstelik bu referandumda Kırım Özerk Cumhuriyeti ve Sivastopol kenti de Ukrayna’nın bağımsızlığından yana oy kullanmıştı. Evet, belki Ukrayna’nın bazı yerlerinde bağımsızlığa ‘evet’ diyenlerin oranı yüzde 60, bazı yerlerinde yüzde 90 olabilirdi, fakat bütün bölgelerde bağımsızlık isteyenler çoğunluktaydı.

Aynı gün düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerini de ben ilk turda oyların yarıdan fazlasını alarak kazandım.

Evet, oyların yaklaşık yüzde 62’sini almıştınız…

Sadece oy yüzdesi olarak bakmamak lazım. Ben o seçimlerde her şeyden önce, Ukrayna’nın yetişkin nüfusunun çoğunluğunun oyunu almıştım. Dolayısıyla o esnada, çoğunluk adına konuşma yetkisine sadece ve sadece ben sahip durumdaydım; başka hiç kimse değil. Daha sonra, 6 Aralık’ta, Belarus Yüksek Sovyeti Başkanı Aleksandır Şuşkeviç beni aradı ve Rusya Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin’in Belarus’ta olduğunu söyleyip, beni de davet etti. ‘Daha önce Moskova’da konuştuğumuz konuları ele alacağız, gelirseniz iyi olur’ dedi. Zaten bundan daha önce de biz Boris Yeltsin’le görüşmüş ve yakın bir gelecekte bir araya gelip ne yapmak gerektiğine karar vermek konusunda anlaşmıştık. Ben bundan bir gün önce, 5 Aralık’ta, Ukrayna Cumhurbaşkanı sıfatıyla yemin etmiş ve resmen göreve başlamıştım. Sonuçta, 7 Aralık tarihinde Belarus’a Ukrayna’nın meşru cumhurbaşkanı olarak gittim. Bu esnada, Boris Yeltsin, Belarus’un başkenti Minsk’te, resmi temaslarda bulunuyordu. Ben, Minsk’te Belarus lideri Şuşkeviç’le buluştum ve ikimiz, beni Kiev’den getiren uçağa binerek Belovejsk’e geçtik. Yolda giderken, ‘ne yapmalı, nasıl yapmalı’ şeklinde görüş alışverişinde bulunduk. Akşam geç saatlerde, Boris Yeltsin, Belarus Başbakanı Vyaçeslav Kebiç’le birlikte Minsk’ten Belovejsk’e geldi. Akşam yemeğinde, Sovyetler Birliği’nin geleceğiyle ilgili konuları ertesi sabah bir araya gelerek konuşma kararı aldık.

 

Anlaşmanın ardından (soldan sağa) Leonid Kravçuk, Belarus Yüksek Sovyeti Başkanı Stanislav Şuşkeviç ve Rus Devlet Başkanı Boris Yeltsin basın önünde.
[Fotoğraf: AFP-Arşiv]

 

Ertesi gün,  8 Aralık sabahı saat 10.00’da, üç lider bir araya geldik. Yeltsin ve Şuşkeviç, toplantıda, ülke genelindeki olumsuz durumu tespit eden ve hiçbir hukukî bağlayıcılığı olmayan bir ortak bildiri yazılmasını önerdiler. Buna göre, ülkede ekoomik durumun kötü olduğu, dükkânların bomboş olduğu, Sovyetler Birliği genelinde iç savaş çıkma tehlikesinin bulunduğu gibi genel tespitleri içeren ve bu şekilde devam edilemeyeceğini ifade eden bir bildiri yayımlanacak ve bundan sonra, ileriki bir tarihte başka bir toplantı düzenlenerek yeni bir birliğin kurulması konusu görüşülecekti. Fakat ben bunu duyunca kesin şekilde karşı çıktım ve "Moskova yakınlarında bu konuyu görüştüğümüz zamandan bu yana çok şey değişti. Ukrayna’da bağımsızlık referandumu yapıldı ve halkın ezici çoğunluğu bağımsızlıktan yana görüş bildirdi. Beni de, bağımsız Ukrayna’nın cumhurbaşkanı olarak seçtiler. O nedenle ben burada Ukrayna’nın bağımsızlığından taviz veremem. Eğer farklı bir tavır sergileyeceksem, öncelikle bu mevkimden ayrılmam gerekir" dedim.  

'Yeltsin İsviçre benzeri bir model istiyordu'

Toplantıda Sovyetler Birliği’nin dağılmasını sadece siz mi önermiştiniz, yani? Yeltsin’in gündeminde Sovyetler’in dağılması yok muydu?

Tabii. Yeltsin, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını istemiyordu, dolayısıyla Ukrayna’nın bağımsızlığına da karşıydı. Onun kafasında, rakibi olan Gorbaçov’un devreden çıkacağı daha modern bir yapı vardı. Yani, Sovyetler Birliği daha modern bir federasyona dönüşecek ve bu federasyonun başına, federe devletlerin cumhurbaşkanları sırayla geçecekti. Aynen İsviçre’de olduğu gibi.

Yeltsin sizin Ukrayna’nın bağımsızlığı konusundaki önerinizi hemen mi kabul etti?

Hayır. Uzun süre itiraz etti. Epey tartıştık. Fakat ben kendi argümanlarımı ona söyledikçe, ikna oldu. Ben ona ve Şuşkeviç’e, şartların değiştiğini ve Ukrayna’da halkın kesin şekilde bağımsızlığı istediğini söyledim. Ben oraya halka danışarak gelmiştim. Öte yandan ne Yeltsin, ne de Şuşkeviç, bu konuda halka danışmamıştı.

 

Boris Yeltsin (solda) ve Leonid Kravçuk 16 Nisan 1993'te Belarus'un başkenti Minsk'ta yapılan BDT zirvesinde.
[Fotoğraf: Reuters-Arşiv]

 

 

Peki Yeltsin, Ukrayna’nın bağımsızlığı konusu gündeme gelince ve siz ısrar edince, öfkelenmedi mi? Tavrı nasıldı?

Hayır, Yeltsin öfkelenmedi. Zaten normalde de sakin biriydi, bu görüşmede de sakinliğini korudu.

En sonunda, durumu kabullendi ve ‘Öyleyse gelin bu işe bir şekilde çözüm bulalım’ dedi. Ardından Yeltsin, kendisiyle gelen bakanlarıyla da konuştu. Toplantının bundan sonrasına, ben, Vitold Fokin (dönemin Ukrayna Başbakanı), Belarus Yüksek Sovyeti Başkanı Stanislav Şuşkeviç, Belarus Başbakanı Vyaçeslav Kebiç, Rusya Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin ve Rusya Devlet Konseyi Sekreteri Gennadiy Burbulis, yani her cumhuriyetten ikişer kişi olmak üzere, altı kişi olarak devam ettik. Toplantının ilerleyen bölümlerinde, Sovyetler Birliği’nin feshedilmesini ve Bağımsız Devletler Topluluğu’nun kurulmasını belirleyen anlaşmayı hazırlamakla vakit geçirdik.

Sovyetler Birliği’ni dağıtan 5 saatlik toplantı

Ne kadar sürdü görüşme?

Yaklaşık 5 saat. Sabah 10.00’da başladı ve 15.00 gibi bitti. En sonunda bizler, Sovyetler Birliği’ni kuran 1922 tarihli kurucu antlaşmayı feshettiğimizi ilan eden anlaşma metnini imzaladık. Bu, Bağımsız Devletler Topluluğu’nun kuruluşu konusundaki genel esasları belirleyen, daha sonra başka anlaşmalarla takviye edilecek olan bir çerçeve anlaşmaydı. Fakat anlaşmanın en önemli kısmı, başlangıç bölümünde, ‘Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin uluslararası hukukun bir öznesi ve bir jeopolitik gerçeklik olarak, varlığının sona erdiği’ ifadesiydi. Böylelikle, bir dönem kapanmış oluyordu.

“Gorbaçov’a ulaşamadık, İngilizce bilen bakana Bush’u arattık”

Toplantıdan sonra neler oldu?

Toplantının ardından, bir basın toplantısı düzenleyerek basın mensuplarını bu durum hakkında bilgilendirdik. Daha sonra, Gorbaçov’a telefonla bilgi vermek üzere, üst kattaki telefon odasına çıktık. Bu odadan direkt Gorbaçov’un makamını arayabiliyorduk. Gorbaçov’a telefon açtık. Fakat bize, onun meşgul olduğunu, yerinde olmadığını söylediler. ‘Peki nerede, onu nasıl bulabiliriz?’ şeklindeki sorularımıza da yanıt alamadık.  Sonunda Yeltsin, ABD Başkanı Bush’u arayıp haberdar etti.

Yani, Gorbaçov’a ulaşmadan önce Bush’u haberdar etme fikri Yeltsin’in miydi?

Hayır, bu kararı ortaklaşa aldık. Yeltsin bizim üstümüz değildi. Hepimiz eşittik.

Peki, orada "Madem Gorbaçov’u bulamıyoruz, öyleyse biz de şimdilik ABD Başkanı’nı arayalım" sözü ilk kimin ağzından çıktı?

Bu  kararı hep birlikte aldık. Bütün diğer kararları da beraberce alıyorduk. Bush’u Yeltsin’in kendisi değil, onun dışişleri bakanı olan Andrey Kozırev aradı. Zira Yeltsin İngilizce bilmiyordu. Daha sonra Gorbaçov’un müsait olduğu bilgisi gelince, Belarus Yüksek Sovyeti Başkanı Stanislav Şuşkeviç, toplantının ev sahibi olarak, Gorbaçov’a telefon açıp ona durumu açıkladı.

Gorbaçov’un tepkisi: Bu yaptığınız komplodur

Bu açıklamalar karşısında Bush ve Gorbaçov ne tepki gösterdi?

Bush, kendisinden beklendiği şekilde yanıt verdi. ‘Bu, sizin hakkınızdır’ dedi. Gorbaçov ise son derece sert, olumsuz şekilde tepki gösterdi. ‘Bu yaptığınız bir komplodur, bu işleri ancak beraberce konuşabiliriz, hepiniz Moskova’ya gelin burada bu konuyu ele alalım’ dedi fakat biz reddettik.

“Bizi baskınla tutuklayacakları haberini aldık”

Bu konuları da hallettikten sonra, epey gecikmeli olarak öğle yemeğini yedik. Bu sırada, Yeltsin’e Moskova’dan bir bilgi ulaştı. Yeltsin, kendisine gelen bu bilgiye göre, bizim bulunduğumuz yerin yakınlarına Sovyet özel güvenlik birimlerinden bazı kişilerin geldiğini ve bunların üçümüzü birden gözaltına almaya hazırlandıklarını söyledi. Bu işin içinde Gorbaçov olabileceği gibi, Sovyet yönetiminden başka kişiler de olabilirdi. Biz, bu haberi alınca, hiç vakit kaybetmeden oradan ayrıldık ve her birimiz bir uçağa binip kendi ülkesinin başkentine döndü.

Ertesi gün de siz Kiev’e döndüğünüzde Gorbaçov sizi aradı ve size Moskova’ya davet etti, fakat siz reddettiniz, değil mi?

Evet.

Peki, o günlerde her yerde ve Ukrayna’da Sovyet askerleri varken, Gorbaçov askerlere emir verip sizi Kiev’den zorla Moskova’ya getirtemez miydi? Sovyetler Birliği’nin başında hâlâ o vardı. Birliği kurtarmak için son anda neden bu yolu denemedi?

O esnada artık Gorbaçov’un Ukrayna’da bulunan orduya emir verecek otoritesi kalmamıştı.

Ukrayna’daki askerler de o esnada hâlâ Moskova’dan maaş almıyor muydu? Daha Ukrayna ordusunu kuruluş süreci tamamlanmamıştı.

Gorbaçov, Moskova’da bulunan Yeltsin’i tutuklamaları için emir verebilirdi, fakat bunu yapmadı. Çünkü Yeltsin’in Rusya’da çok geniş kitlesel desteği vardı. Tıpkı Kravçuk’un Ukrayna’da çok büyük desteğe sahip olduğu gibi. O nedenle o şartlarda Gorbaçov’un zora başvurmaya çalışması, hiç tahmin edilmeyecek ağır sonuçlar doğurur, iç savaşa yol açabilirdi. Gorbaçov, bunu görüyordu. Ayrıca, Gorbaçov, birkaç yıl önce Baltık cumhuriyetlerinde orduyu kullanmaya çalışmış, fakat bunun çok ters sonuçlar verdiğini görmüştü. O nedenle zora başvurmaktan kaçındı.

Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nin tepkisi

Siz bu anlaşmayı imzaladıktan sonra, Orta Asya cumhuriyetlerinin tepkisi ne oldu? Bildiğimiz kadarıyla, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından pek memnun olmamışlardı. 

Evet, onlar buna çok etkin bir yanıt vermediler. O dönemde bu cumhuriyetler ve Ukrayna’daki Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin yöneticileri, Sovyetler Birliği’nin korunmasından yanaydı. Çünkü bu durum, bu ülkelerin yönetici zümrelerine bir takım özel imkânlar sağlıyordu. Bu şartlar onları bir şekilde tatmin ediyordu. Bu nedenle bu ülkeler, bu sürece aktif destek vermediler. Fakat 21 Aralık’ta Kazakistan’ın Almatı kentinde tüm liderler toplandığında, "Belovejsk Anlaşması’na kimler katılacak?" diye konuşuldu. O zaman, cumhuriyetlerin çoğunluğu bu anlaşmaya katılacağını açıkladı ve bunun üzerine Gorbaçov da istifasını sundu.

 

21 Aralık 1991’de Ermenistan,Azerbaycan,Kazakistan,Kırgızistan,Moldovya,Türkmenistan,Tacikistan ve Özbekistan Bağımsız Devletler Topluluğu’na katıldı
[Fotoğraf: Reuters-Arşiv]

 

Peki, Orta Asya cumhuriyetlerinin liderlerinden herhangi biri size telefon açıp ‘Siz ne yaptınız? Biz SSCB’de kalmak istiyoruz’ diye tepki göstermedi mi?

Bizimle konuştular, fakat hiç bir şekilde ne ‘evet’, ne de ‘hayır’ demediler. Bir tepki göstermediler. O ana kadar yaşadıkları düzende yaşamaya devam ediyorlardı. Fakat biz 21 Aralık’ta Astana’da toplandığımızda, onlar da anlaşmaya katıldılar ve biz orada, Bağımsız Devletler Topluluğu’nun işleyişi ile ilgili pek çok konuyu karara bağladık.

'Bütün Rus liderler imparatorluk ister'

Belovejsk’te Rusya Lideri Boris Yeltsin sizinle anlaşmayı imzaladı ve Ukrayna’nın da bağımsızlığını kabul etmiş oldu. Fakat SSCB dağıldıktan kısa bir süre sonra Yeltsin ve Rusya yönetimi, Kırım konusunda hak iddialarını dillendirdiler. Oysa ki Kırım, Ukrayna sınırları içindeydi ve Ukrayna’nın bağımsızlığı demek, Kırım’ın da Ukrayna’da kalması demek olacaktı. Yeltsin, o esnada ne imzaladığının farkında değil miydi? Sizce Yeltsin nasıl bir kişiydi?

Ukrayna açısından baktığımızda, Rusya’nın başında iyi veya kötü adam yoktur. Hepsi aynıdır. Rusya’nın yönetiminde olan herkes, ya imparatorluk kurmak, ya da imparatorluğu diriltmek ister. Rus mentalitesi ve Rusya’nın stratejik düşüncesi, Ukrayna’ya boyun eğdirmeyi hedefler. Yeltsin de bu açıdan bir istisna değildi. Fakat Yeltsin, daha demokrat bir kişiydi. KGB kökenli Putin gibi değildi. Herşeyi nüfuz ve güçle çözmeye çalışan Putin’den farklı olarak Yeltsin, başka yollardan da anlaşmanın mümkün olduğunu düşünen biriydi. Putin’e baktığımız zamansa, onun Ukrayna politikasında, "Ukrayna’ya boyun eğdirelim. Onlar boyun eğmiyor mu, öyleyse Ukrayna’yı bölelim" anlayışının olduğunu görüyoruz. Bugün Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmiş olması, Doğu Ukrayna’da Rus silahlarının, Rus askerlerinin ve komutanlarının bulunması, bunun göstergesidir.

Peki Gorbaçov sizce nasıl biriydi?

Gorbaçov, daha demokrat biriydi. Sakin, akılcı düşünen biriydi. Sovyetler Birliği’ni yeniden yapılandırmayı ve bu yapının başında olmayı istiyordu. Gorbaçov, güç kullanma taraftarı değildi. Putin gibi değildi. Putin’e baktığımız zaman, her şeyi güçle çözmeye çalıştığını görüyoruz. Meselenin önemli bir boyutu da, Rusya’da toplum Putin’i destekliyor.

 

Sovyetler Birliği lideri Mikail Gorbaçov, Sovyetler Birliği Meclisi'nde bağımsızlık tartışmalarına katılırken. (4 Eylül 1991)
[Fotoğraf: AP-Arşiv]

 

'Komünizme inanıyordum, ama…'

Siz bir zamanlar Ukrayna Komünist Partisi’nde üst düzey mevkilerde bulunmuştunuz. Fakat daha sonra, komünizm karşıtı bir tutumu benimsediniz. Görüşlerinizdeki bu değişim nasıl oldu? Sovyet döneminde komünist miydiniz, yoksa Komünist Partisi’ne üye olmak zorunda bırakılmıştınız?

Ben o dönemde komünizme inanıyordum, çünkü bizim alternatif kaynaklara, arşivlere bakma imkânımız yoktu. Size, bir tek kaynaktan bilgi veriyorlar ve bu bilgileri, kendi işlerine geldikleri şekilde düzenliyorlar. Bu durumda, önünüze sunulan bilgileri doğru olarak kabul ediyorsunuz. Bende de öyle oldu. Fakat 1967 yılında Moskova’ya üst düzey parti görevlilerine yönelik eğitim almaya gittiğimde, Lenin Kütüphanesi’nde inceleme yapma imkânı buldum. Burada, arşivlere erişim imkânım vardı.  Arşive girince, Holodomor (1930’lu yıllarda ağırlıklı olarak Ukrayna’da görülen açlık felaketi) felaketinin boyutları hakkında bilgi sahibi oldum. Komünist Parti’nin resmî olarak anlattıkları başka, gerçekler çok daha başkaydı. Daha sonra, Kiev’e dönünce, bu konuyu incelemeyi sürdürdüm ve artık olaylara başka açıdan bakmaya başladım. Milyonlarca kişinin hayatını kaybettiği bu felakette çocukların ölümüne, insanların açlıktan cesetleri yemek zorunda kaldıklarına ilişkin kayıtları görmek bile insanın tüylerini ürpertiyor. O zaman ben, Sovyet sisteminin yaptıklarını anladım ve bu sistemin kalkması gerektiğine karar verdim. Bana göre bu sistem, doğal bir sistem değil, insanlığa karşı olan bir sistemdi.

1975 yılında, Kiev’de benim de içinde bulunduğum bir komisyonun girişimiyle, Holodomor’un boyutlarını ortaya koyan geniş çaplı bir araştırma kitabı yayımladık. Düşünebiliyor musunuz, burada Şçerbitski’nin(Ukrayna’daki ulusal akımlara karşı en sert politikasıyla ve merkezci tutumuyla bilinen dönemin Ukrayna Komünist Partisi Genel Sekreteri) başta olduğu dönemde, biz böyle bir kitabı yayımladık. Bundan sonra da, Sovyetler Birliği yıkılıncaya kadar benim bu doğrultuda, ulusal hareketlerde faaliyetlerim devam etti.

Siz inanmış bir komünist olarak, kapitalizmden sonra komünizmin geleceğine de inanıyordunuz. Peki şimdi, kapitalizmden sonra başka bir düzenin geleceğine inanıyor musunuz?

Bence kaptalizm- komünizm tartışmalarını bir tarafa bırakmamız lazım. Bir ülkede halk ne istiyorsa, o düzen gelmeli. Özel mülkiyeti mi istiyor, buna kapitalizm diyorsanız, o düzen gelsin. Her ülke birbirinden farklıdır. Eğer özgürlük olacaksa, bunun herkes için olması lazım. Hukukun üstünlüğü olacaksa, bunun herkes için olması lazım. Bu açıdan, toplum hangi aşamada, kapitalizm aşamasında mı sosyalizm aşamasında mı yaşadığı önemli değil. Halk, yönetimi demokratik yollardan seçmeli. Seçilenler demokrasi sınırları içinde kalıp halkın refahı için çalışsın. Orada kim neyi istiyorsa, ona göre yönetilsin.

Kaynak: Al Jazeera 

Asya Haberleri

Pakistan’da Tekfirci Teröristler Müslümanları Şehid Etti
Putin Onayladı! Nükleer Savaş Kapıda
Pakistan'da tren istasyonunda bombalı saldırı
Rusya'dan İran'a 'saldırı' istihbaratı iddiası!
Kremlin, Seyyid Nasrallah'ın suikastını kınadı: Bu, bölgeyi ciddi şekilde istikrarsızlaştıracak