Görünen o ki!

Abdurrahman Dilipak

Görünen o ki, birileri aba altından sopa gösteriyor. Türkiye’yi rengini belli etmeye zorluyorlar.

Türkiye’nin de Rusya’ya karşı ambargoya katılmasını istiyorlar. NATO genel sekreteri ile görüşmenin ana temasını da bu oluştursa gerek. Hatta İsrail ile bu beklenmedik yakınlaşmanın arkasında Ukrayna olabilir.

Çin politikasında birileri Doğu Türkistan konusunu ısıtacaktır, Rusya ile ilişkilerde Kafkas politikası yanında Kırım konusunu da ısıtabilirler. Ukrayna ile birlikte Gürcistan’ı da düşünecek olursak, Karadeniz ısınacak demektir.

İster misiniz Rusya’ya karşı bir de Karaim / Hazara kartı açsınlar. Dahası bir de Gök Oğuzlar kartı açsınlar. Yani, Balkan, Rus ve Türk Yahudilerinden oluşan bir topluluk için Karadeniz sahillerinde bir devlet icad edebilirler.

Rusya da bir yandan Karabağ kartını masaya sürüyor.

Herkes Japon denizinde ABD ile Çin arasında bir kriz çıkmasını beklerken sorun Ukrayna’da çıktı. ABD Çin’e vurmadan önce onu izole etmek istiyor. Bu hesaplaşma öyle Çin ile de kalmayacak. Ve bu süreçte yeni savaş teknikleri de test ediliyor.

Dikkat ederseniz, iş Ukrayna’nın bağımsızlığından öte Rusya’ya karşı genel bir taarruza dönüştü. Hedefte Rus rejimi ya da ordusu değil, Rus halkı da var. Hatta Dostoyevsky, Tolstoy da boykot ediliyor. Bu durum, sadece Rusya’nın yalnızlaştırılması, izole edilmesi değil, Rusya’nın şahsında herkese yönelik bir tehdide dönüşüyor. Bunun anlamı şu: Rusya’yı teslim almak istiyorlar. Rusya’yı kazanırlarsa Çin daha yalnız kalacak ve daha kolay bir lokma olacak. NATO üzerinden bir yandan da Türkiye Rusya’dan uzaklaştırılarak daha da yalnızlaştırılmak isteniyor. Yani Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı yürütülen kampanya Kırım, Gürcistan, Ermenistan’ı da hedefe oturturken, işin ucu geldi Türkiye’ye dayandı. Bu süreç ABD’nin Yunanistan’a tatbikat bahanesi ile yerleşmesi ile başlamıştı.

Rusya’yı yakın takibe almak gerek. Rusya’nın başına gelen, hedefteki diğer ülkeler için de geçerli. Bu süreçte bakarsınız, Rusya’da, bizdeki Gezi olayına benzer olaylar başlamış. Putin’e karşı ordu içinden ya da tabandan yükselen bir tehdit uzak bir ihtimal değil. Ya da Putin ve yakın çevresine yönelik suikast ihtimali, uzak bir ihtimal değil.

Bunların dostlarına da vefaları yok. Oysa bu Great Reset projesine başından beri destek verdiler. Pandemi sürecinde de gıklarını çıkarmadılar.

Bunlar eğer konvansiyonel bir savaşla insanlardan kurtulmak istiyorlarsa, Çin-Hindistan arasında bir füze savaşı, ya da nükleer savaş, kimyasal savaş, biyolojik savaş uzak ihtimal değil. ABD’nin Ukrayna’daki 30 bio kimya laboratuvarı laf olsun diye kurulmadı herhalde.

Bir nükleer savaş olmasa da, uzay savaşı olacak. Uydular ve Starlink’ler bu anlamda aktif hale getirildi. Akıllı şehirler, akıllı evler, akıllı sistemler, otonom, yapay zekaya bağlı sistemler bu süreçte büyük bir tehdit altında ve tehdit aracı.

Bir savaş olacaksa bu bir siber savaş olacak. Hem internet hackerleri, hem bio hackerler devrede.

Mesela, RF ve Laser’ler bu savaşta en dikkat çekici silahlar olacak.

Tabii bütün bunlar onların planı. Onların bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı var ve galib olacak O’dur. La galibe illallah! Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Görelim Mevlam neyler. Yeter ki, biz Allah’ın ipini bırakmayalım ve Allah işimizi zorlaştırmasın. Onun kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur.

Kim bilir, belki de Allah birilerini birilerinin eli ile bertaraf etmek istemektedir. Yoksa ne ABD, ne AB, ya da Çin ve Rusya servet ve iktidara sahip olan hangi ülke olursa olsun, adaletten saparsa, ondan daha büyük bir bela yoktur.

Görünen o ki dünyayı büyük bir bela bekliyor. İnsanlar sabırlı değil, tevbe edip kendi eleştirilerini yapıp, kendilerini dönüştürmek konusunda çok da istekli değiller. O zaman her halûkârda büyük bir bedel ödenecek. Hani ayette deniyor ya “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım”.

Bakara suresinde uyarılmamış mı idi, “Onlar ‘biz ıslah edicileriz’ derler, iyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir”. Şeytan bizi Allah’la aldatmasın.

Bu arada olan sadece Ukrayna halkına olmuyor. Çevre ülkeler de tedirgin. Rus halkı da tedirgin. Süreç Türkiye’yi de etkiliyor ve burada da tedirginliğe sebeb oluyor.

ABD, Ukrayna’da yıllardır eğitip donattığı Ukrayna milis güçleri, DSG ve PYD unsurlarından devşirilen savaşçılara ve paralı askerlere karşı Ruslar da Suriye ve Libya’daki WAGNER savaşçılarını ve Suriye’nin kontrolündeki paramiliter unsurları bölgeye sürerse durum ne olur dersiniz. Al sana yeni bir Suriye daha.

Sahi, o Rusların 69 km uzunluğundaki askeri konvoyu ne oldu? O da Irak’ın işgali sırasında gündeme gelen “Cehennem topu” gibi bir yalandı değil mi?

Tam yerine denk geldi, buraya bir manzara resmi koyalım. Hani küresel ısınma ve iklim değişikliği iddialarına karşı yeni bir iddia gündeme geldi: “Trakya Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Çamlıtepe, buzullardaki erimenin Atlas Okyanusu’ndaki sıcak su akıntılarının kesilmesine neden olmaya başladığını ve Avrupa’nın gelecek yıllarda “buzul dönemi” tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi.”

Alın size “acar” bir haber daha: “Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açması sebebiyle Rusya’da demirleyen içerisinde tonlarca ayçiçeği yağı barındıran yük gemileri Türkiye’de gündem olmuştu. Gemiler, Yisk Limanı’ndan çarşamba günü hareket etmişti. Yisk Limanı Mairupol’un hemen karşısındaki, Azak denizinde bir liman. Bu gemiler orada yüklü bekliyorlarmış ve anlaşılan çatışma çıkınca Yisk’e sığınmışlar. Rusya Donesk ve Luhansk’taki belirsizlikler sonucu limandaki yığılmayı bu şekilde çözmüş oluyor. Yüklü gemiler limanlara hapsolmuş durumdayken, Türkiye’deki tahıl ve yağ krizi hem Rusya, hem de Türkiye için bir fırsat oldu. Bu ürünlerin parası da Türkiye’deki bankalara yatırılacak olması da ayrıca finans sorununu çözdü. Böylece 40 gemi de yüklerinden kurtulup işine devam edebilecek. Bakarsınız gemileri de alırız.

Dünya işleri böyledir, kime niyet kime kısmet. Mustafa Kemal’in yatı “MV Savarona”nın hikayesi de buna benzer bir hikayedir.

Aslında bu gemiler bir şekilde bize sığınabilirlerdi de. Çanakkale’de öyle olmadı mı, hatta kaptan ve tayfasına vatandaşlık da verirdik, al sana yeni bir “Polonezköy hikayesi”! Ya da “Malakan hikayesi”! Savaşlar sürprizlerle doludur. Ukrayna’da henüz savaş başlamadı. Bir operasyon sözkonusu ve hikaye Ukrayna’da başlayan ve bitecek olan bir hikaye de değil.

Bu arada Kuzey Kore’nin “Canavar” adını verdiği, Nükleer başlık kapasitesine sahip kıtalararası /Balistik füzesini önümüzdeki günlerde denemesi bekleniyor. Bu “Canavar” Çin Canavarı mı, yoksa Yuhanna vahyinde sözü edilen “Kıyamet Canavarı” mı? Göreceğiz! Selâm ve dua ile.