HAMİD HİLMİZADE
ABD ve İsrail'i, her yıl mübarek ramazan ayının son cumasındaki Dünya Kudüs Günü öncesi Arap ve Müslümanları tahrik etmeye iten şeyin, tesadüf mü yoksa boş uğraşılar mı olduğunu bilemiyoruz. Ortadoğu'nun şu aralar kıskanılacak şartlar yaşamadığı söylenebilir. Kasıtlı küstahça hareketlenmeler ümmet için kötülük biçiyor. Görünen o ki ümmetin kaderi, 100 yılı aşkın süredir açgözlü güçlerin oyunlarına maruz kalan doğal kaynaklar denizi üzerinde bulunması nedeniyle, emperyalist üşüşmelere maruz kalmak...Filistin sorunu en ağır hasarı verdi
Bölge halkları, 20. yüzyılın başlarında kaynaklarının yağmalanması ve Batı'nın içişleriyle hükümetlerine yönelik müdahalelerinin sonucunda bu duruma geldi. Britanya emperyalizminin Filistin'de Siyonist bir oluşum ekmesi, ümmete ağır hasar verdi. Ümmet, İsrail'in doğal ve meşru olmayan bir biçimde bölgeye yerleştirilmesi ve bu oluşumun belirli aralıklarla Ortadoğu'daki Batılı ve Siyonist emperyalist projelerin hayata geçirilmesi arka planında kriz, çekişmeler ve savaş çıkarması nedeniyle ağır bir bedel ödüyor.
Basra Körfezi'ndeki yabancı güç konuşlanmasının, despot Irak rejiminin 1991'de Kuveyt'i işgal etmesi sonrasında arttığı biliniyor. Irak rejimi o dönemde, Bağdat'taki Amerikan büyükelçisinden Saddam'la Kuveytliler arasındaki anlaşmazlıklara müdahale etmeyeceklerine dair mesajlar almıştı. Saddam bu durumu, komşu ülkenin işgaline yeşil ışık yakılması olarak algıladı.
Bu macera Körfez ülkelerinin süper güçlerle kendilerini tehditlerden korumaları için imzaladığı askeri anlaşmalardan hareketle, ABD, Britanya ve Fransız güçlerinin BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde bölgeye gelmesine hukuki ve uluslararası gerekçe sağladı. O sıralarda ABD komutasındaki koalisyon güçlerinin Saddam'ın ordusunu Kuveyt'ten çıkarması, üzerinde iyi çalışılmış bir dizi Batılı baskı ve önlemler akabinde Irak'ın işgaline ve 9 Nisan 2003'te Saddam rejiminin düşürülmesine zemin hazırladı.
O tarihten günümüze kadar ABD, bölgeyi ülkelerin ve halkların içişlerine müdahale ederek ve küstahça politikalar izleyerek saatli bombaya çevirdi. Despot Saddam'ın, Arap milletinin doğu kapısını savunduğu iddiasıyla sekiz yıl savaştıktan sonra Tahran'ın bütün haklarını kabul etmesinin ardından, İran doğal olarak hızla kazanım elde etti ve kalkındı.
Güçlü İran'a tahammül yok
Hiç kuşkusuz son iki yıldır, Tahran'la Washington arasında bir fırtına yaşanıyor. Bunun nedeni, Amerika'nın bölgesel ve uluslararası konumunu tekrar kazanan ve hatta 'Yeni Ortadoğu Projesi'ni hayata geçirme operasyonunun önüne engel teşkil eden bir İran İslam Cumhuriyeti'ne tahammül edememesiydi. İran bu engel rolünü, küstahça planlara karşı koyarak veya bu hegemonya kurmayı amaçlayan projede hedef alınan Arap ve İslami güçlere destek vererek oynuyor.
Şartlar İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın BM Genel Kurulu çalışmalarına katılmak için New York'u ziyaret etmesini gerektirdi ve kendisine Columbia üniversitesi öğrencileriyle tarihi bir buluşma gerçekleştirerek adil ve meşru bakış açılarını sunmasına olanak sağladı. Gerçi üniversite rektörünün İran liderine dil uzatması, utanç verici ve tahrik edici ifadeler kullanması, ne misafirperverliğin gerekleriyle örtüştü ne de bilimsel akademik havayla...
İran yılmayacak
İran İslam Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanının New York'ta mantıklı, nesnel ve akademik bir üslupla sunduğu meşru sorunların dünya standartlarında siyasi ve medyatik sonuçlar getirdiği kuşkusuz.
Fakat Ahmedinecad zarafettten uzak davranışlara maruz kaldı. Bu davranışlar, ABD yönetiminin, araçlarının ve uygulamalarının iğrenç yüzünü dünya kamuoyu ve özellikle de, George W. Bush ve aşırılık yanlısı çevresi liderliğindeki Beyaz Saray'ın, 'teröre karşı savaş' iddiasıyla yol açtığı skandallara karşı duyulan aşırı öfke eşliğinde bu yıl Dünya Kudüs Günü'nü kutlamaya hazırlanan Arap ve İslam ümmetinin evlatları önünde bir kez daha gözler önüne serdi.
Columbia Üniversitesi rektörünün ABD yönetiminin ve Siyonist çevrelerin telkiniyle ortaya koyduğu davranış, yangına körükle gitmekle eşdeğerdi. Ramazan ayının son cumasında milyonlarca İranlı, düzenleyecekleri yürüyüşlerin yanı sıra ümmetin bütün üyelerinin Filistin, Mescid-i Aksa ve diğer meşru Arap sorunlarıyla dayanıştığını ifade ederek ve işgalci İsrail'in zibidi Amerikalı 'baba'nın desteğiyle işlediği bütün suçları kınayarak büyük ölçüde etkisiz bırakacak. (İran'da Arapça yayımlanan Vifak gazetesi, 2 Ekim 2007)