Isırmalarıyla bilinen ‘dörtayaklılar’ın davranışlarıyla ilgili bir araştırma yazısında, ‘Ne zaman okşanmaya ihtiyacı olduğunu hissettirmek için dostça davranışlar sergiledikleri; ne zaman hırçınlaşacakları, ne zaman açık bir saldırıya geçecekleri, ne zaman gayet sakin gibi görüntü vererek bir anda saldırıp ısırmak için müsait zamanı sinsice bekledikleri’ resimli olarak da anlatan ilginç tespitler vardı.
***
Anayasada yapılacak kısmî değişiklikler için referandum kararı verildiğinin ilk bir buçuk ayında, başta Almanya, Avusturya ve Hollanda olmak üzere Batı Avrupa ülkelerinin sadece medya organlarının değil, hükûmetlerin ve onların güdümündeki terör odaklarının da, bu referandumda ‘Hayır’ cephesinin kazanması için, diplomatik teamülleri en akıl almaz yöntemlerle çiğneyip açıkça devreye girdiklerini tekrara gerek bile yok.. Buna rağmen, içerdeki ‘muhalefet’in, -beklenenin tersine- yumuşak bir ‘Hayır’ propagandası yürütmesini, pek hayra alâmet saymayanlar, yine de vardı. Çünkü, referandumda ‘Hayır’ çıksa bile, ‘Bu bir seçim değil.. İstikrar bozulmaz, kaosmeydana gelmez.. Çünkü, Cumhurbaşkanı yerinde, Hükûmet yerinde, Meclis yerinde.. Niye kaosolsun ki..’ diyordu, muhalefet lideri..
***
Bu gelişmeler devam ederken..
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da, Diyarbakır’daki mitinginde, dış entrika merkezlerin ve terör odaklarının, ‘Hayır’ denilmesi için bir koro halinde geliştirdikleri söyleme de dikkati çektikten sonra, amma kendi hür iradesiyle oy kullananların her birisini aynı şekilde değerlendirip, ‘Evet’diyecek olanlar ne kadar saygın ise ‘Hayır’diyenler de o kadar saygındır..' dediği bir sırada..
***
Bir CHP milletvekili, partisine yakın bir TV kanalında, 31 Mart akşamı, ‘Evet..’ oyu verenleri ‘denize dökmek’ten söz etti alçakça bir tehditle... Bu seviyesiz kişi, ‘Diyelim ki ‘Evet’çıktı, kimse heveslenmesin. (…) Ulan sizi İzmir'e kadar kovalamazsak anamızdan emdiğimiz süt helal olmasın. Sizi de, sizin yedi göbek sülalenizi de bütün emperyalistleri de yine İzmir'den denize dökeriz!’ diyordu.
Bu kişi, eleştiriler üzerine, sözlerinin çarpıtıldığından yakındı, utanmadan bir de yalan söylüyordu.
Bu sözlerle gaza gelen ve partisinin Genel Başkanlığı’ndan utanç verici şekilde ayrılmak zorunda kalan kişi de, 3 Nisan günü yaptığı konuşmada, aynı pespâye lafları tekrarladı ve ‘Hayır’ diyenlerin zafer kazanması halinde, ‘9 Eylûl 1922’de İzmir’de düşmanı denize döktüğümüz gibi, (…) O sevinci yaşayacağız’ diyerek koroya katıldı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Rize’de 3 Nisan günü, ‘Ana muhalefetin bir vekili çıkmış, ‘Evet’ diyenleri İzmir’de denize dökmekten bahsediyor.. Haddini bil! (…) Sana adım attırmazlar, adım! Sen bu milleti ne zannediyorsun? Bu ne terbiyesizlik!’ diyordu.
***
Referandum kampanyasının başından beri sâkin bir çizgi takip ediyor gibi gözüken, gerçekte ise, sinsice fırsat bekleyen muhalefet lideri ise osözleri tasvip etmediğini söylemekle yetindi. Arkasından da, 15 Temmuz Darbe Hıyaneti’ için ‘kontrollü bir darbe’ iddiasında bulundu. Delili de darbe saatinin 21:30’a, 6 saat kadar erkene alınması idi. Bu da, o darbeden haberdar olunduğunu gösteriyordu, ona göre!.. (Darbeci askerler ise yargılamalarında, bu erkene alınışın, MİT Müsteşarı’nın Genelkurmay’da görülmesi üzerine, deşifre oldukları korkusundan kaynaklandığını söylüyorlar.)
Bu iddianın, o darbenin bastırılmasının hemen ardından, Tayyip Erdoğan’ın öldürülememiş olmasından hayıflanarak hangi emperyalist merkezlerde üretildiği biliniyor. Yani, bu iddiaya tutunanlar, hangi şer odaklarının güdümünde olduklarını da bir daha ortaya koydu.
***
Bizim sözümüz de şudur: 15 Temmuz gecesi hainlerin savaş uçaklarının, füze ve tanklarının karşısında ‘Allah’u Ekber!’ diye direnen ve yüzlerce kurban veren veo darbe hıyanetini ezan ve salâ sesleri arasında boğan halkımız bu alçakça tehdit ve entrikalar karşısında da, yine direnecektir; liderini bulmuş bir Müslüman halkın inançlı kararlılığıyla..
stargazete