Partinin 3 sacayağı vardı hani.. Gül, Erdoğan ve Arınç.. Peki ne oldu da şimdi ayrıldılar..
Ayrılmadılar ki, diyebilirsiniz.. Resmen bir ayrılık yok, ama Gül ve eşi hâlâ, Gezi’nin ilk günlerindeki eylemcilere sempati duyduklarını söylüyorlar..
Gül’ün çoğu Kayserili olan arkadaşları, tıpkı AK Parti’nin kuruluş günlerinde kurdukları PAM gibi yeni bir oluşumun içindeler diyeceğim, “yok böyle bir şey” diyecekler. Ama bu ifadeyi şöyle yumuşatarak söyleyeyim: Gül’ün yakın çevresi, Türkiye’nin siyasi gündemindeki dalgalanmaları yakından izleyerek değişen ve gelişen dengelere göre, yeni politik alternatifler ve senaryolar üzerinde zihinsel bir hazırlık yapmak üzere istişarelerde bulunuyorlar..
Cemaat Erdoğan’a karşı Gül’ü, kendine daha yakın hissedebilir.. Gül de siyasi ağırlığını artırmak adına ve bir denge oluşturmak için cemaate yakın durabilir..
Gül’ün böyle bir tavrı olmasa Hacı Boydak mesela bugün durduğu yerdeki ısrarını sürdürebilir mi?
Ya da Boydak bu tavrı ile hem kendine ve hem de Gül’e zarar verdiğinin farkında mı!
Gül, makamı ve konumu itibarı ile denge unsuru olması gerektiğini gerekçe göstererek bugünki politikasını meşrulaştırmak isteyebilir. Ama kendi çevresinin tavrı Gül’ün mesajlarının yorumlanmasında yol gösterici olacaktır..
Gül, Avrupa’ya daha yakın, sıcak mesajlar veren bir lider.. Tabii burada “Hangi Avrupa” sorusunu da sormak gerek! Artık ne bir tek ABD var, ne de bir tek Avrupa..
Gül hakkında genel izlenim şu, ya Cumhurbaşkanı olmak istiyor ya da aktif siyasete geri dönmek.. 3’üncünün dördüncüsü Cemil Çiçek. Zaten o da parti içinde ayrı bir denge unsuru. Zaten Cumhurbaşkanlığına vekalet ediyor.. Herkese eşit mesafede. Ama Erdoğan’la çatışmamaya özen gösteriyor.. Gül polemiğe girmiyor gibi gözükse de, başbakanla aynı yöne bakmadıkları ve aynı şeyleri söylemedikleri yönünde bir kanaat var..
Sacayağının 3. ismi Arınç, bu zincirin en zayıf halkası gibi gözüküyor.. Aile çevresi itibarı ile Cemaat ve Risale-i Nur çevrelerine yakın..
Gül’ün seçildiği seçimde; ya Erdoğan aday olur ya da Gül, ikisi de aday değilse, ben adayım demişti. Gül Çankaya’ya gitti, Arınç daha sonra Meclis Başkanı oldu, bugün de Başbakan Yardımcısı.. Hükümet Sözcüsü.. Ama yarın ne olacağı belli değil.. Henüz emekli olmak istemiyor. Belediye başkanlığı için düşünülen bir isim de değil..
Son dershane olayı, cemaatin ne AK Parti ne de tabanda çok güçlü bir kitleye dayanmadığını gösterdi.. Ne cemaat üzerinden Erdoğan’a karşı tavır koyma hesabı yapanlar, ne de parti içindeki birtakım kişilerin cemaat üzerinden pazarlık yapma hesabı yapanlar buradan çıkarak bir mesafe katedebilir.. Erdoğan bugün düne göre çok daha güçlü. Daha kararlı bir politika izleyecek..
Parti dışı muhalefet gibi, parti içi muhalefet hesabı yapanlar da çuvalladılar..
Bu kişilerin bundan sonra söz ve fiillerine daha çok dikkat etmeleri gerekir. Ne söyledikleri kadar bunun toplum tarafından nasıl anlaşıldığını da hesaba katmaları gerekir..
Toplum bugün yaşananları 28 Şubat’la kıyaslayanları, Koç’u sahiplenip, Erdoğan’a karşı tavır koyanları farklı bir gözle değerlendiriyor.. Toplumda dershane konusunun, devam eden bir gerilim politikasının son halkası olduğu görüşü hakim..
Gelinen noktada “Diyalog” ve “Hoşgörü” olayının gerçek hayatta pek de karşılığı olmadığı görüldü.. Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok etti. Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan oldular.. “Siyaset dışı” olma iddiasının da gerçek olmadığı anlaşıldı. Siyasi ve bürokratik alanda kadrolaşma çabaları deşifre oldu.. Bundan sonra partileşirler mi, ya da nasıl siyasi bir yol izlerler bilmiyorum.. Bu seçimde bu inatlaşmanın sandığa nasıl yansıyacağını göreceğiz.. Aslında cemaat bir parti değil, ama iktidarın gizli koalisyonu gibi bir rol oynamak istiyordu sanki.. Bu arada dün darbecilere karşı bir sürü iddiayı ekrana taşıyanların, şimdi içeridekiler için üzüntü duymalarının arkasındaki derin gerçek de herkes için ciddi bir merak konusu..
Cemaat çevrelerindeki bu derin çelişki, her gün yeni konu başlıkları ile çeşitlenerek büyüyor.. Bu durumda cemaatin genişlemesinin sürüp sürmeyeceği merak konusu.. Parti ve cemaat arasında bir tercih yapmak zorunda kalanların nerede duracakları da önemli.. Bu ayrışma bir çözülmeye sebeb olursa, bu çözülme nereye kadar gider..
Cemaat içinde bu sonucu hazırlayan, süreci örgütleyen kadroların yapı içindeki rollerine ve bundan sonraki gelişmelere de bakmak gerek..
Sanırım şimdi Gül de, Arınç da, Çiçek de durumu yeniden gözden geçirmek zorunda kalacak. Arınç bu kadar gerilimli ortamda torunlarının yanına gitmeyi düşünmesi sürpriz bir durum değil..
Gül adının, kapalı kapılar arkasında daha fazla birileri için siyasi malzeme olmaması gerek..
Aylar önce yazmıştım. Bugün de yazıyorum. Gül, İslam Konferansı’nın Genel Sekreteri olabilir. Teşkilatın eş merkezi İstanbul’a getirilip, İslam İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde İslam ülkeleri arasında ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel, askeri, finansal birçok projeye imza atılabilir.. Böyle bir rol için iç politikaya yönelik siyasi tartışmalardan uzak durması gerekir..
Biliyorum, burada adı geçen herkes bu söylenenlerden rahatsızlık duyacaktır. Aslında bunlar herkesin her yerde konuştuğu konular, sorduğu sorular. Birilerinin bunları yazması gerekiyordu. Ben yazdım. Dost acı söyler.. Biz hepimiz birbirimize muhtacız. Birbirimize takiye yapamayız, birbirimize karşı kazanacak bir zaferimiz yok, birlikte kazanacağımız tek bir zafer var.. Kimsenin yüzüne başka konuşup, arkasından farklı konuşmak istemem.. Ben dahil, inşallah hepimiz bir kere daha kendimizi gözden geçiririz.. Selâm ve dua ile.
yeniakit