Taraf Gazetesi'nin haberine göre Cumhurbaşkanı'nın "vatana ihanet" dışında bir iddiayla suçlanamayacağı kuralından hareket eden Gül, Anayasa Mahkemesi'nde savunma yapmamaya karar verdi.
Bu karar, öncelikle Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AK Parti aleyhindeki davasına Cumhurbaşkanı Gül'ü dahil etmesinin, ardından da Anayasa Mahkemesi'nin davayı Gül yönünden de kabul etmesinin "Anayasa'nın ihlali" anlamına geldiği görüşüne dayanıyor.
Çankaya Köşkü yetkililerine göre, "Cumhurbaşkanı Gül, kapatma davasıyla yaratılan bu hukuksuzluğun parçası olmamak için savunma yapmayı reddediyor."
Cumhurbaşkanı'nın savunma yapmama kararını ve gerekçelerini Tarafa anlatan iki Çankaya Köşkü yetkilisi de, Gül'ün yargılanmasına ilişkin kararın "Anayasa'ya aykırı" olduğunu, Gül'ün savunma yaparak "Cumhurbaşkanlığı makamını Anayasa'ya ayları bir süreç içine sokmak istemediğini" vurguladılar.
Gül'ün hukukçu kurmaylarıyla geçen hafta sonu Çankaya'da bir toplantı yapıp savunmasına ilişkin yönlendirici bilgi ve belgeleri AK Parti'ye gönderdiği yönündeki haberler de bu kaynaklarca yalanlandı.
Köşk'ün hukuk işlerinden sorumlu bir yetkilisi, "Cumhurbaşkanı'ndan partiye talimat gitmedi" dedi.
Aynı kaynak, Gül'ün dışişleri bakanlığı dönemindeki hak ve özgürlüklerin genişletilmesinden yana bir konuşmasını suç unsuru sayan iddianamenin "hukuki bir zemin üzerine oturmadığını" ve bu durumun Cumhurbaşkanı'nın savunma yapmaktan imtina etmesinin diğer bir gerekçesi olduğunu açıkladı.
AK Parti'nin üç ana klasörde topladığı savunma metninde Cumhurbaşkanı Gül'le ilgili bir bölüm yok.
Böylece, dava sürecinde, Gül aleyhindeki iddiaların yanıtlandığı tek yer, AK Parti'nin 30 Nisan 20Û8'de, Yargıtay Başsavcısı'nın iddianamesine karşı Anayasa Mahkemesi'ne sunduğu ön cevaplarla sınırlı kalacak.
Söz konusu metnin 68 ile 74. sayfalan arasındaki "Tarafsız Cumhurbaşkanı siyasi parti davasına dahil edilemez" başlıklı bölümde, iddianamenin Gül hakkındaki kısmının Anayasa'ya aykırılığı üzerinde durulmuş; ayrıca Cumhurbaşkanı'mn dışişleri bakanlığı görevi sırasındaki beyan ve genelgeleri nedeniyle suçlanmasının yasalara uygun olmadığı vurgulanmıştı.
AK Parti aleyhindeki davanın Abdullah Gül yönünden kabulü Anayasa Mahkemesi'ni bölmüş; karar Haşim Kılıç, Sacit Adalı, Serdar Özgüldür ve Serruh Kaleli'nin karşı oylarına rağmen dörde karşı yedi oyla alınmıştı.
Karara katılmayan üyelerin tezi, "Anayasa'nın 105. maddesine göre, Cumhurbaşkanı'nın resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil yargıya başvurulamayacağı, Cumhurbaşkanı'nın daha önceki sözlerinden dolayı bir partinin sorumlu tutulmasının da Anayasa'nın 104. ve 105. maddelerine aykırı olduğu" yönündeydi.
Karara muhalif üyeler, "Devletin başı olan bir kişinin sözleriyle bir partinin kapatılmasına neden olduğunu söylemek Cumhurbaşkanının sorumsuzluk ilkesine uymaz" diyerek iddianamedeki sorumluluk kabulünün Anayasa'nın 101. maddesine aykırı olduğuna da işaret etmişlerdi.