Gülenistler de Bush gibi... Ya onlardansın, ya da onların düşmanı!

Hasan Karakaya

Bizim, “Kenan Evren’le ilgili tavrımız” belli... Biz, daha Kenan Evren “sağ”ve hatta “en kudretli günlerinde” iken kendini eleştirdik... 

Bu yüzden de; “1980-84 yılları” arasında “Selimiye Kışlası, komşu kapımız” oldu!..

“Askeri mahkemelerde” yargılandık, hemen her hafta “2-3 duruşma”ya çıktık!.. Hakkımızda “onlarca dâvâ” açılmıştı ve her dâvâda, hakkımızda“163’e 4’ten, 8 ila 15 yıl arasında hapis cezası” isteniyordu!..

Uzatmayalım... Çok çektik.

Evren, bize çok çektirdi!..

Dolayısıyla, ona karşı tavrımız, “12 Eylül 1980’den bu yana” hiç değişmedi...

Sonrasını da söyleyeyim;

Bugün, “isim ve şirket” değiştirip, “Akit” adını almak zorunda kalan gazetemiz “Vakit”in yayın hayatına atıldığı tarih, 12 Eylül 1993’tür!..

Dikkat edin;

12 Eylül 1993...

“Özellikle” bu tarihte “yayın hayatı”na atıldık... 

Çünkü biz; bazı “dalaksız”ların ve “Beyaz Türk” olmaya özenen “Kürt ve Arap”ların iddia ettiği gibi, “darbe”nin; sadece “sol”a karşı değil, aynı zamanda “Müslüman”lara karşı da yapıldığını çok çok iyi biliyorduk!..

Bırakın bilmeyi;

Bunu bire bir yaşamıştık!..

12 Eylül Darbesi; bütün darbeler gibi, nihayetinde “milli irade”ye karşı yapılmıştı...

Akit’in, 12 Eylül 1993’te yayın hayatına atılmış olması da; sırf “darbelere karşı çıkma, milli iradenin yanında olma” şuurundan kaynaklanmıştır!..

O tarihten bu yana da;

Hep “milli irade”nin yanında olduk...

PARALEL, EVREN’İ NİYE GÖRMEDİ?

Malûmlarınız olduğu üzre;

“Evren’in öldüğü 9 Mayıs 2015 Cumartesi günü”nden bu yana da, Evren’le ilgili haberleri hep “manşet” veya “sürmanşet”lerimizden verdik!..

11 Mayıs Pazartesi günü;

“Haklarını helâl etmediler” sürmanşetiyle çıktık.

“Evren’in toprağa verildiği günün ertesi”nde de, yani 13 Mayıs Çarşambagünü, yine sürmanşetten “Cuntacılara ibretlik ders” başlığını kullandık!.. Öyle ya, Evren’in cenaze törenine “millet”ten katılan olmamış, mağdurlar da; “Hakkımızı helâl etmiyoruz” diye haykırmışlardı!..

Lâfı uzatmaya gerek yok...

12 Eylül 1993’ten bu yana, Evren’i hep eleştirdik, hakkında, tek cümlelik olumlu haber yapmadık!..

Sağken de, öldükten sonra da!..

Ama, “önceki günkü gazeteler”e bakarken dikkatimi çekti...

“Fetullah Gülen’in bir gülüşüne servetimi feda ederim” diyen Akın İpek’in gazetesi Bugün’ün “birinci sayfası”nda, “Evren’in cenaze töreni ile ilgili tek satır haber yok”tu!..

Haberi “iç sayfa”ya atmışlardı!..

Zaman gazetesine de baktım...

O da, birinci sayfasında, “birbuçuk sütuna ufacık bir haber” yapmıştı... Evet, evet; “genişliği 6.5 cm, yüksekliği 10 cm” olan bir haber!..

Merak ettim;

“Bir darbeci, bir diktatör, bir despot toprağa veriliyor” ama; Zaman veBugün, adeta “yasak savma” kabilinden ya “ufacık” haber veriyor, ya da hiç görmüyor!..

BU TAVRIN SEBEBİ NE?

Oysa, sırf “gazetecilik” açısından bile, bu olay, “büyük bir olay”dır!.. Bütün gazeteler; bu olayı “manşet” veya “sürmanşet”lerinden verirken, Zamanve Bugün, acaba niye görmezden geldiler?!?..

Merak ettim;

l Acaba, Evren; “ısrarlı davetlere rağmen Fetullah Gülen’le görüşmeyi kabul etmediği” için mi?..

“12 Eylül döneminde, Fetullah Gülen’i Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılattığı” için mi?..

Bu da, ayrı bir mesele...

Tamam, o dönemde “mahkeme”ye verildi, hatta hakkında “yakalama”kararı çıkartılıp, duvarlara “aranıyor” diye fotoğrafları asıldı ama, Fetullah Gülen; hiçbir zaman aranmadı, dolayısıyla yakalanamadı!!!..

Meselâ, “arandığı” günlerde Erzurum’daki evine gitti... 

Polis; “onun orada olduğunu bile bile” eve baskın yapmadı!..  

Haa, yaptı, ama; 

“Gülen evi terkettikten sonra!”

Anlayacağınız;

“Dostlar alışverişte görsün” kabilinden bir “arama”ydı bu!..

Hem sonra; “Türkiye çapında aranan”(!) bir adam; hiç “İzmir’de” aranmaz mı?.. Ama Fetullah Gülen, İzmir’de “elini-kolunu sallaya sallaya” dolaştı!..

Her neyse... 

Biz “soru”larımıza devam edelim... 

Zaman ve Bugün, “Evren’in ölümü”nü, acaba niye görmezden geldi?..

“Bir üniversitenin profesörleri” Evren’e gidip; “Hiç olmazsa Gülen’in okullarını görün” dediklerinde, Evren; “Okullarını gördüm, biliyorum... Atatürk resimleriyle filan donatmışlar ama, melânet, okullarda değil ki!.. Melânet, okulların dışında yapılıyor!.. Zeki çocukları alıp, Abi’ler ve Abla’lar vasıtasıyla beyinlerini yıkıyorlar” diye cevap verdiği için mi?..

l Ya da; “hediye(!) etmek istedikleri saati” kabul etmeyip, bunun “rüşvet”olduğunu söylediği için mi?..

l Yoksa, “davet ricacıları”nın ısrarları üzerine, “Tamam, Fetullah Gülen’le görüşeceğim!.. Ama, bana gelirken kravat takıp gelsin!” dediği için mi?..

Sorular çok... Ama, bu kadarı yeter... Zaman ve Bugün, Evren’in cenaze törenini, bütün bu sebeplerden dolayı mı görmezden geldi acaba?..

Oysa; “dost” da olsalar, “düşman” da olsalar, “tavır”larını koyarlar ve meselâ “Diktatör protestolarla uğurlandı” diyebilirlerdi!..

Ama hayır demediler!..

MASON DAYANIŞMASI MI?

“Görmezden geldiklerini” görünce, içime bir kurt düştü!.. 

Bu “görmezden geliş”in arkasında, sakın “Mason dayanışması” olmasın!..

Öyle ya; gazeteler “Evren’in yükseliş hikâyesi”ni şöyle yazdı:

Kenan Evren Ege Ordu Komutanı’ydı.

Emekliliği yaklaşmıştı.

“Genelkurmay Başkanı olacağını” aklından bile geçirmiyordu.

Doğum yeri olan Manisa Akhisar’a yerleşecekti.

140 metrekarelik bir ev almıştı.

“Hemşerileri, akrabaları, arkadaşları” ile ömrünü orada sakin bir yaşamla sürdürmeyi planlamıştı.

Ama... Bir anda her şey değişti.

Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun resen emekliye sevkedildi...

1977’nin Ağustos ayı sonunda ise Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün Ali Fethi Esener’in Kara Kuvvetleri Komutanlığı hakkında kararnameyiimzalamaması üzerine, Üçüncü Ordu Komutanı Esener’in yanı sıra Birinci Ordu Komutanı Adnan Ersöz ile İkinci Ordu Komutanı Şükrü Olcay da emekli edilmişlerdi.

Ege Ordu Komutanlığı’ndan emekli olmaya hazırlanan Kenan Evren, önündeki 4 komutanın birden “elenmesiyle” Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getirilmişti.

Altı ay sonra da (Mart 1978) Genelkurmay Başkanı olmuştu!

Evren Paşa’nın Nurettin Ersin’e tercih edilme nedeni olarak “Kore” kıdemi gösterilmiştir.

Kenan Evren, savaşın ardından Kore’de kalan Türk Tugayı’nda 1958-59yıllarında görev yapmıştı...

O dönemde, Amerikan subaylarının da yer aldığı bir “mason locası”nda yemin edip, “mason” olmuştur.

Daha ilerisine gidelim:

Evren’in, NATO’nun Türkiye’deki Gizli Ordusu’nda da rütbesi “üst düzeyde” idi!

Kenan Evren’in “aradan sıyrılışı” bir “piyango” gibi görünse de veya böyle gösterilmiş olsa da...

“Derin bir tasarım”dır: “Türkiye’deki Gladio” üç yıl sonra yapacağı askeri darbeye “lider” seçiyordu.

Herhalde anladınız... Bu yazılanlar da gösteriyor ki, Evren önce “Mason Locası”na girmiş, daha sonra da “önü açılmış” ve “Genelkurmay Başkanlığı”na kadar yükseltilmiş!..

Sizler, buradaki “katakulli”ye dikkat kesilirken, ben “farklı bir soru”soracağım:

“Fetullah Gülen de mason değil midir?”

Hem de;

15 Mart 1967’den beri!..

Malûm; “Fetullah Gülen’in Masonluğu”na dair belgeler ve yemin metni, geçtiğimiz haftalarda Yeni Şafak’ta yayınlanmıştı... 

Yine malûm ki; 

“Her konuda zırt-pırt açıklamalar” yapan Fetullah Gülen, bir açıklama yapıp da; “Hayır, mason değilim” dememişti!..

Şimdi, soru şu:

l Fetullah Gülen’i “mahkeme”ye veren, duvarlara “aranıyor” afişleri astırtan Kenan Evren, onu niye “yakalattıramadı?!?”

“İkisi de mason olduğu için mi?”

Bir soru daha:

l Kenan Evren’in “masonluğu” ile ilgili yazılar, “12 Mayıs” günü, yani tam da “Evren’in gömüleceği” gün çıktı!.. Zaman ve Bugün gazeteleri, acaba,“Fetullah Gülen’in masonluğu” ile ilgili yeni bir tartışmaya yol açmamak için mi, cenaze törenini “görmezden” geldi?..

 “Kurt” bu ya, içime düştü bir defa ve sürekli kemiriyor!.. 

Zaman ve Bugün, bu “görmezden gelme”ye bir “kılıf” bulurlarsa, sevinirim!..

GÖRMEZ’E BU KİNLERİ NİYE?

Öyle ya; 

Kenan Evren’i “görmezden gelen” bu gazeteler, Diyanet İşleri BaşkanıMehmet Görmez’i, sürekli “görüyor”, sürekli “dövüyor!”

Acaba niye?..

Paralelci gazetelerin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e gösterdiği“tepki”nin, koyduğu “ambargo”nun sebebi, Görmez’in; 31 Mayıs 2012tarihinde, Kazakistan’ın başkenti Astana’da sarfettiği sözler olabilir mi acaba?..

Malûm, Astana’da “Türk gazeteciler”in sorularına cevap veren Görmez demişti ki;

“Dinlerarası diyalog olmaz, din adamları arasında diyalog olur.

Yani iki farklı dinden din adamı oturup, örneğin çevre ile ilgili, savaşlarla ilgili bir konuyu görüşebilir, bu diyalogdur. 

Ancak dinler arası diyalog olmaz.

Dinler birbirine dönüştürülemez, din adamları dünya ile ilgili yaşanan sorunları tartışır.” 

Sormak lâzım değil mi;

Mehmet Görmez’den rahatsızlıklarının sebebi; “Dinlerarası diyalog olmaz”demesi midir?..

Yoksa, Mehmet Görmez’in; “Cemaat’in dışladığı Kemalettin Özdemir’e görev verebileceklerini” söylemesi mi?..

Nuh Albayrak, önceki günkü Star’da, bu olayın “perde arkası”nı yazdı... 

“Cemaatten kavgalı ayrılan Kemalettin Özdemir”e görev verileceğinin bildirilmesinden 2 saat sonra; önce “Cemaat’in en büyük Abi’lerinden Mustafa Özcan” gelmiş Mehmet Görmez’in yanına... “Bu atama çok sakıncalı” demiş; “Hocamız istemiyor!.. Ona görev vermeyin!”

Sonra, dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, bir adamını göndermiş Mehmet Görmez’in yanına ve o da, “kaset”le uyarı(!) yapmış!..

Ne var ki, Mehmet Görmez“Bu makamda böyle rezalet olmaz” demiş ve o “kasetçi”yi huzurundan kovmuş!..

Sizin anlayacağınız;

Mehmet Görmez’in, “Dinlerarası diyalog olmaz” demesi!.. “Cemaatle kavgalı Kemalettin Özdemir’e görev vereceğini” açıklaması ve “kasetçiyi huzurundan kovması” üzerine; Mehmet Görmez’e zaten “diş bileyen”Paralelci vatandaşlar, “düğmeye basarlar” ve Görmez’in “infaz” emrini verirler!..

TETİKÇİLERİ DEMİRTAŞ!

İşin ilginç tarafı;

“İnfazın tetikçisi” olarak da, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ı görevlendirirler!..  .

Lütfen dikkat... 

Selahattin Demirtaş’ın; “Diyanet’i kapatacağız!.. Mehmet Görmez, bindiği makam aracını iade etsin!” şeklindeki sözleri; “Paralel’le, kapalı kapılar ardında yaşadığı büyük aşk” sonrasındadır!..

TAM BİR BUSH KAFASI!

Fazla uzatmayacağım!..

“Evren’i görmeyen” ama “Mehmet Görmez’i gören” bu vatandaşlar, tam da“Bush oğlu Bush kafasında”lar!..

Ne diyordu Bush oğlu Bush;

“Ya bendensin,

Ya da benim düşmanım!”

“Gülenist”ler de öyle!..

“Kendilerinden olmayan” herkese “düşman”lar, herkese “kin ve nefret”besliyorlar!..

Örnekler ortada!..

************************************************************************

Ethem Sancak’tan Aydın Doğan’a bomba gibi sorular!

“Star, Akşam ve Güneş gazeteleri” ile “Kanal 24 televizyonu”nun sahibi olan Ethem Sancak, önceki gün açmış ağzını, yummuş gözünü...

Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök için; “Okyanus ötesinin parçası oldular”deyip, bir dizi soru yöneltmiş Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök’e!..

“Bana Yakup Cemil diyen arkadaşa soruyorum: Milliyet gazetesi nasıl el değiştirdi?.. Milliyet’in el değiştirmesinin, Abdi İpekçi’nin öldürülmesi ile bir ilişkisi var mıydı?”

“Erol Simavi, Türkiye’den nasıl kaçırtıldı?.. Hürriyet nasıl el değiştirdi?.. Bunlar, neyin karşılığında yapıldı?”

“Dışbank’ı nasıl aldılar, kaça alıp, kaça sattılar?.. POAŞ’ı nasıl aldılar, kaça alıp, kaça sattılar?.. Bu alışverişler esnasında kimler esir alındı, kimlere tetikçilik yaptırıldı?”

“İş Bankası Genel Müdürü Ünal Korukçu nasıl teslim oldu ve arkasından genel müdür POAŞ ve Dışbank satışına nasıl onay verdi?.. Bunlardan ne kadar servetler edinildi?”

Ethem Sancak’ın soruları bunlar... Acaba cevapları kim verecek?..

Aydın Doğan mı, Ertuğrul Özkök mü, yoksa “Aydın Doğan’ın Özel Kalem Müdürlüğü”nü yapmaya başlayan Ahmet Hakan mı?..

Bu sorulara, biri cevap vermeli!..

yeniakit