Sayıları gittikçe azalsa da bazı Müslümanların gündemi hiç takip etmeyip dünyaya, olan bitenlere gözünü kapatmasına karşılık; çoğu Müslüman gündemin etkisinde kalarak yalan haber ve bilgi kirliliğinin kurbanı oluyor. Kendileri ve dinleri için çok kıymetli olan saatlerini her akşam haberlere ayırıp edilgen bir şekilde haber bombardımanına muhâtap oluyorlar. Genç Müslümanların çoğu her gün internetteki gazeteleri, haber sitelerini takip etmek için, hazinelerden daha kıymetli zamanlarını hebâ ediyorlar. Küfürbaz bir insanla arkadaşlık kurup kendi kutsallarına sövmesine fırsat veren, sonra bundan morali bozulup şikâyet eden, ama her gün bu davranışını tekrar edip küfürbaz ahlâksızla arkadaşlığını sürdüren zekâ özürlü kimselere benziyor İslâm düşmanı medyayı sürekli takip eden ve morali bozulanların hali.
İletişim çağı da denilen yaşadığımız zamanda, medyadaki haberler, reklamlar ve tabii ki köşe yazıları, hatta çizgi filmler vb. hiç de mâsum, tarafsız ve objektif kabul edilemez. İslâm düşmanları görevlerini hakkıyla yerine getirmek için risklere atılabiliyor, fedâkârlıklara göğüs gerebiliyor. Müslümanlar da ya onların ekmeğine bilinçsizce yağ sürüyor veya en azından onların silah gibi kullandıkları kirli kalemlerinin mikroplarından etkileniyor; en azından morallerini bozmalarına fırsat veriyor.
Yıllardır Müslümanlar, kendi gündemlerini bile tespit edemiyorlar. İslâm topraklarını işgalleri altında tutan tâğûtî güçler, her taraflarından kuşattıkları Müslümanlara kendi konumlarını ciddiyetle değerlendirip çözüm yolları aramaları için bırakın eylemi, fikrî zemin bile bırakmamak için var güçleriyle çalışıyor ve başarıyorlar. Kur''ânî gerçeklik ışığında düşündüğümüzde bu, onlardan beklenen olağan bir davranış. Elbette onlar insanları hidâyetten dalâlete, nurdan zulmetlere çıkarmaya çalışacaklardır. Müslüman için anormal olan bir durum varsa, o da şu: Onun bir delikten iki kere de değil, yüzlerce defadır ısırıldığı halde, yine o ve benzeri deliği kapatmaya, deliğin içindeki zararlının haddini bildirmeye gayret etmemesi.
Hep müdâfaa halinde Müslüman. O müdâfaa da, kendisine verilen sınırlı yetki ve dar çerçeve içinde. Unutuyor ki o, bu şartlarla müdâfaaya çekildikçe düşman saldırıları artacak ve o daima mağlup olmaya devam edecektir. Unutuyor ki, en iyi müdâfaa hücumdur ve ancak hücum etmekle savaş kazanılır.
Evet, devamlı hücuma geçen, istedikleri an, diledikleri şekilde ve canları çektiği yerlere olanca güç ve imkânlarıyla saldıran kâfirler oluyor. Müslümanlar da ihtiyar âciz kadınlar gibi sadece bu durumdan yakınıyorlar. İzzetli, onurlu olması gereken tüm dünyadaki ümmetin durumu içler acısı: Tâğutların emrinde ve güdümünde, Yahûdi haber ajanslarının etki alanında, her taraftan kuşatılmış ve işgale uğramış konumda. Hele, kurtarıcı adaylarına düşman olan, gardiyanlarına ise övgüler sunan, cellatlarına hayran ve âşık olanlar var ki, bunların tasviri için kelimeler yetersiz kalmakta"
Ümmetin sadece toprakları değil; ondan çok daha önemli gönülleri ve kafaları işgal edilmiş vaziyette. En acısı işgalin farkında olmamak, hatta işgalcilerle işbirliği yapmak, bilinçsiz de olsa onlara yardımcı olmak. 20. Asrın başından bu yana, yerli ve yabancı zâlimlerin işgali öylesine büyük ki, müdâfaacıların kafalarında ve kalplerinde de büyük çapta izler ve derin yaralar bıraktı. Câmii, dinî mektep ve benzerlerinin işgalden aldığı yara, tahribat ve tahrifat, tabiî olarak elbette oralardan yetişen Müslümanlarda da görülecekti. Bundan dolayıdır ki, yıllardır Müslümanlar, bütüncü değil, parçacı; inkılâpçı değil, ıslahatçı; radikal değil, uzlaşmacı olarak bazı müdâfaa ve isteklerde bulunmakla yetindiler; bu özelliklere kesinlikle uymak kaydıyla küçük hücumlara geçmekle avundular.
Gündemi Takip mi, Gündemi Belirlemek mi?
Zamanın çocuğu, aktüalitenin oyuncağı, olayların ve çevrenin kulu, gündemlerin yönlendirdiği insan haline gelemez, gelmemeli Müslüman. Yeryüzünün halifesi olmak için yaratıldığını (2/Bakara, 30) unutmaması gereken ve tüm arzdaki fitneyi kaldırmak için mücadele ile görevli olan (2/Bakara, 193; 8/Enfâl, 39) ve tüm dünyadaki fesâdı kaldırmaya çalışıp (11/Hûd, 116-117) yeryüzünü ıslah etmekten sorumlu olacak Mü''minler, gündelik ve geçici şeylerle vakitlerini harcayamazlar. Vakit de Allah''ın büyük bir nimetidir ve her ânından insan hesaba çekilecektir.
Halkı etkileyen gündemleri takip etmeden bu konudaki mesajımızı veremeyiz. Gündemlere gözümüzü ve kulağımızı kapatarak bunların etkisindeki toplumu bu konularda aydınlatamayız. Elbette Müslüman ferâseti ve yorumlama kabiliyetiyle gündemi takip etmeliyiz, ama bunun da bir ölçüsü, sınırı vardır. Demek istediğim; edilgen değil, etken olmak; pasif değil, aktif olmak; yönlenen değil, yönlendirici olmak, müdafaaya çekilen değil, hücuma geçen olmak. Ertesi gün için pek bir değeri kalmayacak olan basit gündemlerin oltasına takılmadan, kendi gündemimizi (hatta toplumun gündemini) kendimiz tespit ve tayin edecek seviyeye yükselmeliyiz. Egemen güçlerin ve yalancı medyanın etkisinde kalan değil; kamuoyunu en güzel şekilde yönlendiren gündemlerimizle toplumun karşısına çıkabilmeliyiz.
Televizyonsuz yaşanabilir, gazetesiz olabilir, internete takılmadan günümüz geçebilir. Ama Kur''an''sız, Peygambersiz bir yaşayış, hayat bile değildir; canlı cenaze olmak, hayat süren leş haline gelmektir: "Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlüne icâbet edin, uyun." (8/Enfâl, 24)
Selâm olsun, Kur''an''ın ölümsüz gündemini, gün geçtikçe tazelenen hayat veren mesajını iç dünyasına ve dış dünyasına hâkim kılma gayreti veren aktif Müslümanlara"
Vuslat Dergisi