“Bekleyin inananlar, bahar gelecek bahar!”
“Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın!”
Biraz sabır. 2014 zor bir yıl olacak, ama bu sancılar bir doğum sancısına işaret ediyor.. Süreç Hz. Yusuf’un Mısır yolculuğuna benziyor sanki.. Zor imtihan sürecinde kimin nerede durduğu, derin pazarlıklar, derin ilişkiler deşifre oluyor..
Şimdi vahiyle yüzleşme zamanıdır.. Şeyhlerinize, liderlerinize ve örgütlerinize göre bir din icad etmeyin, Allah’ın kitabı, Resul’ün sünneti yolumuz olmalı.. İstişare ve şûradan ayrılmamalıyız, din büyüklerimizi İlah ve Rab edinmemeliyiz! Mezhep, tarikat, siyaset ve fikir ayrılıklarımız bizi ümmetten ayırmamalı.. Bunların hepsi zanni şeylerdir. İlmi zan, hüsnü zan, ama sonuçta zannidir..
İmam-ı Azam, İmam-ı Şafi, İmam-ı Caferi Sadık kendi fıkhi ihtilaflarını “öbür taraf”la keşif yolu ile çözemezken birilerinin bu kapı kendi tasarrufundaymış gibi göstermesi doğru değil.. Hz. Ali ve Hz. Ayşe’nin bile ihtilaflarını çözmek konusunda bu kapı kullanılmadığına göre, herkesin ihtiyat etmesi gerek. Şeyhler ve dini önderlere öyle misyonlar yüklenmeye başlandı ki, o roller peygamberlere bile verilmedi.
Bu dönemde Şiilik, Sufilik, Selefilik, Vehhabi gelenek, geleneksel dini kurumlar, modern akımlar, hepsi yeniden masaya yatırılacak.. İnşallah verimli ve bereketli bir dönem yaşayacağız. Sel gidip kum kalacak, bu zor günler geçtiğinde güzel günler göreceğiz inşallah!
Biliyorsunuz, 28 Şubat’ta Sisi bir senaryo yazdı, Kalkancı oynadı.. Kalkancı gibi birinin peşine düşenlerimiz oldu! Tasavvuf bu kadar ucuz mu Allah aşkına..
Şimdi birileri Mevlana-Aşk filan diye uçuyor..
Bir zamanlar Adnan Hoca’nın, Yaşar Nuri’nin peşine takıldı birileri. Tarihselcilerimiz, mealcilerimiz, siyaseti din sananlar, modernistler, ne ararsan var.. Kur’an’daki her şeyi sembol olarak görenler var şimdi bir de..
Sadece cemaatten ibaret değil dert.. Her cemaatin aslında kendi içine bakması gerekir yeniden. Hepimizin daha doğrusu..
AK Parti’nin de kendi içini gözden geçirmesi gerekir. Diğer vakıfların, derneklerin de. Örgüt milliyetçiliği körlüğünden kurtulmamız gerekir..
Servet ve iktidarı ele geçirenlerden nefsine yenik düşenlerin sapkınlıklarını da not etmek gerekir bu arada.. İnandıkları gibi yaşamak yerine, konsept evlerde yaşadıkları gibi inanmaya başlıyorlar.. Evangelist İslam, Protestan İslam, Kalvinist İslam. Ya da Euro İslam, Protestan İslam da diyebilirsiniz adına.. Agnostik bir mümin ve atomize olmuş bir cemaat düşünebilir misiniz! İnternetin de olumsuz etkisi ile bugün önümüzde böyle bir sorun da var.. Yine internet kullanarak, bu olumsuzluklara karşı da direnebiliriz aslında..
Birileri dini değiştiremeyince, din algısını değiştirmeye yöneldi. Muhkemleri bırakıp müteşabihleri tevil ederek insanların zihinlerini bulandırmaya çalışıyorlar..
Sakın sizi şeytan Kur’an’la aldatmasın..
Sizi Allah, Resul, Kitap ve ümmetin birliğine, iman edenlerin kardeşliğine çağırmayan, sizi diğer Müslüman kardeşlerinizden uzaklaştıran, onlarla temas kurmanızı, onların toplantılarına katılmanızı engelleyenlerden kaçın.. Kim ki sizi kendi tarikat, siyaset, mezhep, meşrebine, kendi liderine, örgütüne değil de Allah’a, resulüne, kitabına, vahdete çağırıyorsa, oraya gidin..
“Biz Müslümanlardanız” diyenden daha güzel sözlü kim olabilir..
Biz tek bir cemaat, tek bir ümmet, tek bir milletiz.. Aynı Allah’a, resulüne ve kitabına iman edenler, tek bir cemaattir. Her zaman söylüyorum, kim ki farklı bir cemaatten söz ediyorsa, kendine ya yeni bir ilah, ya yeni bir kitap, ya da yeni bir resul uydurmuştur..
Kendi yandaşlarını Mehdiyet misyonu içinde görenler, siz onların fikrine katılmadığınız için sizi Deccaliyetin aldattığı biri olarak görebilirler.. Din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin! Gözümüze at gözlüğü takmayalım. Aklımızı kiraya vermeyelim..Tevhidden ayrılmayalım.. Sabredenlerden, şükredenlerden ve direnenlerden olalım.. İmanımızı Allah’a has kılalım. Sadece başımızdakilerin değişmesini istemeyelim, biz de kendimizi değiştirelim. Kur’an’la yüzleşelim. Yaşadığımız zamana ve mekana şahidlik edelim.. Biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Asıl değişmesi gereken biziz..
Bizler, Hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olmak zorundayız. Mü’minler dua ederken kendi ellerine bakarlar, çünkü, Allah sizin ellerinizle mazlumlara yardım etmek ve zalimleri cezalandırmak istemektedir. Eğer öyle yaparsanız, Allah sizi yeryüzünün varisi kılmak istemektedir. Yeryüzünü size mescid kılmak istemektedir.
Kadir-i mutlak ve bir olan Allah (cc) için zor olan bir şey yok.. O “ol” der ve o şey olur! O olanları görmekte, duymakta, bilmektedir ve hüküm sahibi olan O’dur. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olabilir.. Biz bilmeyiz Allah bilir.. Allah dilerse o esbabını da halkeden, kuyudaki Yusuf’u Mısır’a sultan eden Allah, her zaman ve her yerde hükmünü icra etti, ediyor ve edecek. Ve bil gaderi hayrihi ve şerrihi. Sonuçta biz O’nun rızasını aramakla emrolunduk.. Orızanın kaynağı ise vahiy ve sirettir.. Risalettir..
Bu işler ne zaman düzelecek diyenlere: “Kimbilir belki yarın, belki yarından da yakın!” Vadesi dolduğunda!
Erdem Bayazıt’ın dediği gibi: “Dünyanın kalbini dinle, geliyor adım adım / Dallar meyveye dursun, selama dursun zaman, / Sabır, savaş, zafer, Adım Müslüman!” “Bekleyin inananlar, bahar gelecek bahar!” Abdurrahim Karakoç’un dizelerindeki gibi “Kör dünyanın göbeğine Hak yol İslam Yazacağız” diye şiirler okuduğumuz 60’lı yıllardan bu güne gelişmeler, her şeye rağmen, darbelere rağmen gelişmeler hep doğru yönde ve ileri doğru oldu! Güzel günler göreceğiz inşallah. Selam ve dua ile..
YENİAKİT