Derin Gerçekler
Bugün Resulullah’ın vefat yıldönümü.
Ondan ayrı geçen yılların sayısı Miladi olarak 1392. (Hicrî Rabîulevvel 632)’de vefat ettiğine göre, bu sene hicri takvime göre 1445 olunca, ona göre hesaplamak gerekiyor. O alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberi idi.
Ve biz onun ümmeti idik.
Bir hafta sonrası ise Hac ve Kurban bayramımız var.
Bugünlere ne badireler atlatarak geldik. 2 Haziran 1941’de ezanın aslına uygun olarak Arapça okunmasını yasaklayan tasarı kanunlaşmıştı. Arapça ezan yasağı, 2 Haziran 1941 tarihinde kabul edilen 4055 sayılı kanunla yürürlüğe girdi.
16.6.1950’de ezan-ı Muhammedi’nin aslına uygun okunmasını yasaklayan kanununun cezası kaldırıldı. Kanun aynı gün 1/9 no’lu yazı ile Cumhurbaşkanlığına iletildi, Celal Bayar da aynı gün ve 4/533 sayılı yazıyla onaylayarak bu alnımıza çalınan kara leke 9 yıl sonra silinmiş oldu. Onaylanan Kanun 17.6.1950 tarihli ve 7535 sayılı Resmî gazetede ilan edilerek Ramazan ayının ilk gününde yürürlüğe girmişti. Bu sene bu “Ezan bayramını Kurban Bayramı’nın ilk günü kutlayacağız Miladi takvime göre.
Güler misiniz, ağlar mısınız bilmiyorum. Mescidi Aksa ve Kudüs işgal altında. Gazze’de kan gövdeyi götürüyor. Ülkemde köpekler ölmesin diye yürüyenler, Gazze’yi görmezden geliyorlar. Gazze’de yaşananlar karşısında İslam dünyasının tepkisi İsrailli Rabbiler ve vicdan sahibi kişiler kadar bile değil. Mekke ve Medine “Uluslararası sistem” le birlikte yürüyen bir rejiminin gölgesinde mahzun..
Dün Düzce’deydik. Gazze’yi konuştuk. Filistin’i, Kudüs’ü, Mescid-i aksa’yı konuştuk, ümmetin sessizliğini konuştuk. Filistin için BM’nin daha önce aldığı bir karar1967 sınırları ile ilgili. Filistin'in, İsrail'in Batı Şeria'daki işgaline son vererek 1967 sınırlarına çekilmesini halinde Batı Şeria, Suriye sınırındaki Golan Tepeleri ve Doğu Kudüs'ten tamamen çekilecek. Sonuçta İşgal altındaki topraklarda sığıntı bir Filistin, teklif edilen bize bu.
Bu senaryoyu 'Yüzyılın Anlaşması' diye reklam ediyorlar. Burada İsrail'in üstünlüğünü esas alan bir anlayış hakim. Bu bir normalleşme değil. Bu İsrail’in tanınması ile elini güçlendirecek bir senaryo. İsrail bir sonraki adımda Sina’ya doğru genişlemeyi düşünüyor. Gazze ile ilgili başka senaryoları var. Hatta Lübnan’daki Falanjistlerle anlaşıp Kuzeye doğru da genişleyebilir ve zaten büyük İsrail hedefinde Nil’den Fırat’a uzayan Arzı Mev’ud coğrafyası var. Hazara var, Karay var. Bu senaryo bir normalleşmeden çok İsrail’in varlık ve güvenliğini tahkim etmeye yönelik bir plan. Bu konuda taraflar eşit durumda değil. “Yüzyılın Anlaşmasına dayanarak Kudüs'ün başkent ilan edilmesi, Golan Tepeleri'nin işgali ABD tarafından tanındı. Bu konuda İslam ülkeleri ve tabi Arap dünyası kör, sağır, dilsizdi.
Dahlan senaryosu bugün yeniden ısıtılıp servis edilmeye çalışılıyor. Bugün gelinen noktada Suudi Arabistan, Mısır, BAE, Bahreyn ve Ürdün'de İsrail ile normalleşmeye çok önceden razı edilmişlerdi. Bu işin Takipçisi ise Kushner’di. BOP çerçevesinde Türkiye’nin de bu oyuna alet edilmesi söz konusu idi ve Kushner bu konuda Beştepe’de 28.2.2019’da Erdoğan’la da görüştü. 16 Nisan 2019’da da Berat Albayrak ABD’de. Kushner ile birlikte Trump ile bu konuları konuştu. Kushner Erdoğan’a sözkonusu görüşmede bu planı anlattı. Bu sözde barış anlaşması “İbrahim anlaşması” olarak 13 Ağustos'2020’deta ilan edilmişti.
Kabul etmemizi istedikleri, Başkenti doğu Kudüs olan, 1967 sınırlarına sıkıştırılmış Filistin bu.
6 Aralık 2017’de Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan "Yüzyılın Anlaşması" saçmalığının 2. Aşamasına geçildi. Bu aşamada İsrail’in bölge ülkelerinin ilişkileri normalleştirilmek isteniyordu. Bu süreçte Filistin ve Filistinlilerden hemen hemen hiç söz edilmiyor, onların görüşleri de sorulmuyordu.
İsrail 1948'den beri işgal ettiği topraklarda genişlemesini sürdürüyor. Bugün çaldıklarının pek azını geri verir ve 1967 sınırlarına geri çekilmeyi kabul ederse bunun Filistin için bir kazanım olacağı iddia ediliyor. Yerinden edilen Filistinlilerin kendi topraklarına dönmesini kimse konuşmuyor. Evet "Bu normalleşmede taraflar eşit değil". İsrail’in gölgesinde, şamar oğlanına döndürülmüş, İslam ülkelerinden Mescidi aksa konusundaki talepler ve Müslüman Filistin halkının dini taleplerine karşı kalkan olarak kullanacakları bir Filistin Filistin davasına değil, İsrail’e hizmet eder.
2003 Irak işgali ile sorun aslında bugün daha da içinden çıkılamaz hale geldi. Trump'ın 2017'de Riyad ziyareti sonrasındaki süreç ise, sadece Filistin halkının değil, Bölgedeki Arap ülkelerinin hizaya getirilmesi için bir milat oldu. BOP çerçevesinde de Türkiye’de “uluslararası sistemle birlikte hareket etme” konusunda bu sürece destek verecekti. Ama olmadı, olmuyor işte, böyle olmayacak. Herkesin bir planı var, Allah’ın da bir hükmü var.
İslam medeniyeti, Ahlak ve erdem temelli Hılful Fudul, Hak ve adalet temelli Medine sözleşmesi, Katılımcı, çoğulcu, Hürriyet temelli Hz. Ömer’in Kudüs beyannamesi üzerinde yükselir. Tarihlerinde ilk kez, kendi içlerinde bile barışık olmayan Museviler, Hz. Ömer beyannamesi sonrasında ve Müslümanların bölgenin hizmetkarı olduğu dönemde barış içinde yaşadılar. Hz. Ömer beyannamesi herkes için en iyi olandır.
Filistin topraklarında, Filistin halkının Hakkı, özgürlüğü ve güvenliği tartışmasız garanti altına alınmalıdır. Bugün orada yaşayanlar değil, tüm dünyadaki Filistin diasporasının geri dönüşünü kapsamayan bir anlaşma kabul edilemez.
Bölgedeki sorun, Filistin halkının geleceğinden ibaret değil.. Kudüs Müslümanlar, Hristiyanlar ve Museviler için özel ve farklı bir anlam taşımaktadır. Kudüs Museviler için tarihi ve kültürel bir Miras olarak öne çıkmaktadır. Süleyman Mabedi ise onlara göre Kıral Süleyman’ın inşa ettiği bir mabeddir. Onlar Hz. Davud ve Hz. Süleyman’ı peygamber kabul etmiyorlar. Oysa onlar bizim peygamberlerimiz. Hristiyanlar için Kıyamet ve Doğuş kiliseleri ile ayrı ve farklı bir öneme sahiptir.
Kudüs bu anlamda tek başına siyasi devletlerin başkenti olmasının ötesinde çok daha fazla bir değer ve anlam taşımaktadır. Orada Rabbi Musevilerin Hukuku, Siyonistlerin taleplerinin üstündedir. Kudüs siyasi çatışma ve hesaplaşmaların arenası olamaz.
Müslümanlar için ise Kudüs’te, İlk Kıblemiz olan Mescid-i Aksa ve İsra’nin gerçekleştiği makam olarak Ömer Mescidinin dini ve tarihi anlamları vardır. Kudüs İsrail ve Filistin’den ibaret bir mekan değildir. Kudüs Müslümanların, Hristiyanların ve Musevilerin ortak değeridir. Mescid-i Aksa ise, Hz. İbrahim’e, Hz.İshak’a, Yakub’a, Hz. Musa’ya, Hz. Davud’a, Hz. Süleyman’a, Hz. Zekeriya’ya, Hz. İsa’ya peygamber olarak iman eden bir topluluk olarak ve onların manevi mirasçıları olarak Bütün Müslümanlar burada hak sahibidirler.
Kudüs’ü kucaklayan Arz-ı Mev’ud coğrafyası da yine bu anlamda sadece Nil ile Fırat arasındaki ülkeler olarak, Türkiye, Irak, Suriye, Kuveyt, Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan, Mısırın kendi özel meselesi olamaz. Bu coğrafya Vahiy coğrafyasıdır. Bu anlamda Osmanlı bu bölgeye hakim olma iddiasında bulunmamış ve kendini “Hadimül Harameyn” olarak, yani bu Hz. Adem’den başlayarak, Hz. Nuh ve Hz. İbrahim’le devam eden vahiy coğrafyasının hizmetkarı olarak tanımlamıştır.
Eğer İsrail, Gazze’lileri tehcir ederek, Diasporadaki Filistinlilerin geri dönüşünü kabul etmeyeceği bir uzlaşmadan söz ediyorsa, bu mümkün değil. Ve bu çatışma bitmez. Ve sonunda İsrail böyle bir ortamda varlığını ilanihaye sürdüremez. İsrail Gazze operasyonu ile kendini bütün dünyada insanların gözünde bitirdi. Siyonizm de bitti. Habat senaryoları da.
Biz Kurban bayramına hazırlanırken, Hac mevsiminde İbrahimi bir duruşla Şeytan taşlamaya hazırlanıyoruz. Davud aleyhisselam’ın sapan taşı Filistinli çocukların elinde bugün. Hz. Süleyman’ın duası bizimle. İsra’nın makamına Resulullah’ın tayyi zaman ve tayyi mekan yolculuğu ve Hz. Süleyman’ın Belkis’in tahtı ile ilgili harikaların yaşandığı bir coğrafyada, Hz. Musa’ya yol arkadaşlığı yapan Hızır aleyhisselam’ın rehberliği bize yol gösterecek. Büyü bozulacak ve uyanacağız.
Şeytani bir sarhoşlukla öldürdüğünüzü sandığınız çocukların ruhları sizi uyutmayacak ve döktüğünüz kanda boğacaklar, göreceksiniz.
Sahi, Türkiye’nin yönetimine aday olan partiler ve özellikle CHP’nin yöneticileri, Laikçiler, bu gerçeklerden ne kadar haberdarlar. Özür Özel Hamas’ı terör örgütü olarak görüyor. Siyonizm, Habat, Global Reset, TransHumanizm onları LGBT kadar bile ilgilendirmiyor sanırım .
Şeytan sizi kandırdı. Hz. Musa’nın lanetlediklerinden oldunuz. “Dinle ey İsrail” diye başlayan emri dinlemediniz. O on emre uymadınız. Ve Allah’ın laneti sizi bulacak, belki de, sizin için tarihin sonu olacak İlahi bir gazabla bu dünyadan ayrılacak ve cehenneme yuvarlanacaksınız.
Sizin için Gazab ve lanet sebebi olan işleriniz karşısında size karşı sessiz kalanlar ya da size yardım edenler yok mu, korkarım sizi yakacak ateş, onlara da dokunacak.
Ya Rab bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil.
Selam ve dua ile.