Müslümanlar olarak Hacc ve Kurban ibadeti günlerindeyiz.
Hacc ve Kurban, genel hatlarıyla, Hz. İbrahîm’in sünneti’nin ihyası ve o sembollerde anlatılmak istenen mânânın idrak edilmesidir.
Her dinî inancın ve hattâ ideolojilerin bile kutsadıkları bir takım zaman ve mekânlar vardır.
***
Budistlerin hacc ziyaretleri, kutsal bilinen sarp ve karlı bir dağ başına, iki ay kadar süren ve sadece yağsız- tuzsuz bir arpa çorbası içilerek ve yaya olarak gidilen ve her 15-20 metrede bir, yüzükoyun yere yatılıp dualar okunarak yapılan son derece zahmetli bir yolculuğu içermektedir.
Brahmanizmde ise, ‘Seylan adasında kutsal bilinen incir ağacının altında, oğlunu tanrısına kurban etmek isteyen bir kral’ın, sadakatinin tanrısı tarafından denenmesinden sonra bir koç ile ödüllendirilmesi menkıbesi Hz. İbrahîm ‘qıssa’sının tahrife uğramış bir versiyonunu hatırlatmıyor mu?
***
Yahudiler için Kudüs /Yeruşalim/Jerusalem’in nasıl kutsal bir mekân olarak görüldüğü biliniyor. Tevrat’ta da, ‘Rabb’in, İbrahîm’i denemek için, oğlunu kurban etmesini istediği’anlatılır. Ve Hz. İbrahîm de emri yerine getirmek isteyince, ‘Biricik oğlunu benden esirgemedin..’ denilir. O da gönderilen koçu sunar Rabb’ine..
Hz. İbrahîm’ menkıbesini Hristiyanlar da biliyorlar. Ayrıca, başta Hz. Îsâ’nın yaşadığı Kudüs ve civarı olmak üzere, ‘hristiyan azizler’in yaşadığı yerler de Kilise tarafından kutsanarak hacc mekânı olarak ilan edilir.
***
Biz Müslümanlar da, Kudüs’ü, Mekke ve Medine’yi kutsal mekânlar olarak biliriz.
Duanın yapılması veya ulaştırılması için belirli bir mekâna gerek olmadığı açık olduğu halde, insanlar inançları ve ibadetleri için bir takım maddî noktaları da belirlemek ihtiyacını duyarlar. Nitekim, herbirimiz de dünyadan ayrılan yakınlarımızın, sevdiklerimizin ruhlarına dua etmek için mezarı başına gitmek isteriz. Bu, izahı zor fıtrî bir ihtiyaçtır.
Müslümanların bazı mâbed ve türbeleri ibret almak değil de kutsamak için ziyaret ediyorlarsa, bu elbette İslam tarafından reddedilir. Ama, bu gibi ziyaretleri bir ilkellikolarak değerlendiren ve her türlü kutsal anlayışına savaş açmak iddiasını taşıyan materyalist ve ateist çevreler de, kendi değerlerinin öncüsü saydıkları ve ikonlaştırdıkları, putlaştırdıkları kişilerin mezarlarını bir ‘laik kutsal mekân’ olarak ziyaret etmiyor ve (hattâ, resmî baskılarla) ziyaret ettirmiyorlar mı?
***
Bu açıdan bakıldığında daha bir görürüz ki, çerçevesi Kur’an veSünnet’le belirlenmiş olan Hacc ve Kurban ibadetimiz ve o esnâda yapılması gerekli olanlar, Hacc mekanlarının ziyaret ve tavafı, putkıranların piri Hz. İbrahîm’in sünneti çevresinde şekillenen ve sembollerde ifadesini bulan bir inanç eylemidi.
Ama özü itibariyle de, Hz. İbrahîm, çok ileri yaşta bir evlad sahibi olup, her ânında kalbi onun sevgisiyle dopdolu, İsmail’inin sevgisi bütün hayatının şekillendirmeye başlayınca, kurtarıcı ilahî ihtar geldi: Oğlunu, Rabb’in için qurban et..
***
Bu ihtar, bütün zaman ve mekânlardaki bütün ibadullah için sürekli yapılan bir ihtar değil midir? Ve biz bunu yapabiliyor ve bütün sevgilerimizi Hâlık’ımıza, Rabb’imize olan sevgiye göre ölçülü hâle getirebiliyor muyuz?
Hacc ve Kurban’ın bize verdiği en önemli mesajlardan birisi de, insanlar arasındaki her türlü ırk, renk, cins, zengin-fakir, makam vs. her türlü farkını bir tarafa koyup, bütün insanların Allah tarafından hürr olarak yaratıldığı ve Allah huzurunda taqvâ ve fazîletten başka bir üstünlük ölçüsünün olmadığı mânâsıdır.
Ve Haccederken ve kurban’larımızı Allah için keserken, kafa ve kalbimizi sahiden, sevgi ve nefretlerimizi Allah’ın ölçülerine göre şekillendirmek ve biz de, dış dünyamızda veya zihnimizde oluşturduğumuz putlara savaş açıp, İsmail’lerimizi Hz. İbrahîm gibi fedâ edebiliyor muyuz?
***
Evet, Hacc ve Kurban’ın her merhalesi, böylesine çetin bir imtihandan geçiştir. Sadece, seyahat etmek ya da bir hayvanı kesmek değil..
Bu duygu ve düşüncelerle, bu ibadetin bereketine ermek temennisiyle, bayramınızı tebrik ediyorum.
stargazete