Hafife alınan ‘Beqa Mes’elesi’, bütün bölgeyi tehdit ederken..

Selâhaddin Çakırgil

Suriye’nin uluslararası hukuk açısından resmî hükûmeti sayılan Beşşar Esed rejiminin, bu ülkede 8 sene önceden beri kontrolü, yitirdiğini tekrara gerek yok. Ülkesi parça parça.. Halk milyonlar halinde ölümle karşı karşıya ve 7-8 milyonu bulan sığınmacılar ülke nüfusunun üçte biri.. 

Baas Partisi ve ülkenin (en fazla) yüzde 12’lik bir azlık inanç grubundan (baba-oğul) Esed Hanedanı’nın 50 küsur yıl öncelerde iktidara gelişleri de askerî darbe ile olmuştu ve Baasçı diktatörlük şeklinde devam ediyordu. Ama, uluslararası denilen bir ucûbe hukuk anlayışına göre, legal bir hükûmet sayılıyordu. idi.  Ancaak, 8 yıl öncesinde bir çok arab ülkesindeki diktatörlükleri arka arkaya deviren halk patlamaları Şam’a da ulaşınca.. 

Ortaya çıkan sosyal yangının kendisine de sıçramaması için, Türkiye bir komşuluk vazifesi gereğince üzerine düşeni yapmaya çalıştı. Çünkü, 100 sene öncesine kadar 400 yıl birlikte yaşanmışlık ve 910 km.lik de bir ortak sınır vardı ortada.. 

O günler ve sonrasında olan-biteni dünkü yazıda özetle hatırlatmaya çalışmıştık..

***

Bugün Suriye’nin Fırat’ın batısındaki bölümünde Rusya ve İran, kuzeydeki sınır şeritinde Türkiye; Fırat’ın doğusunda ise, B. Amerika ve müttefikleri tarafından, DEAŞ’a karşı mücadele için diyerek, donatılan PKK /YPG güçleri hâkim konumuna geteirilmiş durumda.. Ülkenin resmî ve legal rejimi ise, güyâ, Beşşar Esed Hükûmeti..

Bu durumda, önceden ne diyeceği kestirilemeyen ve bir günde bile 3-4 farklı karar açıklayabilen  bir Amerikan Başkanı var ki.. Onunla nasıl bir dış siyaset kurulabilir, söyleyebilmek zor.. (Nitekim, Trump, son olarak dün de, PKK güçlerinin Türkiye’ye galebe çalmasının çok zor olduğunu, 30- 35 km. güneye doğru geri çekilmelerini  beklediğini söyledi..)

***

İşte bu durumda, Arab Birliği Teşkilatı da, Suriye’nin doğusu ve kuzey sınırını işgal etmeye kalkışan PKK/YPG terör örgütüne karşı Türkiye’nin başlattığı askerî harekâtı, Suriye’nin işgali olarak niteleyip yaptırımlar düşündüklerini açıklamış.. 

Müslüman arab halklarının, ‘Arab Hıyanet Birliği’ diye andığı kuklalar kulübü görünümlü bu örgütün, B. Amerika, sionist İsrail rejimi, Rusya ve diğer emperial güçler karşısında hiç böyle celâllendiğini gören var mı? 

Ama, daha hainâne olanı da var..

***

Taa başından beri Türkiye’nin askerî ve malî desteğiyle ayakta durmaya çalışan Kuzey Kıbrıs’ın  Cumhurbaşkanı diye anılan Mustafa Akıncı’nın sözleri, Arab Birliği’nin açıklamasından daha mı hafif?  

Neymiş, askerî harekât durdurulmalı ve dialog yoluna başvurulmalı imiş;  yıllardır o dialog kapısı aşındırılmamış  gibi..  Ama, sonucu bir oyalama ve kandırmadan başka neydi ki? 

Taşıdığı sıfatı uluslararası planda bile baş ağrıtabilecek şekilde kullanabilecek bu kişiye haddi bildirilmelidir!

***

Bir de doğuda İran var.. İran resmî makamları da, ‘Suriye devletinin toprak bütünlüğü’nü çiğnemiş gibi, Türkiye askerinin çekilmesi gerektiğini açıklıyor.. Cuma günü de, bütün büyük şehirlerin Cuma hutbelerinde, Türkiye aleyhine değerlendirmelere yer verildi. 

Niyeymiş.. Efendim, ‘Güvenlik, tecavüzle elde edilemez’miş..  ‘Tecavüz’ dediği, yani,  Suriye’de  Fırat’ın doğusunu, o büyük bölgeyi Amerikan yardımıyla ele geçiren PKK güçleri üzerine Türkiye tarafından gerçekleştirilen askerî harekât..   

Türkiye’nin ‘askerî harekât’ı, bir saldırganlığı bertaraf etmeye yönelik.. 

Üstelik, İran lideri Ali Khameneî, Suriye’de, Lübnan’da, Yemen’de ve diğer her noktada, sınır ötelerinde gözetleme ve teyakkuz halinde bulunmanın mutlaka gerekli olduğunu daha geçen hafta, söylememiş miydi? Ve, Haleb’de onbinleri öldürerek o güzelim şehri harabeye çeviren ‘Haşd-i Şa’bî’ güçlerinin kim tarafından yönetildiği bilinmiyor gibi.. 

Sizin için caiz olan, başkasına gelince?

***

Bölgemizde, herkesi herkese düşman etmek hedefi işte böyle şeytanca.. ‘Beqa Mes’elesi’ni istihza konusu yapanlar, bugünkü tablo karşısında umulur ki, uyanırlar.