Ayetullah Hamenei, hakkın teşhisinde kriterin çehreler olmadığını hatırlatarak şöyle konuştu: 'Bazen kimi tanınmış çehreler de yanlış bir çizgiye sapmış olabilirler. Bu yüzden 'hak ve batıl'ı şahıslara göre değil, basiretle ayırmak gerekir. İmam Humeyni buyurmaktaydı ki, 'eğer ben İslam'dan koparsam, halk benden yüz çevirir.' Demek ki, hakkı teşhis kriteri, İslam'ın kendisidir ve basiretli hareket sayesinde düşmanın planını kavramak gerekir.'
Besic üyelerini nefisle mücadeleye, cihad-ı ekbere daha fazla uymaya çağıran İnkılap Rehberi sözlerini şöyle sürdürdü: 'Bugün olayların doğru bir biçimde anlaşılabilmesi için var olan yollardan biri düşmanın gündemini takip etmektir. Günümüzde düşmanın gündeminde yer alan temel çizgilerden biri yumuşak savaş ve ülkedeki gerçeklerin tersyüz edilmesidir.'
İslam İnkılabı Rehberi düşmanın İslami İran'daki gerçekleri değişik göstermek için sürdürdüğü yoğun propagandalara işaretle konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Bu durum düşmanın içine düştüğü zaafı ve milletimiz ve yetkililerimizin sürdürdüğü büyük hareket karşısında acze düştüklerini göstermektedir. Bu propagandalarda ülkedeki ekonomik durum umut kırıcı ve çıkmaza doğru gidildiği imajıyla birlikte yansıtılmak istenmektedir. Oysa durum tamamen tersinedir. İslam nizamının gerçeklerini tersyüz etme propagandaları düşmanın otuz yıldır başvurduğu bir yöntemdir. Elbette bu propagandalar son yıllarda yoğunluk kazanmıştır. Zira hükümet ve yetkililer inkılabın temel ilkelerini daha ciddi ve yüksek perdeden dillendirmektedirler. Son yıllarda yetkililer tıpkı halk gibidir, onların benzeridir. Halk da bunu hissetti ve bu konu İslam nizamının muhaliflerinin rahatsızlığına yol açtı.'
Ayetullah Hamenei, dış politika alanında da benzeri yöntemlere başvurulduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: 'İslam nizamının düşmanları ve kimi fitneciler, İran'ın dünyada haysiyetini yitirdiğini ve alçaldığını iddia etmekteler. Oysa bugün İran İslam Cumhuriyeti'nin onur ve haysiyeti dünyanın diğer milletlerine oranla azalmak bir yana, giderek artmış durumdadır. Lübnan halkının İran Cumhurbaşkanı'nı coşkuyla karşılaması buna örnektir. Bu görkemli karşılama dünyanın hiç bir yerinde ve hiç bir cumhurbaşkanı için gerçekleşmeyecektir. İran Cumhurbaşkanı'nın Lübnan ziyareti ve orada nasıl karşılandığının küçümsenmemesi gerekir. Bugün İslam nizamının önemli yetkilileri hangi İslam ülkesine giderlerse gitsinler, halk önlenmediği takdirde Lübnan'daki karşılama yine tekrarlanır. Bu durum İran milleti için azamet ve iftihar kaynağıdır. Eğer devlet, kendi halkından kopsa ve eğer milyonlarca genç de onu coşkuyla desteklemeseydi, kesinlikle Lübnan'da da bu sahneler yaşanmazdı.'
İslam İnkılabı Rehberi daha sonra İslami İran ve İslam ümmetini aydınlık yarınların beklediğini ifadeyle şunları söyledi: 'İran milletinin İslam ve Kur'an çizgisindeki kesintisiz hareketi İslami İran için parlak ve ileri bir geleceği muştulamaktadır. Bu durum İslam dünyası ve müslüman milletlerin uyanışı üzerinde büyük etkiler uyandıracaktır.'