Üstüne vazife mi diye bir soru vardır..
Askerler ve hakimler, en az konuşması gereken kişilerdir.
Askerler konuşacaksa bunu kendi aralarında ve siyasi amirleri ile konuşabilirler. Yoksa askeri konular ulu orta yapılacak konuşmalar değildir. Hele hele onay ve red makamı hiç değildir..
Askerler adına halka mesaj vermesi gereken bir otorite varsa, o da Milli Savunma Bakanıdır, Genel Kurmay Başkanı değil..
Askerlerin bırakın hükümeti ya da parlamentoyu muhatap alan, yön gösteren bir tavır içine girmesi, herhangi bir vatandaşı ve yurttaş topluluğunu hedef alması bile mümkün değildir..
Bu sadece karşı olma anlamına değil, destek de veremez. "Bu doğrudur" da diyemez.. Bugün destek veren, yarın karşı koyma hakkını kendinde bulur o zaman!
Milli Güvenlik açısından bir risk, tehdit algılaması sözkonusu ise, bunu hükümete iletir, o kadar! Kimse kendini üstün görmesin ya da daha vatansever gibi de göstermesin..
TSK"nın öncelikle yapması gereken kendi içine dönüp bakması ve mıntıka temizliği başlatmasıdır. "Aleme verirler binlerce nizamat, bin seyyie bulunur hanelerinde" diye bir söz vardır.. Başkalarının gözünde çöp arayanlar, önce kendi gözlerindeki Balyoz"u, Ergenekon"u, Karargah Evleri"ni çıkartmalıdırlar.. Vatanseverliklerini önce kendileri ile ilgili bir konuda göstermelidirler..
Benim sık sık ısrarla söylediğim bir şey var, CHP kapatılmalıdır ve Diyanet özerk olmalıdır diye. Genelkurmay açıklama yapsa ve bana destek verse, "Dilipak haklı" dese, yine ben karşı çıkardım. Bu konu TSK"yı ilgilendirmez çünkü.. Beni savunan bir şey de söylese bu yanlıştır..
Söyledikleri şeyin doğru mu, yanlış mı olduğu ayrı bir konu, sürece müdahale etmek istemesi ayrı bir konu..
TSK"daki bireylerin ülkeleri için kaygı duydukları şeyler olması ayrı bir şey, bunu kurumsal olarak dile getirmeleri ayrı bir şey..
Kamuoyuna bir açıklama yapmaları gerekiyorsa da, kullanacakları üslub çok önemli..
TSK dediğiniz yapının içinde piramidal bir yapı var. Tepede generaller, onun altında kurmay subaylar, onun altında subaylar, yedek subaylar, astsubaylar, erbaş ve erler... Bu arada maaşlı personel var. İstihbarat elemanları ve korucular da ayrı bir topluluk oluşturuyor. Bir de görünmeyen başka bir yapılanmadan söz ediliyor. Bugün bu tartışılıyor her yerde. Nerede başlayıp, nerede bittiği belli olmayan bir yapı.. Mesela Altemur Kılıç"ın bu yapıdaki yeri nedir?
Kim, kim adına açıklama yapıyor?. Emir-komuta içinde tartışma mı olur? Askerin görüşünü soran var mı? Peki biri onlar adına nasıl konuşabilir?
Askerlerin ikide bir çıkıp görüş açıklaması, hedef göstermesi, birilerine aba altından sopa göstermesi hoş bir şey değil.
Muhtıra dönemi filan artık sona ermeli..
Konuşan asker disiplinsiz askerdir. Konuşan bir asker kendini tartışmaya açar. Toplumun gözünde tartışmalı bir konuma düşen ordu saygınlığını ve gücünü kaybeder.
Hele hele kendi yurttaşına doğru söylemeyen, gerçekleri örten, siyasi tartışmalarda taraf tutan bir yaklaşım asla kabul edilemez. Kendi halkına ideoloji ve yaşam tarzı dayatan, kendi yurttaşlarını fişleyen bir ordu, toplum nazarında meşruiyetini tartışmaya açar..
"Orduya sadakat şerefimizdir" anlayışının TSK"yı nereden nereye getirdiği ortada. Hakka ve halka sadakati şerefi bilen bir ordumuz olmalı bizim..
Biz, bizi koruyan bir ordu arıyoruz. Bize din ve yaşam tarzı dayatan, bize tepeden bakan, bizim inanç tarih ve geleneğimizi, kimliğimizi horlayan bir ordu değil. Bizim değerlerimize yönelik tehdit oluşturan, irademize ipotek koyan değil, onları can pahasına koruyan bir ordu..
Çok şey mi istemiş oluyoruz yoksa?. Zaten ordunun varlık ve meşruiyet temeli bu değil mi?
Taş yerinde ağırdır..
Selam ve dua ile..
yeni akit