Sadece, 102 yıl kadar öncelerde.. 1. Dünya Savaşı, Avusturya -Macaristan İmparatorluğu Veliahdi Ferdinand ve eşinin, Saraybosna’da bir sırb genci tarafından öldürülmesini takiben patlak vermiş; Avusturya- Macaristan İmparatorluğu, Sırbistan’a savaş açmış; Rusya, Sırbistan yanında yer almıştı. Almanya da, Avusturya- Macaristan’ın ve İngiltere, Fransa, Hollanda ve İtalya vs. de Rusya ve Sırbistan tarafında..
***
2. Abdulhamid’in 33 yıllık saltanatına son vererek Osmanlı yönetimini eline geçirmiş olan İttihad- Terakkî Cemiyeti/ Fırkası / Partisi liderleri, (Enver, Tal’at ve Cemal Paşa üçlüsü), savaşa girmekten yanaydılar.. Özellikle, (93 Harbi diye bilinen) 1877-78’deki Osmanlı- Rus Savaşı’nda ve ağır yaralı olarak çıkılan 1911-13 arasındaki Balkan Savaşları’nda kaybedilen yerlerin geri alınabileceği hayali vardı.
Sultan Reşad ise, sadece zâhiren Padişah idi.
***
Enver Paşa, Padişah’ın damadı olması hasebiyle, Osmanlı Orduları Başkumandan Vekili sıfatıyla ve Osmanlı’nın güçlü adamı havasında, Ağustos-1914’de Londra’ya gitmiş ve 20 gün kadar müzakerelerde bulunmuştu ama Enver Paşa beklentilerini elde edememişti.
Bunu değerlendiren Almanya, Osmanlı’nın pek çok ihtiyacını ‘cömertçe’ karşıladı ve..
O sırada, Goben ve Breslau isimli iki savaş gemisi Osmanlı denizlerine girdi ve sonra da Yavuz ve Midilli isimleri verilerek, Osmanlı bayrağıyla Karadeniz’e açıldı ve Odesa’yı bombardıman ettiler. Halbuki, Rusya ile Osmanlı henüz savaş halinde değildi.
Rusya, Osmanlı’ya bir ültimatom vererek, bir yanlışlık olmuşsa, hemen özür dilenip, tazminat ödenmesini; aksi halde bunu ‘savaş sebebi’ (Latincesiyle, ‘casus belli’) sayacağını bildirdi.
***
O sırada Sadrâzamlık makamında bulunan ve ‘mütefekkir- İslamî’ kimliğiyle ünlü Saîd Halîm Paşa da durumu öğrendiğinde, derhal özür dilenip, tazminat ödenmesini ister. Enver Paşa, ‘özür dilenemeyeceğini, tazminat da ödenemeyeceğini’ bildirir. Sadrâzam Paşa, o durumda istifa edeceğini bildirdiyse de, Mehmed Âkif gibi yakın dostları, onu istifadan vazgeçirirler.. Ve, Rusya, Osmanlı’ya savaş ilan eder ve çılgınlığın kapısı açılmış olur.
Netice mâlûm.. Halbuki, nice ümit ve hayallerle savaşa girişilmişti.
***
Son günlerde, sadece AK Parti muhalifi olan cenahın medyasında değil, yanında yer alan medya organlarında da Hükûmet’in Suriye siyasetinin çıkmaza saplandığı veya Rusya uçağının düşürülmesinde hata olduğu üzerine, eleştirel yazılar yayınlanmaya başladı.
Elbette, bu eleştirilerin bir kıymet-i harbiyesi yok, mide bulandırmaktan gayri.. Üstelik, birilerinin yanlış denilmesiyle, dönülecek ya da değiştirilecek bir yol da bulunmuyor.
Sadece, mevcut sıkıntılara bakıp, eğer’li, şayed’li izahlar ve neticeci bakış açısıyla yapılan yorumlar, görülüyor. Hattâ, Rusya’dan özür dilenmesi gerektiğini dile getirenler bile..
***
Onlarca ülkenin savaş uçağının bombardıman ve yerle bir ettiği bir Suriye’den sınırlarınıza doğru gelmekte olan bir uçağa, ikazlara rağmen yön değiştirtemeyince, dünyaya önceden açıklanan ‘angajman’ kurallarına göre, ateş açıyor ve düşürüyorsunuz. Bu kadar haklı iken,
ülkenizin hava sahasının titizlikle korunmasından dolayı mı özür dilenmeli veya tazminat ödenmeli? Yoksa, Rusya’nın ve özellikle de Putin’in şahsî karizması çizildiğinden dolayı mı?
Bu gibi durumlarda, sıkıntılı sonuçlara bakarak ‘Şöyle yapılsaydı, böyle yapılsaydı’ diye devreye girmek, psikolojik açıdan bir korkuya kapılmışlık işaretidir.
Rus Novaya Gazeta yazarı Julia Latinina, 26 Aralık günü yaptığı yorumda, bizdekilerden daha tutarlı sözler ediyor ve şöyle diyordu: “Türkiye ile aramızda yaşanan, uçakla ilgili konuda trajik bir gerçek var, o da bizim haksız olduğumuz gerçeği.. Vladimir Putin, kendisinin Suriye topraklarında türkmenlerin yaşadığından bile haberinin olmadığını dürüstçe söyledi. Düşünün, bizim için tamamen yabancı bir bölgeye, sadece Esed’in tavsiyelerine uyarak müdahale ettik. (...)’
stargazete