Halep artık, Baasçı Suriye rejimi ve kanlı Esed diktatörlüğü‘ne göre kurtarılmanın; bazılarına göre de düşme eşiğinin son kertesinde..
Savaş öncesi ve sonrası Halep’i mukayeseli olarak gösteren bir fotoğraf derlemesi gördüm.. Elem duymamak mümkün değil.. Bir zamanlar güzellikleri dillerden düşmeyen ve orayı görüp ayrılanlara, ‘İşte geldik gidiyoruz, şen kalasın Haleb şehri..’ türküsünü söyleten Halep şehri bugün, ‘İşte geldik; gidiyoruz, siz şen kalasınız..’ der gibi..
Halep’den geride yıkıntılardan, moloz yığınlarından ve caddelerde mezara konulmak bahtına bile erişememiş cesedler kaldı..
Bütün bir insanlığın dörtte birini oluşturduğunu söylediğimiz müslüman dünyası duyarsız, çaresiz ve de suskun..
Tıpkı, Bosna Faciası günlerinde olduğu gibi..
Hatırlayalım, 1993-94’lerde, sırf müslüman olduklarından dolayı onbinlerce insan Bosna’da katledilirken.. İslam Konferansı (şimdiki adiyle, İslam Ülkeleri İşbirliği) Teşkilatı, ‘Bosna Savaşı’na 15 gün içinde bir çözüm bulunmazsa..‘ diye bir açıklama yapmış ve bu mühlet veriş, bazı çevrelerde merak ve ümid, bazılarında da korku uyandırmıştı.
Ama, mühlet bitince ise.. Hiçbir şey olmamış, dünyada alay konusu da olmuştu.
***
Beşşar, babasından tevarüs ettiği huy ve mizaç ile, kendi ailesinin ve ideolojisinin saltanatını sürdürebilemek için, bir ‘Zamâne Yezidi ya da, iki bin yıl öncelerde -Roma‘yı ateşe verip sonra da- ‘Benim olmayacaksa Roma, alevleri isterse gökleri tutsun..’ diyen bir ‘Neron’un çağdaş bir kopyası ve klonlaması durumunda, tam bir umursamazlık ve sadistlik hecmesi içinde ha bire kan akıtıyor ve akıttırıyor, B. Amerika ve Rusya ve onların müttefikleri olan yığınla ülkelere; İngiltere ve Fransa’dan taa, maalesef İran‘a kadar..
Ve bu ülkelerin herbirisi, uğrunda savaştıkları o yerlerden güçlerini, savaş bitrse de çekmiyeceklerini de açıkça söylüyorlar. O zaman, Suriye’de yokedilmek istenen ve terör örgütleri ilan edilenlerle Beşşar ve onun koruyucusu olanlar arasında ne fark kalıyor?
***
Beşşar’ın direnme gerekçesi, kendisini halkının seçtiği şeklindeki iddia..
Hani, objektif verilere dayanarak söylese, insan biraz düşünür.. Ama, öyle de değil.. Baas ideolojisine göre kurulmuş korkunç bir yönetim mekanizması mı halkın istediği bir düzen?
Ayrıca, sadece 3 milyon kadarı Türkiye’de olmak üzere, Ürdün, Lübnan ve başka ülkelere sığınan milyonlar, Suriye nüfusunun en az üçte birini oluştururken, hangi halkın temsilinden sözedilebilir.
BM. Güvenlik Konseyi’nde 5 Aralık günü Halep’te ateşkes kararı alınması yönünde hazırlanan bir karar tasarısı Rusya ve Çin’in vetosuyla reddedildi ve yol tıkandı.
Bu veto yetkisi, 2. Dünya Savaşı‘nın galibi olan 5 ülkenin dünyaya dayattığı ve Tayyip Erdoğan‘ın uluslararası mahfillerde sürekli, ‘Dünya 5’ten büyüktür..’ diye itirazını dile getirdiği bir korkunç zulüm mekanizması..
Rusya, yeni Amerikan Başkanı Trump‘ın yönetimi devralacağı 20 Ocak 2017 gününe kadar B. Amerika’da yaşanan geçiş döneminde, sorumluluktan kaçınan tavırdan faydalanmak dikkatinde..
İran medyası ise, bu durumu, ‘Amerika’nın Rusya, İran ve Çin karşısında dize geldiği’şeklinde duyuruyor kendi kamuoyuna..
Gerçekte ise, bir takım güç odakları kendi ülkelerinden uzaklarda güç denemelerine giriyorlar ve zaferler devşirmenin hesabındalar.
Amerika’nın temel hesabı ise tıpkı ötekiler gibi kendi menfaatlerini ve İsrail rejimini korumak..
***
Böyleyken, bir kısım müslüman kimselerin, Suriye’deki müslümanların ve hepimizin yaşadığı bu perişanlığa nanik yaparcasına, hâlâ, ‘Şam münafıklarının, Şam mü‘minlerine üstün gelmesi haramdır. Onlar ancak öfke ve keder içinde öleceklerdir..’ gibi bir takım Taberânî rivayetlerini hadis-i nebevî diye, hem de gazete köşelerinden yazabilmelerini anlamak mümkün değil.. Yarın tablo, bu rivayeti doğrulamazsa, kitlelerin itiqadî bakımdan ne duruma düşeceği de hesap ediliyor mu?
stargazete