Ekonomik Kiralık Katil (EKK) kavramı üzerinden Gezi parkı olaylarını değerlendiriyorduk. 2005 yılında yazdığım bir köşe yazısında bahsetmiştim EKK"lardan. John Perkins adında bir Amerikalı EKK"nın itiraflarını topladığı kitaptan alıntılar yapmıştım bu yazıda. Görevlendirildiği ülkede bir EKK"nın yapacağı işleri Perkins şöyle açıklıyordu:
"Dünya Bankası"ndan gelişmekte olan ülkelere verilen krediler, MAİN ve ona benzer Halliburton(bugün Irak"taki sayısız projenin sahibi), Bechtel, Stone&Webster, Brown&Root gibi onlarca şirketin elemanı konumundaki EKK"ler tarafından "uygun" kılınıyor. Kredi aktarımından sonra devreye, görevin ikinci aşamasını gerçekleştirebilmek için IMF, WTO giriyor. Perkins bu kirli dolapların, Endonezya"dan, Kolombiya"ya Panama"dan Suudi Arabistan"a kadar nasıl döndüğünü "Bir EKK"nın İtirafları (Confessions of an Economic Hit Man)" adlı kitabında anlatıyor. ABD"nin emperyalist akımına karşı çıkan Ekvador Başkanı Jamie Roldos ve Panama Başkanı Omar Torrijos"un öldürülüşünde oynadığı rolü de açık yüreklilikle paylaşıyor, Perkins" demişim o zaman. Perkins"in ışık tuttuğu dünya Amerika endeksli bir dünya. Hiç şüphesiz Amerikan EKK"ları yeryüzüne düzensizlik üzerinden düzen getirmeye çalışan tek aktörler değil. Diyelim Avrupa ve hatta belki de Çin böyle yapılanmaların dışında düşünülebilir mi? Onların kendi çaplarında EKK"ları olmayacağı ihtimal dahilinde midir?...
2005 yılında Türkiye 17.5 milyar dolarla IMF"ye en fazla borcu olan ülkelerden biriydi. Şimdi yıl 2013. Türkiye IMFye olan borcunu ödedi, bunun da ötesine geçti ve IMFye borç verir konuma geldi. Ekonomik anlamda yaşadığı şahlanışı, uluslararası siyasete de taşıdı. Küresel arena"da iç işlerini düzene koymuş, bölgesel ve kıtasal tanınırlığını işbatlamış bir ülke haline geldi. Sırtını halkına dayamış, ondan aldığı güçle kalkınan bir ülke durumunda.
Seksen küsur senedir bu ülkeyi tekellerinde tutanların hayal dahi edemeyeceği noktalara İmam Hatipli bir başbakanla geldi bu ülke. Her şey tamam mıdır, değildir ancak "onlara" rağmen olmuştur bu başarı, bu istikrar. Balyoz"a, Sarı kız"a, Ay ışığı"na rağmen gelinmiştir bu noktaya. Muhtar bile olamaz diye yüz ekşittikleriyle sağlanmıştır bu başarı. Ülkelerinin başarısıyla gurur duyamayanlardır onlar. Çünkü dertleri Türkiyenin ilerlemesi, ülke insanının refah seviyesinin artması değildir. Tam tersi, küçük olsun ama benim olsun mantığı ile gücü elden kaçırma telaşındadırlar. Güç deyince ille de ekonomik güç değil, siyasi ve sosyal güç. Kültürel güç.
Profesör Halil Berktay"ın Nişantaşı"ndaki evinden birebir gözlemlediği Gezi olayları ile ilgili tesbitlerini okuyunca yeniden düşündüm EKK"ları. Onun ifadesiyle 15-20 militan, lider konumunda protestocular arkadan gelen kalabalıklardan daha farklı olarak asıl elebaşı. Bilinçli ve hesaplı bir şekilde saldırıyorlar etrafa. Nereden gelip nereye gittiklerini çok iyi biliyor, emniyet güçlerine her türlü sözlü hakareti yapıyorlar. Amaç tahrik.
2005"te de merak etmiş sormuştum şimdi de sormaktan kendimi alamıyorum. İstanbul sokaklarında kaç tane EKK ve fazlası mesela SKK (Siyasi Kiralık Katil) dolaşıyor?
yeniakit