Tarihi seyirde nice irşat ehli, halkın arasına girerek hizmetlerini sürdürmüşler, niceleri ise halkla beraber devlet erkânına da gitmiş, sorumluluklarını yerine getirmişlerdir. Her iki hizmet ehli vazifelerini yapmış oldukları halde, rabbimize kavuşmuşlardır. Yaşadığımız ülkemizde inançlı insanlara devlet kapısı kapatılmış, devletin ve kurumlarının aleyhinde konuşma yapanlar, hizmet edenler ise şiddetli bir şekilde cezalandırılmışlardır. En son acı örneği 163. Madde ile on binlerce inançlı insanlar, haksız yere hapislere atılmıştır. 2001 yılından itibaren durum değişmiş, inançlı insanımız devletin değişik kademelerine geçerek, ülke ve ülke insanına hizmete koyulmuştur.
10 senelik geçmişi olan bu yeni dönem birçok insan tarafından, işlerin halledildiği, rahat bir ortama kavuşulduğu anlayışına aldanarak, eski duyarlılıkları, sorumluluk kimlikleri adeta zaafa uğramıştır. İşte bu haftaki mesajımı, bu acı gerçek üzerine sunmak istiyorum. İmam Ebu Yusuf der ki: Kelime-i tevhit okuyan ve inanan bir insan, Allah ile bir anlaşma yapmıştır. Bu anlaşmayı hiçbir Müslüman ihlal edemez. İslam yurdunda da olsa, küfür yurdunda da olsa, ilgili mukaveleyi ihlal etme hakkına sahip değildir." Bu durum bize gösteriyor ki, kıyametin koptuğunu görsek bile ruh bedende kaldığı müddetçe hizmete devam etmek esastır. Şimdi hep beraber Peygamberimizden bir hadisi okuyalım: "Her işin bir gayret dönemi vardır. Her gayret döneminin de bir gevşeme devri vardır. Kimin gevşeme dönemi, benim sünnetim ölçüsünde olursa, o hidayete ermiştir. Kimin ki böyle değilse, helak olmuştur." Beyhaki. C. Sağir: 2/514 Sistem, Müslümanlara baskı yaptığı dönemde, daha duyarlı, daha hassas olan insanımız, gevşeme döneminde patır patır dökülmeye başlamıştır.
İş yerine müşteri çekmek için bayan tezgâhtar tutmasından, o eskidenmiş, hangi devirde yaşıyoruz? Sözüne kadar, adeta geçmişindeki İslami mücadeleden pişman olmuş gibi konuşuyor" Hâlbuki Peygamberimiz gevşeme, rahatlama döneminde ümmetine gerekli ikazı yapmıştır: "Sünnet üzere orta yolla çalışmak, bid"at içinde var gücü ile çalışmaktan daha hayırlıdır." Darimi. Sünen:1/292 Etrafımıza ve gidişata dikkatlice bakarsak, ahlaki hayatımızın hızla bozulmaya doğru gittiğini görürüz. 20012013 arasındaki zamanda rahatladıysak, gevşemeye hakkımız yoktur. Müslümanları bekleyen hizmet bellidir: "İslam ahlakının zaafa uğradığı hüzünlü devirlerde yapılan amelleri Rabbimiz, özel ecirlerle, ödüllerle primlendirir. Bunları Karz-ı Hasen (en güzel borç) yani kendisine verilmiş bir borç olarak yazar. Bunun karşılığında, tıpkı dünya hayatında zor ve tehlikelerde memuriyet yapanlara verilen "mahrumiyet zammı" gibi kat kat, fazla fazla ve çok yüksek olarak lütfedileceği müjdesi verilir."
Görülüyor ki Rabbimiz, kullarını kolay dönemin insanı değil, zor dönemlerin insanı olarak görmek ister. Mekke"den, Medine"ye hicret edenlerden bazı Müslümanlar, Mekke"deki duyarlılıklarını az da olsa kaybedince, Rabbimiz, Hadid Suresi ile onları azarlamıştır. Bu azarlamaya, teşvik azarlanması denilmiştir. Sahabeden İbn Abbas hazretleri diyor ki: Allah, müminlerin kalplerinde yavaş hareket görerek bizi azarladı." Öyle ise bu gevşek ve rahat dönemde inanan Müslümanlara düşen vazife bellidir: Gevşemeden, sünnet üzere yaptığımız yolculuğu, hizmet yolculuğumuzu bozmadan, içine çağdaş bid"at ve hurafeleri koymadan sürdürmektir. Son ümmet olan bu ümmeti hayırlı kılan temel sebep, iyilikleri emretmek ve kötülüklerden nefyetmektir, yasaklamaktır. Yani; sosyal hayata iyi ve güzeli yaymak, İlimde doğruyu ortaya koymak, Siyasette adaleti sağlamak, İktisatta ise faydalı olanı üretmektir. Geçtiğimiz haftalarda sizlere Peygamberimizden bir hadis sunmuştum. İlgili hadisi tekrar hatırlatmak istiyor, hizmet killiği ile devletten halka doğru, halktan devlete doğru hizmet yürüyüşünü sürdürenleri Allah"a emanet ediyoruz. "Allah(c.c), ara vermeden bu din konusunda fidan insanlar yetiştirir ve fidan insanları taati doğrultusunda kendi dinine hizmet için kullanır." Ahmed. Müsned.4/200 Rabbimizin yetiştirdiği fidan insan olmada, kapı her hizmet eden müslümana açıktır.
yeniakit