Hindistan üç asırdır Amerika ve batılı ülkelerin yoğun ilgisi altında bulunmakta.
Hindistan halkının arasında modernlik rüyası, yüz yıldan fazla bir zamandır bu ülkeyi: İngiltere, Amerika, Portekiz ve Fransa gibi ülkelerin oyuncağı durumuna sokmuştur.
İngilizlerin uğursuz sömürüsü başladığında bu ülkede en feci cinayetler işlenmiş, binlerce Hindistanlı halk ya öldürülmüş veya diri diri gömülmüştür.
İngiliz ve Fransız korsanları defalarca bu ülkeye saldırmış ve bu ülkenin doğal kaynaklarını yağmalamışlardır. Ülkede İngilizlerin ilk uğursuz icraatı Mezhebi ve kavimler arasında ihtilaf çıkarmak olmuştur.
İngilizler, Hint halkı arasında vergileri yüksek tutarak, askerleri bu ülkenin çiftçi ve fakirlerinden seçerek halk arasındaki tabakalaşma sağlanarak sınıflandırılması sağlanmıştır.
İngilizler, Hindistan da çiftçiliği yok olma eşiğine getirmişti, amaçları ise Hindistan topraklarını İngilizlerin fabrika üssü yapmaktı. Hint halkı kendilerine reva görülen bu zulümler karşısında feryatlarına koşacak kimseleri bulamamıştı. İngiliz devleti burayı içki ve fesat merkezine dönüştürdü, hatta afyon ekimi ve uyuşturucu ticaret üssü yaptı.
Batı, Hint halkını fakirliğe mahkûm etmişti, böylece sonradan kendisini hayali bir kahraman olarak tanıtarak gelip halkı modernleştirme vadesiyle tekrar sömürü şemsiyesi altına alabilsin.
İngilizler, Hindistan halkını yıllarca sömürebilmek için burada cahillik, fakirlik, hurafe, hastalık ve ölümleri yaygınlaştırmışlardır.
Batılılar, Hintli önderlerin sade yaşam tarzını alaya alarak onların bu yaşam tarzlarını ortaçağ karanlığına dönme arzusu olarak lanse ediyorlardı.
İngilizlerin Hindistan'daki sömürü siyaseti "Tefrika çıkar, yönet" üzerine kuruluydu. Satılmış kukla şehzadeleri eyalet merkezlerinin başına getirip, muhalif Hintlileri zindanlara göndererek buradaki sultasına devam etmekteydiler.
Ama İslam'ın nüfuzuyla Hint halkı arasında kalkınma, ticaret, sanat, mimarlık ve komşu ülkelerle ilişki alanında yeni bir dünya kuruldu. Bundan dolayı batılı ülkeler ve Amerika, sömürü siyasetlerinin tehlikeye düştüğünü görerek, İslam düşüncesinin bu ülkeden köklerinin kazınması gerektiği fikrine düştüler.
Onlar, İslam inancını gösteren her ne düşünce varsa ona muhalefet ettiler.
İngiliz subaylarından biri olan "Eric Aymon" hatıralarını konu alan kitabında Hindistan Müslümanları hakkında şunları yazmakta: "Hintli Müslümanlar, İngiltereli yetkilileri dehşete düşürmektedir. Hindistan da olan Budizm, Hinduizm ve Hıristiyanlık gibi diğer dinler İngiltere'nin sömürü çarkına bir zarar vermemektedir."
Kitabında ayrıca Müslümanların düşünce alanında geliştiğini ve kalkınmaya başladığını kaydetmekte.
Yeni Delhi ve Los Angeles üniversiteleri öğretim görevlilerinden biri olan "Profesör Lel" İslam'ın Hindistan'daki yeri hakkında şunları söylemekte: "İslam, Hindistan kültürüne derin bir etki bırakmıştır."
Ona göre İslam dini dışında hiçbir din Hint kültürüne bu denli etki bırakamaz. Bu sebepten dolayı sömürünün piri olan İngiltere, Hindistan da Müslümanların güç kazanmasından oldukça korkuya kapılmıştır. Bundan dolayı Hint Müslümanlarına baskıyı arttırmış ve Müslümanlar arasında ortak bir liderin ortaya çıkmaması için engeller oluşturmuştur.
Ama, bunlar arasında Hintli Müslümanlara reva görülen yıllarca baskı ve zorlukların ardından, dünyada sadece Hint Müslümanlarını şiddetli bir biçimde savunan İran İslam inkılabı rehberi Ayetullah uzma Hamaney olmuştur. Bu da Amerika ve İngiltereli yetkilileri şiddetli bir biçimde dehşete düşürmüştür.
Bir taraftan Amerika'nın hıyanetleri ve batının boş modernlik vaatleri sloganları, diğer taraftan Ayetullah Hamaney'in dünya Müslümanlarını himaye etmesi. Çünkü, Hint Müslümanları arasında Ayetullah Hamaney'in aydınlatıcı kılavuzluğu ve yol göstericiliği oldukça etkin bir biçimde yayılmaktadır.
Hint Müslümanları, Ayetullah Hamaney'in açıklamalarına tabi olarak Amerika ve batının endişelerini öncekine oranla daha da arttırdı.
Hindistan üniversitesi öğretim görevlilerinden "Ahmet Şerif" şöyle demekte: "Yüce rehberlik makamı Hz. Ayetullah Hamaney'in değerli açıklama ve kılavuzluğu Amerika ve İngiltere'nin Hindistan'daki menfaatlerini tehlikeye atmaktadır."
"Çok rahat bir şekilde şunu söyleyebiliriz ki: Ayetullah Hamaney ne zaman dünya Müslümanlarına yönelik bir konuşma yapsa, batılı ülkeler dehşete düşerek korkuya kapılmaktadır."
Amerika'nın Yeni Delhi büyükelçisi "Timothy Jay Romer" röportajlarının birinde şunları söylemekte: "Amerika'nın en büyük endişesi Hindistan Müslümanlarının öteki ülke Müslümanları gibi Ayetullah Hamaney'e yönelip tabi olmalarıdır."
İslami derneklerin düşünce bazında desteklenmesi, dünya Müslümanları arasında İslami ve manevi ortamların yaygınlaştırılması, ahlaki erdemlerin geliştirilmesi, Müslümanlar arasında siyasi bilgi ve anlayışın artması ve tüm alanlarda gelişme kaydedilmesi, Ayetullah Hamaney'in sevgisini bu ülkede arttırmaktadır.
Ayetullah Hamaney'in dünya Müslümanlarını birlik ve vahdete çağırması, Amerika ve batının Hindistan'daki menfaatlerini tehlikeye düşürmüştür.