Filistinli yazar Dr. Ramzy Baroud, Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşayan el-Fetih liderlerinden Muhammed Dahlan’ın, Hamas’ın Gazze’de yaşadığı sıkıntılarını giderme karşılığında Filistin siyaset sahnesine girme teklifine karşı uyarıda bulundu.
“Filistin halkının haklarını, umutlarını ve özlemlerini; takıntılı bir savaş lordunun ve onun zengin Arap bağışçılarının küstah ihtirasları karşılığında değiş tokuş yapmanın hiçbir ahlaki gerekçesi olamaz!” diyen Baroud, Hamas’ın 1993’te Osla Anlaşması’na imza atarak kendisini bitiren El-Fetih’in durumuna düşmemesi gerektiğini vurguladı.
Söz konusu yazıyı İsmail Duman’ın tercümesiyle sunuyoruz:
“Gazze’nin kahraman halkının umutlarını tekrar yeşertmek için, Hamas’taki kardeşlerimizle ortak çabalarda bulunuyoruz.”
Bu sözler, 27 Temmuz günü, sürgünde bulunduğu Birleşik Arap Emirlikleri’nden video konferans yoluyla katılarak Gazze’deki meclis üyelerine hitap eden Muhammed Dahlan’a ait.
Dinleyiciler konuşmayı alkışladı. Doğru; kahraman halkı ümidini kaybetsin diye Gazze, aşağılanmanın eşiğine itildi. Fakat, bu cümleyi Dahlan’ın dile getiriyor olması oldukça tuhaftı. Daha da garip olanı, dinleyiciler arasında üst düzey Hamas yetkililerinin bulunuyor olmasıydı.
Zamanında George W. Bush’un kendisinden övgüyle bahsettiği ve neo-conlar tarafından 2007 yılında Gazze’de seçilmiş Hamas Hükümeti’ne karşı darbeye öncülük etmesi için görevlendirilen Dahlan, sonunda Filistin siyaset sahnesine arka kapıdan girmeyi başardı gibi görünüyor. Ne acıdır ki, Dahlan’ın bu uğursuz dönüşü -başka bir grup tarafından değil- baş düşmanı Hamas tarafından kolaylaştırıldı.
Bu tarz çarpıcı tutum değişikliklerinden; çıkarcı, faydacı ve sıklıkla acımasız olan ‘siyasetin doğası’nı sorumlu tutmak oldukça kullanışlı bir argümandır.
Fakat, ortada bu gerçeklikten çok daha karmaşık ve trajik bir durum var. Gazze, 10 yılı aşkın süredir abluka altında. İsrail ablukası, 2006 yılında Hamas’ın, parlamento seçimlerinde FKÖ’nün lokomotifi olan el-Fetih’i ilk defa muhalefette bırakarak tartışmasız bir zafer kazanmasıyla başladı.
Demokratik süreci anlama ve kabullenme noktasındaki acziyetini kanıtlayan el-Fetih, rakibi Hamas’a karşı sert bir saldırı başlattı ve iktidara yükselmesini engellemek için çok çabaladı.
Fakat, aslında Filistin halkının seçimini öfkeyle reddeden, ABD’nin arka çıktığı İsrail’di. İsrail, aylar içerisinde, Hamas’ın halk desteğinin merkezi olan Gazze’ye yönelik abluka başlatırken; ABD ise müttefiklerini de aynı şeyi yapmaları için zorlayarak, Filistinlilere gönderilen mali yardımlara el koydu.
Hamas’ın kendi başına hükümet kurmaktan başka seçeneği kalmamıştı. Siyasi kurumlarını korumak için, kendi içişleri-polis kuvvetlerini kurdu. İşte o zaman alarm zilleri daha bir şiddetli çalmaya başladı.
Gazze kökenli El-Fetih lideri Muhammed Dahlan, Hamas’ı devirme misyonuna öncülük etmesi için seçilmişti. Bu seçim, Bush’un Ulusal Güvenlik Konseyi Ortadoğu Danışmanı Elliot Abraham tarafından yapılmıştı.
O zamanlar, neo-conlar, “Yeni Ortadoğu”yu kurmak için kampanyalar yürütüyordu. “Yeni Ortadoğu”, ABD’nin 2003’teki Irak işgalinin ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın bölgedeki agresif ‘diplomasi’sinin zirve noktasıydı.
ABD Hükümeti, Ortadoğu bölgesindeki şiddet dolu askeri maceralarının, ABD sponsorluğundaki demokrasi girişimi aracılığıyla er ya da geç siyasi istikrara öncülük edeceğini göstermeye çok istekliydi.
Hamas’ın seçim zaferi, Bush yönetiminin çabaları karşısında ‘yıkıcı bir darbe’ etkisi yaratmıştı. Silahlı direnişi savunan, Washington mutabakatını ve onun Ortadoğu’daki İsrail yanlısı vizyonunu reddeden İslamcı bir grup, Washington’u emsalsiz bir ikilemle karşı karşıya bırakmıştı.
Filistin demokrasisine köstek olması için görevlendirilen isim Dahlan’dı. O, net bir tercihti; zira bir savaş lordu olarak İsrail ile iyi ilişkilere sahipti, el-Fetih’te önemli bir pozisyonu vardı ve çeşitli Arap istihbarat servisleriyle derin bağlantıları söz konusuydu. Aynı zamanda, çoğunlukla muhalifleri bastırmak için tahsis edilmiş olan Gazze’deki 10 güvenlik şubesini de kumanda etmişti. Muhaliflerin birçoğu, ABD’li korgeneral Keith Dayton’ın yürüttüğü program altında fonlanan ve eğitilen Dahlan güçleri tarafından hapse atıldı ve işkenceye maruz bırakıldı. Dahlan’a bağlı bu güçler, Hamas savaşçılarını, siyasi liderlerini ve destekçileri hedef aldı.
Ancak plan, tamamen başarısız olmuştu. 2007 yılının yaz aylarında, Hamas, Dahlan güçlerine kapıyı gösterdi ve o günden sonra Gazze’yi tek başına kontrol etti.
Dahlan, Gazze’den kovulduktan sonra ilk önce Batı Şeria’da kendisi için bir sığınak aradı. Ancak çok kısa bir süre sonra Filistin Yönetimi Devlet Başkanı Mahmut Abbas’la da arası açıldı. Kendi partisi tarafından yolsuzluk ve darbe girişimi ile suçlanmasının ardından 2010 yılında Ramallah’tan ayrılmak zorunda kaldı.
Dahlan, son 7 yıldır Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşıyor ve Abu Dabi veliaht prensi Muhammed bin Zayid ile oldukça yakın bir ilişkiye sahip.
Her ne kadar Dahlan, 2006 yılındaki sürgününe kadar Gazze’de servet biriktirmeye başlamış olsa da, esas olarak Birleşik Arap Emirlikleri’nde servetine servet kattı.
Geçtiğimiz Kasım ayında Dahlan’la röportaj yapan New York Times’tan Peter Baker, metnin ilk paragrafında, istemeden de olsa Dahlan’ın serveti karşısında duyduğu şaşkınlığı dile getirmişti.
“Onun Abu Dabi’deki ferah ve geniş evinde, lüks koltuklar, kemerli tavan ve avizeler mevcut… Arkadaki uçsuz bucaksız havuz, ilerideki ışıldayan kanala dökülüyor” diye yazmıştı.
Tıpkı röportajın yapıldığı zamanda olduğu gibi, bugün de Gazze’deki on binlerce Filistinli 2014’teki İsrail savaşının ardından evsiz durumda. Birkaç ay önce Birleşmiş Milletler(BM), Gazze’nin 2020’de ‘yaşanamaz’ hale geleceğini açıkladı.
Tüm bu tablolar, Arap fonlarını halihazırda bölünmüş olan Filistin saflarını daha da bölmek için ve İsrail ve Mısır’ın dizleri üzerine çökertmek için yoğun çaba gösterdiği Hamas’ın hayatta kalma ihtiyacını er ya da geç sömürmek için kullanan Dahlan açısından pek de önem arz etmiyor gibi görünüyor.
Mısır’ın da dahil olduğu birçok Arap Hükümeti’nin yardımı ve desteğiyle tasarlanmış bir hamle olarak; Dahlan, bir taraftan Hamas ile el-Fetih arasındaki ayrılığı kendi çıkarı için kullanmayı başarırken, diğer taraftan kendisini can çekişen Gazze’nin ‘kurtarıcısı’ olarak takdim etti.
Üst düzey el-Fetih liderleri arasında kendisine yer olmadığını iyi bilen Dahlan, zayıflatılmış Hamas ile ittifak kurarak tekrar Filistin sahnesinde kabul görmek istiyor.
Bir direniş hareketi olarak Hamas, İsrail savaşlarına karşı koyabilmeyi başardı; ancak İsrail-Mısır ablukası, üstesinden gelinmesi neredeyse imkânsız bir hal almışa benziyor. 2 milyon Gazzeli, yaşamı tehdit eden elektrik kesintileri, yiyecek, temiz su, ilaç ve yakıt yetersizliğinden dolayı ciddi sıkıntılar yaşadı/yaşıyor. Seyahat özgürlüklerinin engellenmesini söylemeye bile gerek yok.
Geçtiğimiz Mayıs ayında, Ramallah’taki Filistin Yönetimi Gazze Şeridi’ndeki çalışanlarının maaşlarını ciddi oranda düşürdü ve Gazze’ye sınırlı ölçüde elektrik tedarik eden İsrail firmasına yapılan ödemeleri durdurdu.
İsrail, Araplar ve Filistin Yönetimi, Gazze’nin iradesini kırma ameliyesinde hep birlikte yer alırken; Dahlan, Arap sponsorlu ‘cömertliği’yle sahneye çıktı ve bağış, elektrik ve her türlü ihtiyaç malzemesi teklifini devreye soktu.
Elbette ki, karşılığında tek bir siyasi rüşvet bekledi: İktidarı paylaşma anlaşması!
Geçtiğimiz Haziran ayında Hamas heyeti, Mısır nezaretinde Dahlan’la bir araya gelmek için Kahire’yi ziyaret etti. Heyetin başında, 20 yılını İsrail zindanlarında geçiren ve askeri kanadın İsrail’e karşı göstermiş olduğu direnişe öncülük eden Hamas’ın yeni seçilen lideri Yahya Sinvar vardı. Sinvar, Mısır’ın Gazze Şeridi ile Sina çölünü birbirine bağlayan Refah sınır kapısını açması karşılığında, sürgün edilmiş savaş lorduna(Dahlan) Gazze’de liderlik pozisyonu veren anlaşma noktasında Dahlan’la mutabakata vardı.
Beklendiği üzere; Gazze’deki iktidarın paylaşımı anlaşması, oldukça fakirleşen Gazze Şeridi’nin ayakta kalması için yeterli fonun üretilmesinde Hamas ve Dahlan’ın aciz kalacağına dair bahse giren Abbas Yönetimi’ni kızdırdı.
Zengin Arapların desteğini ve Mısır’ın tamamıyla meseleye dahil olmasını hesaba kattığınızda, kısa vadeli olarak bu anlaşma ciddi bir başarı olarak görünüyor.
Aktarılan bilgilere göre, Refah sınır kapısı önümüzdeki ay açılacak ve sınırın Mısır tarafında kısa bir süre içerisinde elektrik santrali kurulacak. 18 ay içerisinde inşası bittiğinde de, Gazze’nin 22 saatlik elektrik kesintisi de ciddi oranda azalacak.
Fakat, çatışma büyük ihtimal ile gelecekte baş gösterecek.
Gazze’deki güçlü halk desteğine olan güveninden ötürü Hamas, Dahlan ve onun direnişi sonlandırma veya en azından sessize alma planları karşısında üstünlüğünü muhafaza edebileceğini düşünüyor. El-Fetih’in tarihine göz attığımızda, tam tersi bir tablo ile karşılaşıyoruz. Aslında; Oslo Anlaşması’nın imzalandığı 1993 yılı, baskıların, mali manipülasyonların, Yaser Arafat ve destekçilerine karşı sindirme politikalarının zirve yaptığı bir yıldı.
Son tahlilde, Filistin halkı hiçbir şey kazanmadı ve bugün el-Fetih’in elinde kalan tek şey ise boş sloganlar… İsrail ve Araplar tarafından gözü korkutulmuş ve zayıflatılmış olan Hamas da bugün aynı yolda yürüyor.
Birkaç analist; şu anki siyasi oyunun, Gazze’de bir Filistin Devleti’ni ve birçok Filistinli mültecinin kalıcı olarak yerleşebileceği Sina çölündeki bazı bölümleri öngören eski bir ‘çözüm’ün yeniden diriltilmesini amaçladığını iddia ediyor.
Her ne kadar geçmişte Filistin Yönetimi ve halkı bu tarz komploları reddetmiş olsa da; İsrail ve Arap müttefikleri, bugün Gazze’nin çok güçsüz olduğunu ve Filistinlilerin bu anlaşmaları reddedemeyecek kadar bölünmüş vaziyette olduğunu ümit ediyor olabilir.
Fakat, büyük ihtimalle bu hesap ters tepecektir.
Dahlan geçmişte; Gazze’yi hizaya getirmede, Filistin Yönetimi’nin kontrolünü ele geçirmede, Abbas’ın ayağını kaydırmada ve diğer entrikalarında defalarca başarısız oldu. Niye bu yeni kumarın sonucu farklı olsun ki?
Öte yandan, Filistin halkı, en zayıf anlarında dahi, ‘Geri Dönme’ hakları dahil olmak üzere birçok hakları noktasında uzlaşma öneren her türlü girişimi bozguna uğratacak güç ve yeterlilikte olduğunu ispat etti.
Hamas’a gelince; başarısız el-Fetih deneyimini kopya etmemeliler! Filistin, bu iki hareketten, onların siyasi ihtiras ve hesaplarından çok daha büyük ve değerlidir.
Doğru; Hamas için Gazze’de durum oldukça kötü. Fakat, Filistin halkının haklarını, umutlarını ve özlemlerini; takıntılı bir savaş lordunun ve onun zengin Arap bağışçılarının küstah ihtirasları karşılığında değiş tokuş yapmanın hiçbir ahlaki gerekçesi olamaz!
islamianaliz