Filistin’in, ümmetin vahdeti noktasında kilit bir önemde olduğunu kaydeden Hamas’ın Gazze’deki lideri Yahya Sinvar, Siyonizm ile mücadelenin ana aktörlerini de açıkladı.
İşte o konuşma:
Bismillahirrahmanirrahim.
“Andolsun ki elçi olarak gönderdiğimiz kullarımıza geçmişte söz vermiştik: Zafere mutlaka onlar ulaşacaklar. Galip gelenler kesinlikle bizim ordumuz olacak.Şimdi sen bir süre için o inkârcıları kendi hallerine bırak.Hallerini gör onların; ileride kendileri de görecekler! Azabımızın çabuklaştırılmasını mı istiyorlar? İstedikleri başlarına geldiğinde (önceden) uyarılmış olanların sabahı çok kötü olacaktır! Evet, sen bir süre için onları kendi hallerine bırak.Ve hallerini gör; ileride kendileri de görecekler! Mutlak izzet sahibi olan rabbin, onların yakıştırdığı nitelemelerden münezzehtir."
(Saffat Suresi: 171-182)
Hamd olsun Alemlerin Rabbi olan Allah’a. Salat ve Selam olsun Resulullah’a ve onun aline ve ashabına.
Burada toplanmış olan değerli hazirun, dünyanın her yerindeki Filistinli halkımız ve ey Arap ve İslam ümmetimiz Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.
Her yıl dönümü (Dünya Kudüs Günü’nün) size mutluluk ve hayırlar getirsin. Allah yaptığınız kulluk ve amelleri kabul etsin. Azametli arşın sahibi olan Yüce Allah’tan gelecek yılki Dünya Kudüs Gününde bize aziz ve izzetli bir şekilde Mescid-i Aksa’nın avlularında olmayı nasip etmesini diliyoruz. “ve bu Allah için güç bir şey değildir.” (Fatr-17)in, güç de değildir.
Allah rahmet eylesin İmam Humeyni, Ramazan ayının son Cuma gününü Dünya Kudüs Günü olarak ilan etti. Kudüs ümmetin ve insanlığın vicdanında hep diri kalsın ve Kudüs ile Mescid-i Aksa ile yapılan ahid yenilensin diye İslam alemi ve dünyanın özgür ruhlu insanları bu günü anıyor. Kudüs faşist, Siyonist işgalcilerin işgalinden kurtulana kadar ümmet rahata ve iç sükunete eremez. İran İslam Cumhuriyeti İmam Humeyni’nin ahdini ve vasiyetini yıllar boyu en güzel şekilde yerine getirdi. Başta devrim rehberi genel mürşid (Seyyid Ali Hamenei) -Allah onu muhafaza buyursun- Kudüs, Aksa ve direniş güçlerinin desteklenmesinde her zaman ihtimam gösterdi. Ve Mescid-i Aksa’nın özgürleşmesi yolunda büyük uğraşlar verdi. Hayrı isteyen herkes buna şahitlik etmektedir.
Yine İslam Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi’nin -Allah onu muhafaza buyursun- saygıdeğer makamından bugün bu münasebetle yaptığı konuşma, Kudüs davasına verdiği desteğin bir teyididir. Biz ve Filistin halkı bununla güç buluyor ve takdir ediyoruz. Keza Seyyid Hasan Nasrallah’ın az önce Filistin, mukaddesat ve Filistin halkının özgürleşmesine yönelik yaptığı konuşmayı da takdir ediyor ve onun bu konuşmasını onur, izzet ve nurlu harflerle kaydediyoruz. Yine bu günü ihya etmek üzere Arap, İslam ve dünyanın diğer şehirlerinde sokağa çıkan tüm kitleleri selamlıyoruz.
Bu, bize Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın ümmetimizin kalbinde ne derecede vazgeçilmez olduğunu göstermektedir. Bu güne verilen önem bize gösteriyor ki, bu dava, ümmete ihtilaflarını geride bıraktırıp onu kendi etrafında toplayarak vahdete erdirecek yegane bir davadır.
Ebu Davud, Ahmed, Ebu Hebban ve Hakim ile Beyhaki, Abdullah bin Huvale’den Resulullah’ın şu Hadisini naklederler:
İbn-i Havale (RadiyallahuAnh) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu aktardı:
“İşler, sizin muhtelif ordulara ayrılmanız şeklinde olacaktır! Bir ordu, Şam’da, bir ordu, Yemen’de, bir ordu da Irak’ta olacaktır!”
İbni Havale (RadiyallahuAnh) şöyle dedi:
−Ey Allah’ın Rasulü! Eğer ben o zamana yetişecek olursam, benim için o yerlerden birini seç!
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Sana gereken Şam’a gitmektir! Kuşkusuz ki, Şam yeryüzünden Allah’ın en hayırlı yeridir. Kullarından en hayırlı olanları oraya seçer. Eğer Şam’a gitmekten çekinirseniz, Yemen’e gidiniz! (Oraya gittiğinizde) havuzlarınızdan içiniz! Kuşkusuz ki Allah, Şam ve Şam halkı hakkında bana teminat verdi.”
Hakim, Zehebi ve Elbani bu hadisin sahih olduğunu teyit etmiştir.
Taifetu’l-Mansura hadisi ise meşhur bir hadistir. Hadiste şöyle buyurulur: “Ümmetimden bir taife var ki, onlar sürekli hak üzere olacaklardır ve düşmanlarını hep kahredeceklerdir.” Bunun üzerine “bunlar neredeler Ya Resulullah diye soruldu: O da “Beytü’l-Makdis ve onun civarındadırlar” diye cevap verdi. Yine Resulullah (s.a.v)’ın sünnetinden Askalan’da murabıt olmanın faziletine dair hadis meşhurdur. “Güç yetiren Askalan sahasında murabıt olmayı seçsin” hadisi.
O halde fotoğraf net bir şekilde önümüzde duruyor. Fptpğrafın Merkezinde el-Aksa, Beytü’l-Makdis ve içindeki kadın erkek murabıtlar duruyor. Ki bunlar ümmetin kalbinde yer alıyor ve Taifetu’l-Mansura’yı (galip gelecek olan taife) temsil ediyor. İşte bu destansı direnç ve kararlılığın arkasında bu İlahi sır vardır. Öyle bir direnç ve kararlılık ki, terörist mücrim siyonistlerin dağları eritecek cürümlerine karşı koyuyor. Bu murabıtların direnç ve kararlığını çevreleyen ise Kudüs’ün Kılıcı ve Batı Şeria ile Gazze’den ona verilen destek çemberidir. Ardından bunu da çevreleyen bir çember var ki, o da Abdullah bin Huvale tarafından rivayet edilenResulullah (s.a.v)’ın işaret buyurduğu cihat meydanlarıdır. Bu orduları bulundukları coğrafi konumlarına binaen şu şekilde açıklamak mümkündür:
Şam ordusu: Suriye ile Lübnan ve kuzeyindeki bölge olan Türkiye’yi teşmil eder.
Yemen Ordusu: Yemen ve onun etrafındaki Arap yarımadasını teşmil eder.
Irak Ordusu: Irak ve onun doğusundaki Doğu İslam coğrafyasını teşmil eder.
Bu saydığımız üç ordu noktaları, geçtiğimiz yıllar boyunca saldırganlık ve tahribe hedef olmuşlardı. Çünkü düşmanlarımız buradaki kuvvetleri ve neyi temsil ettiklerini iyi biliyor. Bu bölgeler Kudüs’ün özgürleşmesi yolunda büyük önem taşımaktadır. Onun için bu bölgelerin istikrara kavuşması, kalkınması ve halklarının birbirlerine ülfet göstermesi gereklidir. Bir takım detaylarda aralarında bazı ihtilaflar bulunsa da hepsi Kudüs ve Aksa konusunda müttefiklerdir. Şeri vecibe, bizden ve onlardan bazı ihtilafları bırakıp ümmetin projesi etrafında birlik olmamızı ister.
Yine bu hususta Arap ve İslam ülkeleri başkentlerinin kendi aralarındaki çekişmelere son verip barışması bir zorunluluktur. Bu doğrultuda birkaç hafta önce mübarek bir anlaşmaya varıldı (İran-Suudi anlaşmasından bahsediyor). Bugün herkes görüyor ki dünya bir şiddet sarmalından geçiyor. Bunun böyle devam etmemesi için herkes gerekli tedbiri alacaktır. Bu şiddet sarmalının aktörleri zayıflar ve mazlumların arasında yer bulamayacaklarını idrak edeceklerdir.
Yine bu konuda Suriye’nin Arap ligine geri alınmasını ve Suriye’nin yeniden imar edilmesini kaçınılmaz bir gereklilik olarak görüyoruz. Savaşta aldığı yaraların sarılmasına ve yıkımın onarılmasına derhal başlanılmalıdır.
Biz Filistinliler olarak geçen yılların tecrübesinden Kudüs’ümüzle, Aksa’mızla ümmetin parçalanmışlıklarını bir araya getirecek yapıştırıcı ana madde olduğumuzu kesin bir şekilde öğrendik. Bizden tarafsız kalmamızı isteyen bir çok sevenimizin zulmüne uğradık. Öyle ki bu iç çekişmelere dönüşecek dolayısıyla bizi büyük savaşımıza, büyük vaad olan ahiret vaadine gidecek olan stratejik yolumuzdan alıkoyacaktı. “Sonunda vaad geldiği zaman, (yine öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi ‘kötü duruma soksunlar’, birincisinde girdikleri gibi mescid (Kudüs)e girsinler ve ele geçirdiklerini ‘darmadağın edip mahvetsinler.” (İsra-7)
Biz ne kızgınız ne de sitemkarız. Biz Gazze’de direniş gücü inşa ediyoruz, önce Allah’ın fazlı sonra İran’ın mali, silah, lojistik ve bilimsel/teknik desteğiyle bu (büyük) aşamaya geldik. Kudüs eksenini güçlendirip büyütmek istiyoruz. Bunun için de Esed’in Suriye’siyle barışı sağlayacağız. Ki (Esed’in Suriye’si) Suriye, direnişin önemli bir sahası ve (peygamber efendimizin haber verdiği) Şam ordusunu temsil ediyor. Hizbullah ile ilişkilerimizi daha da geliştireceğiz. Çünkü Hizbullah Şam ordusunun önemli bir ayağını temsil ediyor.
Tabii bizim (peygamber efendimizin haber verdiği) Yemen ve Irak ordusunu daha da geliştirmemiz gerekiyor, bunun için çaba halen çaba vermemiz gerekmektedir.
Ümmetimize şunu açıklamayı istiyoruz: Ümmetimizin büyük bir çoğunluğu, Arap ve İslam dünyasının liderlerinin büyük bir ekseriyeti bizi terk edip yalnız bıraktığında Kudüs ve mescid-i Aksa'ya karşı ödevini yerine getiremediğinde biz ve Kudüs eksenindeki kardeşlerimiz büyük bir mesafe kat ettik. Ahiret vaadi olan Kudüs’e giden yolda büyük bir mesafe kat ettik. Bu vaad Allah’ın izniyle yakın bir zamanda gerçekleşecektir. “O ne zaman?” diyecekler. De ki: “Yakında inşallah.” (İsra 51)
İşte o gün büyük tufan kopacaktır. Sayısız füze fırlatılacak ve ardı arkası görünmeyen bir ordu toplanacaktır. Ümmetimizin milyonlarca neferi akın akın akacaktır...
Ey mübarek Mescid-i Aksa’daki kadın erkek murabıtlar! Ey Kudüs’te sebat göstermeyi bilenler, işgal altındaki topraklarda kimliklerini muhafaza etmeye çalışanlar! “Sabredin ve Sabırda yarışın, nöbetleşin Allah’tan sakının ki, kurtuluşa eresiniz.” (Al-i İmran 200)
Şüphesiz ki siz ümmetin şerefini müdafaa ediyorsunuz! Biliniz ki, tüm ümmetin kabi size bağlıdır. Yine bilmelisiniz ki, bölgedeki savaş ve barışın anahtarlarını taşıyorsunuz. Dünyanın istikrar anahtarı sizdedir. Kendinizi asla hafife almayın. Arkanızda sizi ve emanetiniz Aksa’yı korumak için kendi canların hiçe sayan özgür ruhlu mücahitlerden oluşan devasa ordular var. Bu ordu sadece Gazze ve Batı Şeria’dan oluşmuyor. Başta Kudüs Ekseni olmak üzere tüm ümmetin evlatlarından oluşuyor. Biliniz ki, ribatınızı/nöbetinizi ve işgalcilerin size karşı davranışlarını gözlemliyoruz. Kimin tutuklandığını, kimin uzaklaştırıldığını, kimin hapse atıldığını, kimin vurulduğunu, kimin evinin yıkıldığını ve kimin malına el konulduğunu gözlemliyoruz. Her şeyi kaydediyoruz. Direniş liderliği ve Kudüs Ekseni geçtiğimiz günlerde yaptığı gibi sizi himaye etmek ve desteklemek için yine harekete geçecektir. Bedeli her ne olursa olsun sizi himaye etmekte tereddüt etmeyeceğiz. Halk arasındaki deyimde söylendiği gibi “gökten ineni yer karşılayacaktır”.
Ey Kudüs’teki, ey iç bölgedeki ve ey Batı Şeria’daki halkımız! Kudüs ve el-Aksa sizin boynunuzda emanettir, orada nöbetleşmekiçin hazırlanın. Şehir, kasaba ve köydeki herkesin murabıt olma nöbetine geçsin.
Ey Kudüs’ün Kılıcı ve kalkanı olan Batı Şeria’daki halkımız! Ey gençlerimiz! Ey Zellum, Keri, Sabit, Ayyaş, Ebu Hennud ve Halebi! Yeni şehitlerimizi unutmadığımız bilinsin diye eski şehitlerimizi andım. Ey Aksa Şehitleri Tugayları ve Aslanlar İni’ndeki mücahitlerimiz! Ey Kassam ve Kudüs Tugaylarındaki mücahitlerimiz! Siz ki şehadet ve kanla modern Filistin tarihini tescil ediyor, barut ve kurşunlarla davamızdaki otuz yıllık utancı gideriyorsunuz. Filistin devrimini gerçekleştiriyor, onu paklığına kavuşturuyorsunuz.
Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber! Ne yücesiniz ki, işgal güçlerinin Lara Matuk bacımızı Mescid-i Aksa’nın avlularında sürüklemelerinin üzerinden üç gün geçmeden ona ders verdiniz. Düşman Müslüman kadınları yerde sürüklemenin bedelini ödemeyeceğini zannetti. Ne kötü bir iş yaptılar. Yaptıklarının bedelini ödediler. Batı Şeria’nın kahramanları üç yerleşimci kadının ölmesiyle sonuçlanan bir eylem gerçekleştirerek onlara ders verdiler. Daha 72 saat geçmeden yaptıklarının karşılığını bulmuş oldular. İşgalcilerin Lara Matuk bacımızı yerde sürükleme suçunu işlemelerinin üzerinden üç gün geçmeden eylem gerçekleştirerek üç yerleşimci kadının ölmesini sağladınız. Kurşunlarla düşmana kanan kan göze göz, yerde sürüklenen şerefe karşı yerde akıtılacak kan olduğunu bildirdiniz. Sizin artan eylem ve direnişiniz, korkak düşmanı kaçmaya ve tıpkı Gazze’de yaptığı gibi yerleşim yerlerini terk etmeye mecbur bırakacaktır.
Bilin ki, halkınız size aşık ve cihadınızı kutsamaktadır. Bilin ki, direnişiniz yanınızdadır. Yaptıklarınızı ve düşmanın işlediği suçları izlemektedir. Ve bilinki, direniş liderliği ve Kudüs Ekseni, sizin için cihadınız ve devriminizi güçlendirmek için değerli ve ucuz olan her şeyi esirgemeyecektir. Düşmanın kırmızı çizgilerinizi aşmasına izin vermeyecektir.
Bugün Dünya Kudüs Günüdür. Dünya Kudüs Günü festival ve kutlamalardan ibaret bir gün değildir. Bugün artık Dünya Kudüs Günü barut ve bomba; tünel ve füze; ordu ve tugay işlevini görmekte ve cihat sahalarında biat eden şehadet aşıklarının günü haline gelmiştir.....
Biz Dünya Kudüs Günü’nü yılın bir gününde bir araya gelerek, kutlayarak, gösteriler düzenleyerek kutluyorduk. Fakat bu gün yılın her gününe dönüştü. Artık yılın her günü Dünya Kudüs Günüdür. Kudüs’e canlarımızı, bedenlerimizi, kanlarımızı ve sahip olduğumuz her şeyi feda ediyoruz.
Ey ümmetimiz! Ey alimlerimiz! Ey seçkinlerimiz ve ey entelektüellerimiz! Siz ve tüm dünya görüyor ki, uğursuz ufuklardan Aksa’mıza ve Batı Şeria’mıza Talmudî bir dini savaş açılmıştır. Eğer bunun bir dini savaş olmadığını düşünüyorsanız, peki Müslümanların el-Aksa’da namaz kılmalarının engellenmesine ne anlam verirsiniz? Bu mübarek ayda El-Aksa’da namaz kılmak ve onda itikafta bulunmak üzere yola çıkmış Müslümanların kontrol noktalarında durdurulup darp edilmelerinin küçük düşürülmelerinin anlamı nedir? Müslümanların Kudüs’teki Eskişehirin kapılarından girişlerinin engellenmesi nedir? Sadece el-Aksa’da namaz kılmak istedikleri için El-Aksa’ya girmelerinin engellenip onlara saldırılmasının, darp edilip yaralanmalarının ve yerde sürüklenmelerinin manası nedir? Yüzlerce murabıt hakkında çıkarılan el-Aksa’dan uzaklaştırma ve tutuklama kararları nedir? Ramazan geceleri itikafta olanlara saldırılması ve el-Aksa’ya ayakkabılarla baskın düzenlenmesi ne anlama geliyor? Müslüman kadınların yerde sürüklemenin ve onların örtülerinin kaldırılması ne demek oluyor? Namaz sırasında namaz kılanlara saldırı düzenleyip onları bulundukları yerden yaka paça bir şekilde çıkarılmasının anlamı nedir? Yerleşimcilerin el-Aksa’ya baskın düzenleyip mescidin içinde Talmud ayinlerini gerçekleştirmeleri ne anlama geliyor? Dini giysileriyle el-Aksa’ya girip Yahudi bayramlarını kutlayan ve mukaddes haremi kirleten hahamların yaptıkları ne anlama geliyor? Bütün bunlar, açılmış bir dini savaş değilse, dini savaş nedir? Bunlar dini savaş değilse Huvara’da alevlenen ateş ve terörist faşist Siyonist bakanların tehdidi nedir? Dini savaş nedir o halde?
Ey alimlerimiz ve ileri gelenlerimiz bu konuda üstünüze düşen nedir? Şunu da belirtmek gerekir ki, bu sadece İslam’a açılan bir savaş değildir, aynı zamanda Hristiyanlığa da açılmış bir savaştır. Kudüs’teki Hristiyan kabristanını tahrip edip kirletmek ne anlama geliyor? Cismani Kilise’ye saldırılması, basılp kirletilmesi ne anlama geliyor? Hristiyan kardeşlerimizin Kudüs’teki kiliselerine gitmelerini engellemenin anlamı nedir?
Evet kardeşlerim, evet ey ümmetimiz ve ey dünyanın özgür insanları! Ramazan ayının başlamasından önce tüm dünya olayların patlak vermemesi için seferber oldu. Dünyanın istihbarat servisleri, Ramazan ayında bir savaş çıkmasının çok yıkıcı sonuçlara yol açacağını biliyorlardı. Abd’den Avrupa’dan ve Araplardan bir çok yetkili, işgal rejimini kırmızı çizgileri aşmasının kendisi için acıklı sonuçlara neden olacağı konusunda uyardılar. Fakat işgal rejimi onlara kulak asmayıp az önce zikrettiğim suçları işledi; daha önce tekrarlanmaması konusunda uyardığımız Mescid-i Aksa’ya yönelik baskını tekrarladı.Bu yıl Müslüman kadınları Mescid-i Aksa’da yerde sürükledi, bunun da bir daha tekrarlanmaması konusunda uyarıyoruz! Aksa’daki murabıt kadınlardan sadece birinin tırnağına veya kılına zarar gelmesi bölgede kan selinin akmasına sebep olacaktır!
Dünya bölgedeki ateşe su dökmek için harekete geçti fakat bu terörist faşist işgalci rejim kulak asmadı ve bunları yaptı. O bunu yaptıktan kısa bir süre sonra sert bir yanıt aldı. Ona başına neler gelebileceğinin küçük bir fragmanı gösterildi. O da dersini hemen anladı. Blinken’in, Hadi Amr’ın, CuzayrBlayr’ın Arap lider ve istihbarat servislerinin uyarılarından almadığı dersi kendisine verilen bu kısa yanıttan aldı. Onlardan almadığı dersi ilkin Batı Şeria’daki, sonra Gazze’deki, ardından Lübnan’ın güneyindeki direnişimizden aldı. O bu dersi alınca hemen taktik değiştirerek ortamı yatıştırmaya koyuldu. Bu taktik değiştirme onun caydırıcılığına gölge düşürünce caydırıcılığı geri tesis etmek için başka planlar yapmaya başladı. Ramazan ayından sonra bu şiddetli ve tehlikeli planlarını uygulamaya karar verdi. Sadece Ramazan’ın geçmesini bekliyorlar. Biz onların niyetlerini iyi biliyoruz ve şunu vurguluyoruz: Biz, Gazze’deki, Batı Şeria’daki ve Kudüs Ekseni’ndeki direnişimiz onları bekliyoruz; Allah’ın izniyle Kudüs’ümüzü, Aksa’mızı, Batı Şeria’mızı, halkımız ve mücahitlerimizi müdafaa etme konusunda üstümüze düşen görevi yerine getireceğiz.
Dünyada özgürlükçülük bayrağını taşıyanlara seslenmek istiyorum. Olup bitenler karşısında ne yapıyorsunuz, neredesiniz? Hiç şüphe yok ki insan hakları iddialarınızın yalan olduğu ortaya çıktı. Çifte standartlarınız açıklığa kavuştu. Bölgeyi yangın yerine çevirecek dini savaşın eşiğine gelindiğini görüyorsunuz. Üzerinize düşen görevi yerine getirmeden bu savaştan nemalanacaksınız.
Arap ve Müslüman liderlere seslenmek istiyorum. Kınama masajlarınız yeterli değildir. Normalleşmeye son vermeniz, elçilikleri kapatmanız, ilişkileri koparmanız, güvenlik işbirliğini durdurmanız, tanımayı geri almanız ve Filistin direnişine destek vermeniz gibi stratejik değişiklilere gitmeniz gerekiyor. Bugün Kudüs’e gerekli yardımı yapmayanlar, tarih ve gelecek kuşakların lanetine uğrayacaktır.
Bir mesaj da faşist terörist rejimin yaptıklarını kabul etmediklerini söyleyen dünyadaki Yahudilere yöneltmek istiyorum. Bu rejimin yaptıklarını daha yüksek bir sesle kınayın! Onu boykot edin ve politikasını değiştirmesine mecbur edin. Çünkü alevlendirmek istedikleri dini savaşın ateşi ilk sizi yakacaktır.
İşgalci yerleşimcilere de bir mesaj göndermeme izin verin. Aşırıcı bir grup azınlığın sizi çatışma ve savaşlara sürüklediğini ve bununla geleceğinizi dumura uğratacağını görüyorsunuz. Onlar dini, bölgesel ve delice bir savaşı fitillemek istiyorlar ve bu fanatiklerin alevlendirmek istedikleri savaşta siz olacaksınız. Benim sözümü dinlemeyebilirsiniz. Kendi askeri ve güvenlik uzmanlarınızın sözlerine kulak verin. Onlardan bu deliliğe bir sınır çekmezseniz sizi nelerin beklediğini öğrenin. Bu konuda MordahayKidar’ın makalesini okumanızı tavsiye ederim.Onları da dinlemek istemezseniz kutsal kitabınız Kitab-ı Mukaddes’e bir bakın ve orada bu tutumunuzu değiştirmezseniz sizi neler beklediğini görün. Tevratın yedinci Sıfrına bakın bakalım. Size bunu İbraniceden okumayı isterdim. Fakat yazı çok küçük harflerle olduğu için beni mazur görün. Kitab-ı Mukaddes’teki mesaj ve işaretler onları neyin beklediğini görmeleri için yeterlidir. Bu kitabı biz veya başkası yazmadı. Üçbin yıllık bir kitap. Okuyun ve adı Mescid-i Aksa olan bu nükleer bombayla uğraşma saçmalığına son vermezseniz sizi nelerin beklediğini bir görün. “Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz Sonunda vaad geldiği zaman, (yine öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi ‘kötü duruma soksunlar’, birincisinde girdikleri gibi mescid (Kudüs)e girsinler ve ele geçirdiklerini ‘darmadağın edip mahvetsinler.” (İsra 7)
Şüphesiz Yüce Allah doğruyu söyledi, Kerim olan Elçisi tebliğ etti. Ve biz de buna şahitlik edenlerdeniz.... (Kudüs Haber Ajansı)