Hani; “Söz konusu vatansa, gerisi teferruat” derler ya, son günlerde“Tayyip Erdoğan ve AK Parti Hükümeti düşmanlığı” üzerinde “ittifak”eden “mihrak”ların sloganı da şu:
“Söz konusu özgür medya ise,
Gerisi teferruat!”
Yatıyorlar, kalkıyorlar, “medya özgürlüğü”nden dem vuruyorlar... Neymiş,“basın özgürdür, susturulamaz”mış!.. Neymiş, “medyaya sansür uygulanamaz”mış!..
Bunları söyleyenler, sadece “Paralel medya organları” değil... “Onların paralelinde” yayınlar yapan “Paralel’in Sözcü’leri ve Paralel’in Taraf’tarları” da, aynı minval üzre yayınlar yapıyor!.. Tabiî, “kartel gazeteleri ve televizyonları”nı unutmamak lâzım!..
“Paralel’e destek” söz konusu olduğunda; Amerika da giriyor devreye,İsrail de!.. Almanya da giriyor devreye, Avrupa Parlamentosu da!..
PARALEL MEDYAYA DESTEK!
Olayı biliyor olmalısınız; Avrupa Parlamentosu, “acil gündem”le toplanarak, “Türkiye’de özgür medyaya yönelik polis baskınları”(!)nı görüşmüş!..
Sosyal Demokratlar ve Yeşiller gruplarının liderleri İtalyan Gianni Pittellave Alman Rebecca Harms; üzerinde, İngilizce “Özgür Basın Susturulamaz”yazılı pankartlarla kameralara poz vererek yöneticileri gözaltına alınanZaman ve Samanyolu’na destek vermiş!..
Peki, aynı Avrupa Parlamentosu veya aynı Amerikan Sözcüleri; İsrail’inGazze’ye yönelik “katliam operasyonları” esnasında “16 gazeteci öldürüldüğünde” de bu açıklamaları yapmışlar mıydı?..
Madem söz konusu olan “medya”dır, madem “özgür basın susturulamaz”,o halde; bırakın “susturma”yı, “İsrail, 16 gazeteciyi öldürdüğünde”neredeydi bu Amerika, neredeydi bu Avrupa Parlamentosu?.. Ve neredeydi“Freedom House” adlı “CIA beslemesi” kuruluş?..
ŞUBAT 2005’İ UNUTMADIK!
Şimdi “bugün”leri bırakıp, sizleri “dün”lere götürelim... “Dün”lere, yani “9 yıl öncesi”ne, evet “25 Şubat 2005 yılı”na götürelim!..
Nihayetinde, “ateş düştüğü yeri yakar” ya, biz de “kendimizden” bir örnek vererek katılalım bu tartışmalara!..
Tarih, 26 Şubat 2005.
O günkü Vakit’in manşetinde şu başlık vardı:
“Almanya Siyonist kıskacında!”
Haberin ayrıntısı, özetle şöyleydi:
“Siyonist lobinin etkisinde kalan Almanya İçişleri Bakanı; Otto Schily; Vakit’in Almanya baskısını yasakladı!..
Hem de, hiçbir “mahkeme kararı” olmadan!
Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily; komik ve bir o kadar da düşündürücü bir karara imza attı... Alman Bakan, “Siyonist terör” ve “Batılı toplumsal düzen”e karşı çıkan yayınlarımızdan dolayı, Vakit’in Almanya baskısının durdurulduğunu açıkladı.
Bu haberin ardından, 28 Şubat 2005 tarihli “Editör” köşemizde şunları yazmışız:
İsrail’in Filistinlilere uyguladığı “devlet terörü”nü gözler önüne seren,“Avrupa’nın maskesi”ni düşüren haber ve yorumlarımızdan dolayı,“Siyonist lobinin de kışkırtmaları”yla, son 2.5 aydır “yoğun baskı”altındaydık...
Bundan 70 gün kadar önce, Alman polisinin “sansür baskını”na maruz kaldık!.
25 Şubat 2005 tarihinde ise; Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily’nin, bir gazeteyi “katleden” açıklaması geçmişti ajanslardan;
“Geçmişte; özellikle İsrail’e, Yahudilere ve Batılı toplumsal düzene karşı kışkırtıcı haber ve makaleler yayınlayan Vakit gazetesinin Almanya baskısı yasaklanmıştır!”
Şaşırmadık desek, yalan olurdu...
TAM BİR YARGISIZ İNFAZ!
Öyle ya;
İnsanımıza “örnek” gösterilen, kendilerine “uyum” için yasa üzerine yasa çıkarttığımız bir AB ülkesi olan Almanya’da, bir bakan çıkıyordu ortaya ve“keyfine göre” karar veriyordu:
“Yasakladım!”
“Savcı” da kendisiydi, “hakim” de!..
Dahası, “cellatlık” görevini de kendisi ifa ediyordu!..
Tam bir “yargısız infaz”, tam bir “hukuk cinayeti!”
Ne ilginçtir ki;
Bu olay “Patagonya”da değil, Türkiye’ye “daha fazla özgürlük... daha fazla insan hakları... daha fazla fikir hürriyeti” diye bastıran AB üyesi Almanya’da cereyan ediyordu!..
“İbretlik” bir durum!..
Şu garabete bakar mısınız;
Türkiye’ye, “Basının önünü açın!.. Fikir ve düşüncenin önündeki engelleri kaldırın!.. Fikir ve düşüncelerinden dolayı gazetecileri hapsetmekten vazgeçin!.. Yazarların fikrine pranga vurmayın” diyen, dahası “heyet üzerine heyet”ler gönderip, “uyarı” açıklamaları yaptırtan Avrupa, şimdi aynı “infaz”ları kendisi yapıyordu!..
O zamanlar sormuştuk:
“Bu mu özgür Batı?.. Bu mu insanlık?.. Bu mu hukuk anlayışı?!?”
Otto Schily, bu açıklama ile de yetinmemiş, yani “Vakit’in Almanya baskısını yasaklamakla” kalmamış, 11 Nisan 2005’te kendisini ziyaret eden Türk İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’ya da demişti ki;
“Vakit gibi gazeteler Türkiye’de de yasaklansın!.. Biz Vakit’i Almanya’da kapattık, siz Türkiye’de niye tavır almıyorsunuz?”
Düşünebiliyor musunuz;
Adam, kendi “sansür”leri yetmiyormuş gibi, bir de “sansür ihraç etmeye”kalkıyor!
Küstahlığın bu kadarına da pes!..
9 yıl sonra bugün, bunları hatırlatıyoruz ki; ikide bir “özgür basın!” diyenBatı’nın, nasıl bir “medya katili”, nasıl bir “ikiyüzlü”, nasıl bir “yüzsüz”olduğunu görün!..
Bugün Türkiye’ye “ayar” vermeye kalkışanlar, hem de “Hükümet Operasyonu” ile, “Vakit’in katline” karar vermişlerdi!..
HÜRRİYET HEDEF GÖSTERMİŞTİ!
İşin ilginç tarafı;
O günlerde, “Vakit’in taammüden öldürülmesi”ne, yayınlarıyla “destek”veren gazetelerden biri de Hürriyet’ti, iyi mi?..
Son günlerde “özgür basın” diyen, “Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca güzellemeleri” yapan Hürriyet gazetesi, Şubat 2005’te; “Almanya’nın Vakit’i linç etme girişimleri”ne yayınlarıyla destek verip, “İşte Almanya’yı karıştıran Vakit” başlıkları atıyordu!..
Evet, evet;
“Hürriyet’in Almanya baskısı”nda, Almanya’nın “yargısız infaz”ına destek verilip, güya “Alman polisinin bulamadığı”(!) Vakit’in Almanya Bürosu’nu“Hürriyet muhabirleri” buluyor, “Alman polisine adres tarif ediyorlar” ve diyorlardı ki;
“İşte Almanya’yı karıştıran gazetenin bürosu!.. Binanın içine, üzerinde Arapça yazılı levha bulunan bu kapıdan giriliyor!”
O kadar “cahil”diler, o kadar “gâvur aşığı” idiler ve o kadar “hedef gösterme şehveti” ile yanıp tutuşuyorlardı ki; “üzerinde Arapça yazılı levha”nın, bir “Besmele” olduğunun bile farkında değildiler!..
Evet, evet; o kapının üzerinde sadece ve sadece “Besmele” vardı ve bu levha; Hürriyet’e göre bir “suç unsuru”ydu!..
Hürriyet muhabirleri, “büronun girişi”ni fotoğraflamakla kalmamışlar, gitmişler, “Vakit’in basıldığı matbaa”yı da fotoğraflayıp; “Burada basılıyor”diyerek, adres göstermişlerdi!..
Bununla da yetinmemişler;
“Türkiye ve Millî Gazete de takipte” diyerek, 2 gazeteyi daha hedef göstermişlerdi!..
HANGİ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ?
Sonra, ne mi olmuştu?..
Hürriyet’in “adres ve hedef göstermesi” sonucu, Alman Polisi, Vakit’in Almanya Bürosu’nu basmış, “kapıyı kırmış” ve girmişti içeri!.. Hem de, bir“terör üssü”nü basar gibi!.. Sanki, içeride “azılı militanlar” varmış gibi!..
Peki, basmışlar da, ne bulmuşlardı?.. “Silah”lar, “bomba”lar, “roketatar”lar ve “füze”ler mi?..
Hayır, hiçbir şey bulamamışlardı!..
Sadece ve sadece; “sayfa dizaynı”nda kullanılan “2 adet bilgisayar”bulmuşlardı... Onları götürüp, incelemişlerdi... Onlardan da bir şey çıkmamıştı!..
Ama bu baskınla;
“Vakit’in Almanya baskısının yasaklanması” süreci de başlamış oluyordu...
Ne “baskın”dan, ne de gazetedeki “haber”lerden hiçbir “delil” bulamayan dönemin Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily, hiçbir mahkeme kararı olmadan, tamamen “keyfi” bir kararla Almanya baskımızı yasaklıyordu...
Sonunda, yaptığı “hukuksuzluğu” kendisi de itiraf ediyordu:
“Mahkeme kararını bekleyemezdik!.. Çünkü mahkemeler; delil yokluğundan ya beraat kararı veriyor ya da dâvâları uzatıp, zamanaşımına sokuyor!”
“En sonunda” ne oldu biliyor musunuz?.. Herhangi bir “dâvâ” açılmadan,“soruşturma dosyası” kapatıldı!..
Olan, Vakit’e oldu!..
****************************************
Kapandığımızla kaldık!..
Gerek Otto Schily’nin, gerek Hürriyet’in muradı “Vakit’in Almanya baskısını yasaklamak” olmalıydı ki, sonunda muratlarına erdiler!..
Şimdi kalkmışlar, “basın özgürlüğü” nutukları atıyorlar ya; sormadan edemiyoruz:
“Hangi basın özgürlüğü... Vakit Almanya’da katledilirken nerelerdeydiniz?”
“Palavra”lara karnımız tok!..
Kendinize “yeni bir slogan” bulun!..
Selâm ve saygılarımızla...
yeniakit