Yıllar önceydi... Galiba, Süleyman Demirel’in; “başörtülü öğrenciler” için, “Gitsinler Suudi Arabistan’da okusunlar” dediği günlerdi... Bu söz üzerine; “Hangi Demirel?.. Dünkü Demirel mi, bugünkü Demirel mi?” konulu bir yazı yazmış ve Demirel’in “dün söyledikleri” ile “bugün söyledikleri”ni karşılaştırmıştım!..
Tam da;
“Dün dündür”ü ortaya koyan “sert bir eleştiri yazısı”ydı!..
O yazıma, Demirel; o günün parasıyla “50 milyar liralık bir tazminat dâvâsı” açmıştı...
Ben de, cevaben demiştim ki;
“Hakkımda tazminat dâvâsı açanlara her şeyimi verdim, sana verecek bir şeyim kalmadı... Ayağımda bir don kaldı, ama bil ki, onu da sana temiz vermem!”
Dâvâ açtılar ama takip etmedikleri için dâvâ düştü!.. Ben de “tazminat”(!)ımı vermekten kurtuldum...
CEMAAT’İN SON ENTRİKASI!
Çok eskilerde kalan bu olayı niye yazdım?.. Çünkü, son haftalarda “Fetullah Gülen’in avukatları” da sürekli “dâvâ” açıyorlar!..
Hem de; “aynı yazı”ya “2 dâvâ” birden açıyorlar... Ankara’da bir dâvâ, İstanbul’da bir dâvâ!..
Bu da yetmiyor;
Yine “aynı yazı”ya, hem “tazminat dâvâsı” açıyorlar, hem de “ceza dâvâsı!”
Yani, eğer kazanırlarsa;
Hem “hapse attıracak”lar,
Hem “paramı alacak”lar!..
Ama, bende para ne gezer?..
“Vere vere kalmadı!”
Biliyorum, bu yazıma da dâvâ açacaklar... Ama, “çelişkileri” sormayayım da ne yapayım?..
“Hangi Fetullah Gülen?..
Dünkü mü, bugünkü mü?..”
Gülen, dün belki “dindar”dı,
Ama bugün “kindar”laştı!..
Hem de; “Tayyip Erdoğan’a beddualar yağdıracak” kadar!..
Efendim, “son entrikaları” şu:
“Cemaat okulları”ndaki öğretmenler, öğrencilere diyorlarmış ki;
“Kur’an-ı Kerim’i getirmeyin!.. Müfettişler gelecek, bunları saklayın!”
Herhalde anladınız;
Çocuklara bu “tembih”te bulunuyorlar ki, bu “söylenti” yaygınlaşsın ve herkes “CHP’nin Milli Şef’lik dönemlerinde yaşanan zulmü yine yaşamaya başladığımızı” zannetsin!..
Nasıl taktik ama?!?..
Tabiî, yiyen olursa!..
KORSAN KİTAPLAR NEREDE?
Yalnız, bu “tembihat”ın altında, “gizlenen” daha başka bir “numara” var gibime geliyor...
Çocuklar, “güya” Kur’an-ı Kerim’leri gizliyorken, “Abi”ler ve “Abla”lar da, galiba, ellerindeki “korsan kitapları” gizliyorlar ve “bilinmeyen bir depo”ya taşıyorlar!..
O “korsan kitaplar”dan ikisi, benim elime geçti...
Birinin adı;
“2. Dönem Ders Notları”.
Diğerinin adı;
“Kişisel Gelişim Kitabı”.
Üzerlerinde ne “basıldığı yer”in adı var, ne de “fiyat” ve “IBN numarası!”
Anlayacağınız; “Tam korsan!”
“İkinci Dönem Ders Notları”nın yazarı olarak “Fetullah Gülen Hocaefendi” gösteriliyor ama diğerinde “yazar” ismi bile yok!..
“Fetullah Gülen Hocaefendi” tarafından yazılan kitap, “başkası” tarafından yazılmış olmalı ki, Gülen, burada adeta “uçuruluyor!”
DECCAL’DEN, “SÖZÜN SULTANI”NA!
Meselâ, “siyasetle hiçbir ilgisinin olmadığı” şu örnekle anlatılıyor:
O sıralarda; bir gün arkadaşı Mehmet Ali Şengül, Gülen’i ziyaret etti... Gülen, evde hasta yatıyordu... Arkadaşına, arkadaki dolabın kapısını açmasını ve üst üste yığılı mektuplardan rastgele birini çekip okumasını istedi.
Arkadaşı, Gülen’in dediğini yaptı ve mektuplardan birini zarfından çıkarıp, okumaya başladı... Mektup, baştan sona Demirel’e destek vermediği için, Gülen’e yapılan ağır hakaretlerle doluydu...
Gülen; ‘bizim bunlarla uğraşacak vaktimiz yok’ deyip, o gün, bütün bu mektupları sobaya attı.”
Bu, ne demek?..
Şu demek: 1974 yılında, Fetullah Gülen; görüntü itibariyle “siyasetten uzak”tır... Hem “siyasetten uzak”tır, hem de Demirel, onun gözünde bir “Deccal”dir!..
1974’te bunu diyen Fetullah Gülen, Şubat 1998’e gelindiğinde ise; Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın gecesinde, aynı Demirel’e, bu defa “Sözün Sultanı” diyecektir!..
Peki, sormazlar mı Gülen’e;
“Hangi Demirel portresi gerçektir?.. Deccal olan Demirel mi Sözün Sultanı olan Demirel mi?”
Ya da;
Hangi Gülen “gerçek”tir?..
“Kürtlere toprak verilirse, arkasından Kızılbaşlar gelir!.. Tunceli civarındaki Aleviler, Ermeni ve Süryani devşirmesidir... Bunların dinleri yoktur” diyen Fetullah Gülen mi, yoksa “Cami-Cemevi yan yana” projesini başlatan ve son olarak da “Gezi kalkışması” esnasında yaralanıp, geçtiğimiz günlerde ölen Berkin Elvan için “taziye mesajı” yayınlayan ve de, “Tuncelili Kemal Kılıçdaroğlu’na destek” veren Fetullah Gülen mi?..
Hangisi gerçek,
Hangisi takiyye?..
NE CEKETMİŞ BE!
Gelelim, “siyaset” meselesine...
1974’te, “Bizim siyasetle işimiz yok” diyordu... Ama bugün, “siyasetin tam göbeğinde” bulunuyor.
“Pensilvanya’dan gelen talimat”a göre hareket eden “Abi”ler ve “Abla”lar diyorlar ki; “Tayyip Erdoğan karşısında en güçlü kimse, ona oy verin!.. İstanbul ve İzmir’de CHP’ye, Adana’da MHP’ye, AK Parti’nin oylarını düşürmek için, Güneydoğu’da BDP’ye oy verin... CHP’ye oy vermek istemeyenler, SP ve BBP’ye oy versinler!”
Hepsini boşverin de;
Geçmişte, “Ecevit’in DSP’sine” oy veren bu Cemaat değil miydi?..
“Ecevit için şefaatçi olacağını” söyleyen bu Fetullah Gülen değil miydi?..
Şimdi kalkmış;
“Hayatta, hiç iki ceketim olmadı” diyor... Ben saydım, ‘40’ı aşkın ceketi” var... O halde, niye “tek ceketim var” diyor?..
Demek ki, bu da bir şifre!..
Farz edelim ki, “tek ceketi” var... O ceket, ne biçim bir ceketmiş ki, Başbakan Erdoğan’ın dediği gibi;
“İçine CHP sığıyor, MHP sığıyor!.. Holdingler sığıyor, şirketler sığıyor, ananaslar sığıyor, tesbihler sığıyor!.. Rafineriler sığıyor, türlü türlü fitneler sığıyor!”
FITRAT’TAN FÜRUAT’A!
Dedim ya; “Abi”ler ve “Abla”lar tarafından “dershane, yurt ve okullardan kaçırılan” bir “korsan kitap” daha var... Orada, Fetullah Gülen diyor ki;
“Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor!”
Yani, tesettür;
“Yaradılış gereği”dir.
“Dün” böyle diyen Fetullah Gülen, 28 Şubat Süreci’nde, aynı “tesettür” için “furuattandır” dedi ve böylece; işçi direnişlerindeki “grev kırıcılar” gibi, bir “eylem kırıcılığı” yaptı, “darbecilerin değirmeni”ne su taşıdı!..
Peki, Fetullah Gülen “hangisi”dir ve “hangi sözüne” inanacağız?..
Dün mü “takiyye” yapıyordu,
Yoksa bugün mü?..
Görünen o ki;
Fetullah Gülen, “siyasetin tam göbeğinde”dir!.. “Film senaryoları”nın içindedir!.. “Rafineri ihaleleri” ile içli-dışlıdır!.. “TÜSİAD patronları” ile işbirliği halindedir!.. “Hoca”larla değil ama “loca”larla kol koladır!..
Bir “din adamı” değil,
Bir “istihbarat şefi”dir!..
Hasılı kelâm;
“Eli, her şeyin içinde”dir!..
14. ŞUA, BEŞİNCİ ESAS
Fetullah Gülen’in bu durumunu “yadırgadığını” söyleyen “Risale-i Nur talebeleri”nden biri aradı geçenlerde...
“Nerede, nasıl?” diye sorduğumda; “Şualar adlı eserinin 14. Şua, Beşinci Esas’ını dikkatli okursan, orada görürsün” dedi...
Açtım, baktım... Said Nursi Hazretleri, “14. Şua, Beşinci Esas”ta aynen şunları söylüyor:
“Risale-i Nur şakirtlerinin, mümkün olduğu kadar siyasete ve idare işine ve hükümetin icraatına karışmamak bir düstur-u esasîleridir. Çünkü hâlisâne hizmet-i Kur’âniye, onlara herşeye bedel, kâfi geliyor.
Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklâliyetini ve ihlâsını muhafaza edemez. Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak.
Hem maddî mübarezede şu asrın bir düsturu olan eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdat ile, birinin hatâsıyla onun mâsum çok taraftarlarını ezmek lâzım gelecek.
Yoksa, mağlûp düşecek.
(....)
Risale-i Nur şakirtleri, tam bîtarafane kalmak için siyaseti ve maddî mübarezeyi tam bırakmak ve hiç karışmamak lâzım gelmiş.”
SANKİ, BUGÜNE İŞARET!
Gerçekten enteresan...
Said Nursi Hazretleri, “60 yıl önce” söylediği sözlerle, sanki “bugünleri” işaret ediyor...
“Siyasete girerseniz, istiklâlinizi ve ihlâsınızı muhafaza edemezsiniz!”
Sonra, bir “cereyan”dan bahsediyor ve o cereyanın “hareketi kendi hesabına alacağını” ve de “dünyevi maksadına alet edeceğini” söylüyor!..
“Ama” diyor;
“Hizmetin kudsiyetini bozacak!..”
Evet;
“Hizmet”ten bahsediyor,
“Bozulma”dan söz ediyor!..
Son olarak da, şöyle uyarıyor:
“Birinin hatası ile onun masum çok taraftarını ezmek lâzım gelecek!..”
Yoksa;
“Ezmeyen mağlûp düşecek!”
Gerçekten enteresan...
Bu uyarıyı, “okuyucumun yorumladığı” gibi yorumlayacak olursak; burada sadece Fetullah Gülen’e değil, Tayyip Erdoğan’a da “işaret” ediliyor!..
Demek oluyor ki;
“Kavga büyüyecek!”
Tek çıkış yolu var:
Fetullah Gülen; ya, “Tayyip Erdoğan’a duyduğu kin ve intikam duygusu”ndan vazgeçip, eski “dindar” günlerine dönecek!..
Ya da;
“14. Şua, Beşinci Esas!”
****************************************************************************
Fetullah Gülen’in ruh halini yansıtan 2 örnek!
Yazarımız Latif Erdoğan, dünkü yazısında; “Fetullah Gülen’in ruh hali”ni, verdiği “iki örnek”le çok güzel özetlemiş...
Hani, Gülen Cemaati; “Hükümet bizi bitirecek” paranoyası içinde ya, Fetullah Gülen de; taa ilk günlerden bu yana diyormuş ki; “Beni öldürmek istiyorlar!”
Latif Erdoğan, bu iki “paranoya”nın “birbirleriyle irtibatlı” olduğunu söylüyor ve Fetullah Gülen’in şu sözlerini aktarıyor: “Benim arkamda iki kişi, iki vakit namazda, aynı safta ve yan yana dursa, ben onların bu halinden kuşkulanırım!”
Devam ediyor Latif Erdoğan; “Böylesi kuşkucu bir ruh halinin, yönettiği topluluğa da yansımasının ne büyük felaket olduğunu ve olacağını görüyor; ve birinci elden bir müşahit olarak büyük bir felaketi önlemeye çalışıyorum.”
Ve “önemli bir bilgi” veriyor: “Türkiye’de son olaylar başlamadan aylarca önce, CIA elemanlarının, Amerika’da Hizmet’e ait kurumlarda AK Parti ve Başbakan aleyhinde brifingler verdiklerini, Türkiye’deki yakınlarıyla, dostlarıyla, aileleriyle bu bilgileri paylaşmalarını kendilerinden istediklerini; güvenilir ve birinci elden gelen bilgiyle biliyor ve de bu denli uluslararası ihanete alet edilen kişileri dediklerimle uyarmaya çalışıyorum.”
Daha ne desin adam?..
yeniakit