Hangi Yüzle Hangi Şeytanı Taşlayacağız ?

"NATO'nun gölgesi altında yaşayıp, bütün yıl Müslümanların kafasını yardıktan sonra Mina'da hangi şeytanı taşlayacağız?"

İslamî Analiz köşe yazarlarından Yrd. Doç. Dr. Mücahit Gültekin, Hacc’ın psiko-politik anlamına dair bir yazı kaleme aldı.

Hacc-ı ekber gününde, Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü, müşriklerden beridir(uzaktır)..." (Tevbe Suresi: 3)

"And olsun ki, kurbanlarınızın ne etleri, ne de kanları Allah’ın katına ulaşacak değildir. Ama bilin ki ona ulaşacak olan sizin takvanızdır." (Hacc Suresi: 37)

"Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız. Şüphesiz, bu apaçık (büyük, çetin) bir imtihandı." (Saffat Suresi: 105-106)

***

Hz. İbrahim, bu çetin imtihandan, bu büyük imtihandan alnının akıyla çıkmıştı.

İbrahim'in bu sefer ki imtihanı, vazgeçme imtihanıydı.

Allah isteseydi, İsmail'ini İbrahim'in elinden alır, O'nu Yakup'u Yusuf'suz bıraktığı gibi İsmail'siz bırakabilirdi. İbrahim de muhtemelen bu musibete tahammül edenlerden olurdu.

Allah bu sefer almıyor, vermesini istiyordu.

İbrahim sabrın bir başka katmanında imtihan ediliyor, ondan vazgeçmesi isteniyordu; kendi eliyle, kendi tercihiyle, özgür iradesiyle İsmail'den vazgeçmesi gerekiyordu.

İsmail kimdi? Babasının gönül bağı, kan bağı... Babasının sevgisi, merhameti, şefkati, arzusu, zor zahmet bulduğu, gözünün aydınlığı ve gönlünün alışkanlığı; çocuğu. İbrahim bütün bunlardan vazgeçmeli, bu alışkanlığını terk etmeli, bu bağdan kurtulmalıydı; İsmail'den değil. Sorun İsmail değildi; İsmail'den kopamamaktı.

O yüzden vazgeçmesi gerekiyordu.

Sevdiğinden vazgeçmek, sevdiğini kaybetmiş olmaya tahammülden daha zor, çetin ve açık bir imtihandı. İbrahim vazgeçerek kazandı. İsmail kaldı, "İsmailsiz olmaz." alışkanlığı/önkabul ve kalıpyargısı gitti.

Bu Haccın son rüknüydü; artık bayram yapılabilirdi.

*

Haccın iki anahtar kavramı vardır: Kurban ve teberri.

Biri yakınlaşmak diğeri uzaklaşmak anlamına gelir.

Kurban haccın psikolojik anlamına, teberri politik anlamına tekabül eder.

Biri olmadan diğeri mümkün değildir; Müslümanların müşriklerden uzaklaşmadan birbirlerine yakınlaşması, birbirlerine yakınlaşmadan, birlik olmaları mümkün değildir. Bunlar olmadan Hacc gösterişten başka bir şey değildir.

Kurban vazgeçerek yakınlaşmak demekti; Hacc bir olmak, birlik olmak. Vazgeçmeden ne Hacc mümkündü, ne de birlik olmak.

Hacc'da birlik olmak için önce vazgeçmemiz gerekiyor. Bugün bizleri Allah'a yakınlaşmaktan, birbirimize yakınlaşmaktan alıkoyan iki alışkanlığımız, bağımız, kalıp yargımız; iki çetin imtihanımız var; mezhepçilik ve kavmiyetçilik.

Mezhepten değil, mezhepçilikten vazgeçmemiz gerekiyor.

Kavmimizden değil kavmiyetçilikten vazgeçmemiz gerekiyor.

Bu iki şeyi boğazlamadıkça[1] Allah'a yaklaşmamız mümkün olmayacak. Dünyanın bütün sığırlarını kessek, dünyanın bütün develerini, büyük baş ve küçük baş hayvanlarını boğazlasak ve her birinin etlerini dünyaya dağıtsak, mezhepçilik ve kavmiyetçilik bağından, alışkanlığından, önkabulünden, kalıpyargısından vazgeçmedikçe Allah'a yakınlaşamayacağız. Yakınlaşamayacağız çünkü; bembeyaz ihram içinde "bir ve beraber" görünen ama kalpleri darmadağınık bir ümmet olamaz. Bu iki yüzlülüktür. Bu (haşa) Allah'ı kandırmaya çalışmaktır. Bu, Hacc yapmak değildir; hacc yapıyormuş gibi yapmaktır.

*

Çağın Ebu Cehilleri içimize kadar girmiş, üsler kurmuş, medyamızı ve okullarımızı karargah tutmuş. Onlardan beri olduğumuzu ilan etmeden nasıl hacı olacağız?

Hizip gururuyla, cemaat tekebbürüyle, koltuk ve servet ihtirasıyla ruhlarımız ölmeye yüz tutmuşken hangi şeytanı taşlayacağız?

NATO bayrağının gölgesi altında yaşayıp, bütün bir yıl Müslümanların kafasını yardıktan sonra Mina'da hangi şeytanı taşlayacağız?

Hocalar kürsülerden Müslümanlar arası birlik, beraberlik, yakınlaşma çağrıları yerine mezhepçilik ve kavmiyetçilik sloganları atarken hangi kurban bizi Allah'a yakınlaştıracak?

Müslümanlar arası hıncı, hasedi, nefreti, kini, kibri habire köpürtüp dururken hangi hacc bizi kardeş yapacak?

Mezhep fanatizminden, kavmiyet faşizminden vazgeçmeden nasıl hacı olacağız?

Bizi ümmet olmaktan, kardeş olmaktan, bizi birbirimize ve Allah'a yakınlaşmaktan alıkoyan bu fanatizm ateşine, bu faşizm ateşine kim üflüyor?

İbrahim, İsmail'inden vazgeçmiş...

Kaç yazar, ne ifade eder?

Bizi şu fırka-yı naciye fanatizminden; "en iyi biziz" faşizminden kim kurtarır?

"Müşriklerden beri olduğunuzu ilan edin"

Bu sözü kim tutar, kim haykırır, kim ilan eder?

Bu Amerikalılaşmışlığımızdan bizi kim kurtarır?

*

Hz. İsa takipçilerine "Dışı boyalı ve temiz, içi kemik dolu mezarlar gibisiniz!" demişti.

Güya Kâbe’nin etrafında tavaf ediyoruz. Güya beyaz ihramlar içinde bir ve beraber görünüyoruz.

Kâbe’yi tavaf ederken Yemenlileri de hatırlayacak mıyız? Koleradan, açlıktan, yalnızlıktan ölen Yemenli çocukları hatırlayacak mıyız?

San'a'ya yağan bombaları hatırlayabilecek miyiz?

"Bizler İsrail'den ve Amerika'dan beriyiz." demekten başka ne suç işledi onlar?

Yemenlileri, İsrail ve Amerika bombalarıyla parça parça eden Suud Hanedanı'nın gözetiminde hacc yapmak nasıl bir duygu?

İhvan'a terörist demediği için Katar'a ambargo koyan Suud Hanedanı'nın gözetiminde hacc yapmak nasıl bir duygu?

Kabe kimlerin elinde?

O eller Trupla tokalaşıyor ama Katar'ın boğazını sıkıyor, Yemen'e bomba yağdırıyor, Sisi'yi selamlıyor, Zeynel Abidin’i kucaklıyor.

*

FETÖ'ye lanet yağdırmaktan sesi kısılan bizler...

Bunlar kurban kesmiyor muydu? Hacc yapmıyor muydu?

Bu nasıl bir kurban ki, onları Amerika'ya yakın, Mü'minlere, mazlumlara, garibanlara uzak kılıyor?

Bu nasıl bir tavaf ki, Kabe'nin etrafında dönüyor ama Washington'un sözünden çıkmıyor?

Kurban ve hacc niçin bunları "FETÖ olmaktan" koruyamıyor?

Çünkü hep "mış" gibi yaptılar.

Müslümanlara karşı her ne yaptılarsa "mış" gibi yaptılar.

Gülüyormuş gibi yaptılar, hoşgörülüymüş gibi yaptılar, muttakiymiş gibi yaptılar, Allah'ın dini için çalışıyormuş gibi yaptılar.

Onca et dağıttılar, onca tavaf yaptılar ama hacc yapmadılar, hacc yapmış gibi yaptılar.

Kabe'nin bağrından daha kaç tane FETÖ çıkaracağız?

***

Hacca giden bütün kardeşlerimizi muhabbetle selamlıyoruz.

Onlardan hurma ve zemzem beklemiyoruz.

Kalbimizi Mü'mine buğzdan, zalime meyilden arındırabilmemiz için acı, hüzün ve umutla yıkanmış dualar bekliyoruz.

[1] Kur'an'da Hz. İsmail'in kurban edilmesi olayında "zibh" yani boğazlamak/kesmek kavramı geçiyor. İslam'da bunu temsil eden ibadete Allah'a yakınlaştıran anlamında "kurban" denilmiş.

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Pizza sever misiniz?
Abdurrahman Dilipak: Siyonistler suçüstü oldu!
Abdurrahman Dilipak: Kurbağa haşlaması sever misiniz?
Abdurrahman Dilipak: Bize yalan Söylediler
Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine