Şeytan tatile mi çıktı yoksa.. Yok canım! Şeytan bölgede “fazla mesai” yapıyor.
Türkiye, Fırat’ın doğusunda operasyona hazırlanıyordu. ABD de güya güvenli bölgeye destek verecekti!. ABD’ye göre ise zaten DAEŞ diye bir örgüt kalmamıştı!?.
Tabii kaç Amerika var?
Trump deli mi, “deli” rolü mü yapıyor. Sistem böyle bir “çılgın”a ihtiyaç duyduğu için onu mu getirdi?. Adam bir çete reisi gibi hareket ediyor, adeta siyasi bir mafia mantığı ile yönetiyor. Trump dönemi “Amerikan rüyası”nın sonu.
ABD-PKK ittifakı yine DEAŞ kartına sarıldı. PKK elebaşları; Hol, Rukban, El Ömer, Deyrizor ile Baguz kamplarında tutulan ve sayıları 6 bine ulaşan DEAŞ’lıları “Ailelerinizi serbest bırakacağız” diyerek silahlandırıp, Türkiye sınırına gönderiyorlarmış.. Yani, kullandıkları örgüt ıskartası piyonları yem olarak ya da mayın gibi bölgeye döşüyorlar. Akıllarınca bir taşla iki kuş vuracaklar. Bunu ilk defa yapmıyorlar. Bunların o anlı şanlı danışmanlık şirketleri hep iki taraflı, üç taraflı, 4-5 taraflı çalışır. FETÖ’ye PKK’ya, İsrail’e, Suudi Prensi’ne de danışmanlık verirler, bize de. Hani derler ya, “kafalarında 40 tilki dolaşır, hiçbirinin kuyruğu ötekine dokunmaz”. Bunlar “9 kocalı bakireler locası”ndandırlar. Yani “Kutsal fahişe”lerdendirler. Anlayacağınız tam bir “münafık”tırlar. Bunların ilkeleri, dostları ya da düşmanları yoktur. Sadece çıkarları vardır. Dinleri de çıkarlarıdır. Her kılığa girebilirler.
ABD dünyayı “Tanrısı”na güvenerek sömürüyor. ABD derin devletinin tanrısı para! O paranın üzerinde de “in God we Trust” yazıyor. Yani “Biz tanrımıza güveniriz”. Güvendikleri paraları karşılığı olmayan büyülü bir kağıttan başka bir şey değil.
Şimdi dolar tepetakla gidiyor. Aslında 1 Dolar’ın 1 kuruş bile değeri yok. Bu bir illüzyon. Daha önce yazdım 68 kuşağı, Fransa ve Almanya’nın bu kirli oyunu görmesi üzerine, Fransa ve Almanya’yı cezalandırmak için düşünülen bir Gezi senaryosu idi. Kapitalizmin ve sömürünün sürdürülmesi için, karşı çıkanların cezalandırılma işi solculara ihale edildi. Bu işler böyledir. İcabında “dine karşı din” de üretir bunlar.
Aslında dolar bir ülkenin para birimine karşı değer kaybediyor. ABD Çin’i, para piyasalarını manipüle etmekle suçluyor. Çünkü “yetki” sadece FED ve LIBOR’a verildi değil mi!?
Çin’in kasasında trilyonlarca dolar yanında 1.2 trilyon dolar borsa senedi var. Çin de doların ani bir şekilde çökmesini istemez. Kendi de kaybeder. Onun için Çin ASEAN ülkeleri ve Afrika’da yüz milyarlarca doları aşan çok ciddi alımlar yaptı ve bu paralar yavaş yavaş dünyaya dağılıyor. Bu arada ABD’nin dayatmalarına karşı Çin elindeki Bonoları satmakla tehdit etti. Bunu yaparsa o şirketlerin borsada hisselerinde ciddi düşüşler yaşanabilir..
Anlayacağınız restleşme devam ediyor.
ASEAN ülkelerindeki satın almalar konusunda en çarpıcı rakam Malezya’dan. Ülke ekonomisinin %80’i Çinlilere ait.
Bu işler bu şekilde tartışılmaya başlandıktan sonra geri dönüş, imkansız seviyesinde zordur. Gün gelecek Amerikan Doları ve ekonomisi çökecek, ama ne zaman. Fazla derinliği olmayan ekonomiler bu iktisadi ve siyasi tsunamide alabora olabilir. Süreçte çok ciddi çalkantılar yaşanabilir. Onun için kimse geleceğe dair büyük laflar etmesin.
Geri baştaki konuya dönecek olursak, PYD’liler bir gün ABD’nin kendilerine de aynı şeyi yapacağını düşünmüyorlar mı? ABD siyasetine sırtını dayayanlar, ya da ABD Dolarına para yatıranlar, bu gelişmelere paralel aynı şekilde ciddi kayıplara uğrayabilirler.
Sahi, Eşref Bitlis’i kim niye öldürmüştü?. “Çekiç Güç” hikayesini hatırlayın, Çekiç Güç büyüdü BOP oldu. O zamanlar ABD havadan-karadan PKK’ya silah, gıda ve ilaç desteği sağlıyordu. Bitlis buna karşı çıktı ve cezalandırıldı. 15 Temmuz’a birilerinin cesetleri üzerine basa basa geldiler.
Ah feraset.
Hani aynı delikten iki kere ısırılmayacak, aynı çukura ikinci defa düşmeyecektik!.
7-8 Hasan Paşayı hatırlayın. ٧-٨ Hasan Paşa imzasını atmak için Arapça 7 ve 8 rakamlarını yazıp arasına bir çizgi çekiyor Hasan oluyor. Hasan paşanın şöhreti, devrinin 2 emperyal ülkesinin sefirlerini davet edip onlara akıl sorması ve onların tavsiyesini analiz ederek karar vermesi ile ilgilidir. Sonraları onların nasihatlerinde hikmet aramaya başladık. Bu zihnen teslimiyettir aslında. Modern mandacılıktır.
İstanbul sözleşmesi de böyle bir şey değil mi? İçimizdeki, onların bölge istasyonunda görevli elemanlarına has odasının anahtarını emanet etmemeliyiz.
“Asrın maskeli vijdanı”na tükürür. “Medeniyet denilen maskara mahluk” görmemizi ister Mehmet Akif ve “Medeniyet” denilen vahşete lânet eder. Tabii sonunda bu “Maskara mahluk” “Muasırlaşma / Çağdaşlaşma / Asrilik” maskesi ile dönüp yine geldi ve Türkiye’nin batılılaşması gerektiğini söyledi bize.
Tükürün milleti alçakça vuran darbelere! / Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salîb’in o hayasız yüzüne! / Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!
Medeniyet denilen maskara mahlûku görün. / Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!
Biten ve başlayan bir şey yok günümüzde. İlk insandan günümüze o imtihan devam ediyor. Hayat işte böyle bir şey. Selâm ve dua ile..