Bombalar
Aklıma hep o eski fıkra geliyor.
Adam tren makasçısı olmak için sınava girmiş.
Sormuşlar:
- Karşılıklı iki tren aynı hatta hızla birbirine doğru gidiyor" Ne yaparsın?
- Makası değiştiririm.
- Makas kilitlenmişse ne yaparsın?
- Manivelayla kilidi açmaya çalışırım.
- Kilit açılmıyorsa?
- Bizim hanımı çağırırım.
- Niye?
- Kazayı o da seyretsin diye.
Sanırım "hanımı" çağırma vakti yaklaşıyor.
Kazanın geldiğini görüyoruz ama ne makası değiştirebiliyoruz, ne kilidi açabiliyoruz.
Bir büyük şehirde bombanın patlamasını epeydir bekliyordum, bir iki dostuma da söylemiştim.
Ankara"da bomba patlayınca sadece orada ölen insanlar için acı duymadım, geleceğimiz adına iyice korktum da.
Çünkü şimdi başka büyük şehirlerde bombalar patlayacağından ve suikastler olacağından endişeleniyorum.
İnsanların "yeter artık, bir şeyler yapın" diye haykıracağı ve bir "sıkıyönetim" ilanını kaçınılmaz kılacak yeni belalar gelecek gibi görünüyor.
Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının, bombanın patladığı yerde ortaya çıkmaları ve "bunların devam edebileceğini" söylemeleri endişelerimi daha da artırdı.
Bu arada, "Kuzey Irak"a girelim" konuşmaları da çoğaldı.
Genelkurmay sitesinde, birdenbire "Amerikan uçaklarının Türk hava sahasını ihlal ettiği" haberi yer aldı.
Türkiye ve Amerika iki NATO ülkesi, iki müttefik, böyle bir olayın kendi aralarında her zamanki uygulamalarla halledilmesi gerekirken bunun neredeyse düşmanca bir edayla açıklanması, güneydoğuda da bir şeyler beklememiz gerektiğini haber veriyor.
Şehirlerde bombaların patlaması, Kuzey Irak"ta çatışmalarla birleştiğinde ülkede tam bir "savaş hali" meydana gelir, sıkıyönetim ilan etmek çok kolaylaşır.
Olayları eleştirmek imkansızlaşır.
Ülke ve insanlar sessizleştirilir.
Seçimler ertelenebilir.
Ordu, adli bürokrasi, cumhurbaşkanı üçlüsü hukuka pek de aldırmayan alışkanlıklarıyla hükümeti değiştirebilir.
Sonrası Avrupa Birliği"nden ve Batı kampından uzaklaşmaktır.
Yeni ittifaklar ve ağır bir diktatörlüktür.
Bütün bunların hedefi ilk bakışta AKP imiş gibi gözüküyor ama bence hedef o değil.
Hedef, demokrasi talepleri çok keskin olan Batı"dan uzaklaşmak.
İktidarda AKP yerine başka bir parti olsaydı da fark etmezdi, aynı oyun oynanırdı.
AKP yaptığı hatalarla bu oyunun oynanmasını kolaylaştırıyor, o kadar.
Peki, ne yapmalı?
Birincisi, Avrupa"nın iyice körleşen yöneticilerine, olacakların sadece Türkiye"nin değil dünyanın da başını belaya sokacağını anlatmak.
Onların pek de akıllıca olmayan Türkiye politikalarını değiştirmeye çalışmak.
Avrupa Birliği ve demokrasi için çok güçlü ve inandırıcı bir kampanyayı süratle başlatmak.
AKP"nin din vurgulu siyasetini derhal demokrasi vurgulu bir siyasete çevirmek.
AKP"ye duydukları nefret nedeniyle "darbe" yandaşlığına bile sıcak bakan kitleleri, konunun AKP değil, çocuklarının geleceği olduğunu açıkça göstererek yeniden demokrasi yandaşlığına çekmek.
Her düşünceden, inançtan, görüşten insanlarla büyük bir demokrasi cephesi oluşturmak.
Bütün bunlar işe yarar mı?
Önümüzdeki vakit çok az.
Avrupalılar kör.
AKP düşmanlığı, demokrasi düşmanlığıyla özdeşleştirildiği için demokratik talepler cılız.
Yani makas kilitlenmiş.
Manivelayı derhal kullanmak gerekiyor.
Bu yapılamazsa"
O zaman "hanımınızı" çağırın.
Bir ülke nasıl batıyor, o da seyretsin.
Ahmet Altan - Gazetem.net